Kalp ve damar hastalığı sebebiyle Türkiye’de yıllık ölüm oranı 200 bin olarak telaffuz ediliyor bu rakam neden bu kadar yüksek?
Günümüzde kalp-damar hastalıkları orta ve ileri yaş grubunda en önemli ölüm nedeni olup küresel ölümlerin yaklaşık %30’unu teşkil etmektedir. Kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin artarak, 2030 yılında 22,2 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Tüm dünyada bulaşıcı olmayan hastalıklara bağlı ölümlerin yaklaşık yarısı kalp ve damar hastalıkları nedeniyledir. Bu ölümlerin büyük çoğunluğu kalp krizi ve inmeye bağlıdır. Ülkemizde, her yıl yaklaşık olarak 250-300 bin yeni koroner arter hastasının olduğu tahmin edilmektedir.
Hızlı, kentsel yaşam koşulları ile bunun getirdiği stres ve kötü beslenme alışkanlığı, obezite ve şeker hastalığının ayrıca sigara kullanımının yaygınlaşması, kalp ve damar sağlığı açısından büyük risk oluşturuyor. Bunların sonucu olarak da kalp-damar hastalıklarından ölüm sıklığı gün geçtikçe artıyor.
Kalp ameliyatı oranlarında da Türkiye başı çekiyor ameliyat oranı neden bu kadar yüksek?Bu ameliyatların başarı oranları dünyanın en önde gelen merkezleriyle çok yakındır. Türkiye genelinde şu an 300 civarında kalp-damar cerrahisi merkezi var, bu merkezlerde gerçekten üstün standartlarda hizmet veriliyor. İngiltere’de 1-1,5 milyon nüfusa 1 merkez düşerken, ülkemizde 250-300 bin kişiye 1 merkez düşmektedir. 80 milyonluk bir nüfusta her yıl 80 bin kalp ameliyatı yapılması, her yıl 200-300 bin yeni koroner hastasının eklenmesi nedeniyle yüksek bir rakam değildir. Bu rakamları aşağıya çekmenin yolu daha önce bahsettiğimiz risk faktörlerinin ortadan kaldırılabilmesi için eğitici ve koruyucu hekimlik önlemlerinin artırılmasıdır.
Gençlerde kalp krizi riski yaş ve cinsiyete göre nedir?
Ailevi olarak kalp kası hastalığı, ritim bozukluğu ya da kan yağları kalıtsal olarak aşırı yüksek olan bireylerde ayrıca bazı kalp kapak rahatsızlıkları, koroner damarların doğumsal çıkış anormalliklerinde çok erken yaşlarda kalp krizi geçirilebilir. Genç yaşlarda özellikle 35 yaş ve altında geçirilen kalp krizi, kolesterol dediğimiz yan damarların oluşumu yetersiz olduğundan daha öldürücüdür.
SAĞLIKLI BİR KALP İÇİN 8 ALTIN TAVSİYE
Uzun ve sağlıklı bir yaşam için kalp sağlığının korunması büyük önem taşıyor. Yaşam tarzınızda yapacağınız küçük değişikliklerle hem kalp hem de genel sağlığınızı korumanız mümkün.
Okan Üniversitesi Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi uzmanı Doç. Dr. Aşkın Ali Korkmaz, kalp sağlığını korumak için önerilerde bulundu.
1.Beslenmeye Dikkat Edin
Doğru beslenmek, diyet yapmak anlamına gelmiyor çünkü diyet demek, yeme alışkanlıklarında geçici değişiklikler yapmak demektir. Doymuş yağdan fakir; lif, antioksidan, tekli doymamış yağ ve balıktan zengin bir diyet, kalp damar hastalıkları üzerine olumlu etki yapıyor. Omega 3 yağ asitleri içeren besinler de kanda pıhtı oluşumunu azaltıp damar sertleşmesini engelliyor. Ayrıca, balık tüketimi ile kalp damar hastalıkları sonucu gelişen ölüm oranında azalma görüldüğü belirtiliyor. Trans yağlardan uzak durulmalı, mümkünse işlenmiş gıdalardan hiç tüketilmemeli. Günlük tuz miktarı 5 gramın altında tutulmalıdır.
2.Fazla Kilolarınızdan Kurtulun
Yüksek tansiyona yol açan nedenlerin başında fazla kilolar gelmektedir. Fazla kilolu olmak aynı zamanda koroner kalp hastalığı, kalp yetersizliği ve inme için de risk oluşturmaktadır. Burada en önemli ölçü bel çevrenizdir, erkeklerde 94 cm. ve altı kadınlarda 80 cm. ve altı ideal bel ölçüsüdür. İdeal kilonuzu mutlaka korumalı, fazla kilo almamalısınız, gerekirse bunun için egzersiz yapmalısınız.
3.Egzersiz Yapın
Günümüzde teknolojinin sunduğu otomobil, yürüyen merdiven ve asansör gibi imkânlar nedeniyle gün geçtikçe daha az hareket etmeye başladık. Oysa fiziksel aktivite azlığı ve fizik kondisyon yetersizliği kalp damar hastalıklarının oluşumunda önemli bir risk faktörüdür. Asansör yerine merdiven kullanılmalı, yakın yerlere araba ile gitmek yerine yürüyüş tercih edilmelidir. Kalp sağlığınız için haftanın 3 günü en az 30 dakika egzersiz yapmaya özen gösterin. Unutulmamalıdır ki, fiziksel egzersizin yararlı olanı düzenli şekilde yapılanıdır.
4.Stresten Uzak Durun
Stres, öfke ve depresyon kalp damar hastalıklarının oluşma riskini artırıyor. Bu durumda stres altındaysanız, öncelikle sizi sıkıntıya sokan nedenleri irdeleyin. Bu sorunları ortadan kaldırmakta güçlük çekiyorsanız, bir uzman yardımı alabilirsiniz. Bazı rahatlama teknikleri ve psikoterapi huzursuzluğu ve stresi azaltarak kalp sağlığını korumada yardımcı olmaktadır. İç huzur ve aile ortamındaki mutluluk kalp sağlığının korunmasına çok etkilidir.
5.Sigarayı Bırakın
Günümüzde sigara önlenebilir ölüm sebepleri içinde ilk sırayı almaktadır. Sigara kullanımı, kalp damarlarının tıkanmasına dolayısıyla kalp krizine sebep olmaktadır. Kalp krizi geçiren kişilerin sigara içmeleri de tekrar kriz geçirme riskini artıyor. Koroner bypass sonrası sigaraya devam edilmesi de ölüm oranını yükseltiyor. Pasif olarak sigara dumanına maruz kalmak da riski artırıyor. Bu nedenle kalp sağlığınız için sigarayı kesinlikle bırakılmalıdır. Sigara bırakıldığında vücut kendini hızla yenilemeye başlayacaktır.
6.Kan Şekerinizi Kontrol Altına Alın
İyi kontrol altında alınmayan kan şekeri hastalığı kalp damar sağlığı için risk faktör olarak sayılabilir. Amerikan Diyabet Derneği kalp sağlığı için açlık kan şekerinin 120 mg/dl ve glukoz hemoglobinin yüzde 7'nin altında olması gerektiğine dikkat çekiyor. Kan şekerinizi kontrol altına almak için sağlıklı beslenmeye özen gösterin, ideal kilonuza ulaşın ve haftada en az 2 gün 30’ar dakika düzenli egzersiz yapın.
7.Tansiyonunuzu Kontrol Altına Alın
Kalp damar hastalıklarının diğer risk faktörlerinden biri de hipertansiyon. Tansiyon kontrollerinizi düzenli olarak yapmayı unutmamalısınız. Hipertansiyon sorununuz varsa ve genç, orta yaşlı veya şeker hasta iseniz hedef kan basıncınızın 130/85 mmHg’nin altında, ileri yasta iseniz 140/90 mmHg altında olmasına dikkat edin. Bunun için ideal kilonuza ulaşın, tuz alımını 5 gram ile sınırlandırın, fiziksel aktivitenizi artırın ve sigara içmeyin.
8.Kalp Kontrollerini Yaptırmayı İhmal Etmeyin
Kalp damar hastalıkların bazıları hiçbir belirti vermeden sinsi sinsi ilerliyor. Bu nedenle hastalıkların başarıyla tedavi edilmesinde erken teşhis büyük rol oynuyor. Düzenli yapılan testler de hastalıkların ciddi boyutlara varmadan tespit edilmesini sağlıyor.