AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk, "24 Kasım Rus uçağının düşürülmesi, Rusya ve Türkiye'nin, iki komşu, tarihsel olarak da birbiriyle iletişimi güçlü olan iki devletin eritilme operasyonudur" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın soğukkanlı tutumu ve Rusya Devlet Başkanı Putin'in pozitif cevabı ile krizin aşıldığını ifade eden Külünk, "Bu sayede küresel sistem kendisini yenilerken Türkiyesiz ve Rusyasız bir şekillenmenin olamayacağını görmüştür. Ve dünyada gidiş, özellikle Trump'ın seçilmesiyle birlikte önümüzdeki zaman diliminde Trump-Erdoğan-Putin denklemiyle şekillenme gerçekleşecektir" diye konuştu.
24 Kasım 2015'te Suriye sınırında Su-24 tipi bir Rus savaş uçağı, Türk F-16'ları tarafından düşürülmüş, bu olay iki ülke arasında büyük bir krize neden olmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Putin'e haziran ayında yazdığı özür mektubuyla kriz aşılmış, iki lider arasındaki görüşmelerin ardından ilişkiler normalleşme aşamasına girmişti.
‘DÜNYANIN YENİDEN ŞEKİLLENİŞİNDE KÜRESEL SİSTEM RUSYA'YI PARÇALAMAK, TÜRKİYE'Yİ PARÇALAMAK İSTEMEKTE'
AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk, Rus uçağının düşürülmesinin yıldönümünde Türkiye-Rusya ilişkilerinin geldiği aşamayı Sputnik'e değerlendirdi. Rusya ve Türkiye'nin, dünya sisteminin şekillenmesinde iki önemli güç olduğunu ifade eden Külünk, şöyle konuştu:
"Batı yakası, dünyayı şekillendirme düşüncesinden vazgeçmek zorundadır. Dünya ticareti çok hızlı bir şekilde yeniden doğuya doğru evrilmektedir. Yeni yüzyılın biçimlenişinde Doğu'nun sözü ve durduğu yer son derece önemlidir. Eğer Batı bunu anlamaz ise dünya kendine yeni bir yol bulacaktır. 24 Kasım Rus uçağının düşürülmesi, Rusya ve Türkiye'nin iki komşu, tarihsel olarak da birbiriyle iletişimi güçlü olan iki devletin eritilme operasyonudur. Dünyanın yeniden şekillenişinde küresel sistem Rusya'yı parçalamak, Türkiye'yi parçalamak istemektedir. Çünkü Atlantik ötesine konuşlanmış güç merkezi kendisine rakip olabilecek hiçbir gücün varlığına tahammül edememektedir. Suriye ve Irak'a, Yemen'e reva gördükleri modeli Rusya ve Türkiye'ye de dayatmak istemektedirler. Ancak Sayın Erdoğan'ın soğukkanlı tutumu ile Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiler, Sayın Putin'in de Cumhurbaşkanımız'ın bu soğukkanlılığına verdiği bu pozitif cevap ile geride kalmış ve beraberinde Türkiye ile Rusya'nın gerek ekonomik anlamda gerek enerji anlamında gerekse savunma sanayii anlamında bugün geldikleri nokta aslında sadece bölge için değil, dünyanın dengesinin inşasında son derece etkin ve önemli bir güç haline ulaşmıştır. Bu sayede küresel sistem kendisini yenilerken Türkiyesiz ve Rusyasız bir şekillenmenin olamayacağını görmüştür. Ve dünyada gidiş, özellikle Trump'ın seçilmesiyle birlikte önümüzdeki zaman diliminde Trump-Erdoğan-Putin denklemiyle şekillenme gerçekleşecektir."
‘BATI, TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİNİN GELDİĞİ NOKTADAN PANİKLEDİ'
Erdoğan'ın, Türkiye'nin Şanghay İşbirliği Örgütü'ne katılmasının ‘elini rahatlatacağı' açıklamasını da değerlendiren Külünk, Erdoğan'ın Şanghay çıkışında tek etkenin Türkiye ile Rusya arasındaki iyileşen ilişkiler olmadığını ifade ederek "Türkiye Avrupa'ya mecbur değildir, Avrupa Türkiye'ye mecburdur. Dolayısıyla Türkiye, dünya ticaretinde ikinci büyük güç olarak duran AB bloğuna doğru yürüyüşünden ödün vermemektedir. Ancak Türkiye, Avrupa'ya yürürken Avrupa'nın özellikle son 4-5 yıllık Türkiye'ye karşı tutum ve davranışlarındaki yakışıksız, diktatoryal tutum ve davranışları Türkiye'nin izlediği küresel dış politika denkleminde Türkiye'nin asla tek başına Avrupa'ya mahkum olmadığını, gerektiğinde Şanghay Beşlisi'yle de Türkiye'nin menfaatleri doğrultusunda birlikte oluruz mesajı alan Batı'nın paniklemesinden de Türkiye'nin jeopolitik konumunu Avrupa'da anlayanların olduğunu görüyoruz. Bundan dolayı Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin bu noktaya gelmesi ve beraberinde Çin ile ilişkilerin gelişiyor olmasından panikleyen Batı, otursun şapkasını önüne koysun, düşünsün, ‘Biz ne hata yapıyoruz ki Türkiye bugün Şanghay Beşlisi'ni bizim önümüze koyuyor?' Bunu düşünmesi gereken Batı'dır" diye konuştu.