Dünyada ve ülkemizde önemli bir sağlık sorunu olan kanser, günümüzde kalp damar hastalıklarından sonra 2. ölüm nedeni. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, 2018 yılında 18.1 milyon yeni kanser tanısı konurken, 9.6 milyon kişi de kanser nedeniyle hayatını kaybetti. Bu ürkütücü sonuçlara karşı iyi haberler de var; kanserin tanı ve tedavisinde büyük adımlar atılıyor. Tümörün tüm genetik özelliklerini tespit ederek tedavide adeta ‘navigasyon’işlevini üstlenen genomik profilleme, bu gelişmeler arasında dikkat çekiyor. Kanser tedavisine yeni bir yaklaşım sunan bu yöntemin özelliklerinin ile gelişen diğer yöntemlerin ele alındığı ve yurt dışından çok sayıda uzmanın katıldığı bir deneyim paylaşımı toplantısı gerçekleştirildi. Acıbadem Maslak Hastanesi’nde yapılan “Kapsamlı Genomik Profilleme Deneyim Paylaşımı Toplantısı”nda, kanserin kişiye özel tedavisini mümkün kılan ve bu haliyle hastaya oldukça önemli kazanımlar sağlayan bu yöntem, tüm yönleriyle ele alındı; uzmanlar meslektaşlarına deneyimlerini ve geleceğe dair öngörülerini aktardı.
Toplantının konuşmacılarından Acıbadem Maslak Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Demir son yıllarda kanser tedavisinde yaşanan önemli gelişmelerin hastalığın birçok türünde tedaviyi mümkün kıldığına dikkat çekerek, “Eskiden sadece kanserin evresine göre standart bir tedavi uyguluyorduk. Ancak bu tedaviler bazı hastalarda çok faydalı olurken, bazılarında yeterli etkiyi göstermiyordu. Neden diye düşünüyorduk. Kanser araştırmaları sayesinde günümüzde, kansere yol açan her tümörün birbirinden farklı genetik özellikleri olduğunu anladık. İşte bilim insanları bu genetik farklılıkları keşfediyor. Her keşif, bu farklı genlerin kanser oluşturucu etkilerini ortadan kaldıracak ya da kontrol altına alacak akıllı ilaçların geliştirilmesini sağlıyor. Böylece kanserdeki standart tedaviler yerine hangi gende bozukluk olduğu saptanıyor ve o gene yönelik tedavi yapılıyor. Yani bir başka deyişle, tümöre özel tedavi uygulanabiliyor. Böylece, kanserde tedavi başarısı daha da yükseliyor” dedi.
Kemoterapi tarihe karışacak mı?
Tümörün genetik özelliğine göre seçilen akıllı ilaçların tedavide bazı hastalarda tam şifa sağlayabildiğini belirten Prof. Dr. Gökhan Demir, “İleri evre kanserde de tümörü yıllarca kontrol altında tutabiliyoruz. Kişiye ve tümöre özel yaklaşımlar sayesinde kanser, gelecekte çok daha etkin olarak yönetilebilecek bir hastalık olacak. Belki 5 yıl sonra tüm genetik mutasyonlar için akıllı ilaçlarımız olacak ve hastada ağır yan etki yapabilen kemoterapi tarihe karışacak” diye konuştu.
300’den fazla gen aynı anda taranıyor
Zürih Üniversitesi Hastanesi Klinik Biyoinformatik Laboratuvarı Başkanı Dr. Abdullah Kahraman da geçtiğimiz 10 yıl öncesine dek DNA’nın sadece çok küçük bölümlerinin, örneğin tek bir genin dizisinin okunabildiğini vurgulayarak, “Günümüzde ise 300-400 geni aynı anda tarayabiliyor, dolayısıyla tümörün genetik haritasını tam olarak çıkartabiliyoruz. Genlerdeki tüm mutasyonları okuyabildiğimiz için yapısı değişen genleri saptayabiliyoruz. Bu yöntem sayesinde eskiden çaresiz görülen akciğer kanseri gibi türlerde bile akıllı ilaçlarla hastalığı yıllarca kontrol altında tutabiliyoruz” dedi.
Hedef, kanser tümörü oluşmadan tanı koymak
Kansere, tümör oluşmadan henüz moleküler düzeydeyken tanı koymanın önemini vurgulayan Prof. Dr. Gökhan Demir, günümüzdeki radyolojik yöntemlerle tümörlerin ancak görülebilir boyutlara geldiğinde görüntülenebildiğini belirtti. Moleküler düzeyde tespit yapabilecek yöntemlerin, tedavi başarısını daha da artıracağını söyleyen Prof. Dr. Gökhan Demir şu bilgileri verdi: “Tümör, milimetrenin 5’te biri büyüklüğüne ulaştığında, yani radyolojik tetkiklerde görünmeden önce gelişimini tamamlıyor. Dolayısıyla radyolojik tetkiklerde tespit edildiğinde gelişimini tamamlamış ve metastaz yani başka organlara sıçrama yeteneğini kazanmış oluyor”. Günümüzde bu sorunu çözmek için çalışmaların hızla devam ettiğini söyleyen Prof. Dr. Gökhan Demir, “İleride belki de kişinin kanından tümörün DNA’sı tespit edilerek kanser hücreleri henüz tümör boyutuna ulaşmadan saptanabilecek. Uygulanacak olan koruyucu tedavi sayesinde de kanserin gelişmesi önlenebilecek”
Çığır açan gelişme: Likit biyopsi
Kanser tedavisinde yaşanan en önemli zorluklardan biri, tümörün genetik moleküllerinin zamanla değişime uğrayarak tedaviye direnç kazanması. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Demir günümüzde kanser hücrelerinin parçalanması veya metastaz yapması sırasında kana karışan tümör DNA’sının tespitine dayalı bir yöntem olan “likit biyopsi” sayesinde bu sorunun artık aşıldığına dikkat çekti. Prof. Dr. Gökhan Demir, “Likit biyopsi, tümörün genetik yapısını takip ederek o yapıda değişiklikler oluştuysa, yani tümör, uyguladığımız tedaviye artık dirençli hale geldiyse farklı bir akıllı molekül kullanmamız için bizi uyarıyor. Biz de likit biyopsiden elde ettiğimiz veriler doğrultusunda yeni bir tedavi protokolü düzenleyebiliyor, böylelikle tedaviden daha başarılı sonuçlar elde edebiliyoruz” dedi.