Alzheimer yaşlı hastalığı değil, gençleri de vuruyor
Alzheimer yaşlı hastalığı değil, gençleri de vuruyor! Kronik depresyon Alzheimer’e zemin hazırlıyor
Kronik depresyon Alzheimer’e zemin hazırlıyor
Genetik araştırmaların genç Alzheimer konusunu gündeme getirdiğini dile getiren Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. A. Oğuz Tanrıdağ, 19 yaşındaki bir insanın Alzheimer hastalığına yakalanmasının hiç de sürpriz olmadığını, sahip olunan genetiğin buna neden olabildiğini söyledi.
Prof. Dr. Tanrıdağ: “19 yaşındaki bir insanın Alzheimer’a yakalanması büyük bir ihtimalle genetik olarak ailesinden gelen bir risk olduğunu gösterir.”
Genetik araştırmaların genç Alzheimer konusunu gündeme getirdiğini dile getiren Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. A. Oğuz Tanrıdağ, 19 yaşındaki bir insanın Alzheimer hastalığına yakalanmasının hiç de sürpriz olmadığını, sahip olunan genetiğin buna neden olabildiğini söyledi.
Prof. Dr. Tanrıdağ: “19 yaşındaki bir insanın Alzheimer’a yakalanması büyük bir ihtimalle genetik olarak ailesinden gelen bir risk olduğunu gösterir.”
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. A. Oğuz Tanrıdağ, Alzheimer hastalığı hakkında bilgi vererek, hastalığın genç yaşta görülebildiğini, bir yaşlı hastalığı olmadığını söyledi.
Çin'deki bir hafıza kliniğindeki nörologların, 19 yaşındaki bir genç erkeğe Alzheimer hastalığı teşhisi koyduğunu hatırlatan Prof. Dr. Tanrıdağ, “Burada da önyargı var, bazı bilim insanları şaşırdılar çünkü yeteri kadar konu ile ilgili değiller. Yoksa Alzheimer hastalığı ile ilgili detaylı bir bilgiye sahip olan insanlar her zaman için genç vakaların olduğunu bilmektedir.” dedi.
Alzheimer’ın eskiden beri belli bir yaştan sonra karşılaşılan bir hastalık olarak değerlendirildiğini aslında bunun da hastalığın tarihçesiyle uygun olmadığını çünkü Alzheimer hastalığının 1906 yılında 55 yaşında bir insanda tanımlandığını anlatan Prof. Dr. Tanrıdağ, şöyle devam etti:
“Alzheimer yaşlılık hastalığı olarak tanımlanmamıştır. Alzheimer’ın yaşlılık hastalığı olarak tanımlanması çok sonraki yıllarda ortalama yaşam süresinin artmasıyla, yaşam beklentisinin artmasıyla karşılaşan vakaların artmasıyla oluşmuştur yoksa Alzheimer orijinal olarak tanımlandığı zaman yaşlılık hastalığı olarak tanımlanmamıştır.”
19 yaşındaki bir insanın Alzheimer hastalığına yakalanması sürpriz değil
Alzheimer’ın 40’ lı yaşların altında sık görülmediğine işaret eden Prof. Dr. Tanrıdağ, şunları kaydetti:
“Ama bu görülmüyor anlamına gelmez. Yaş meselesi bazı konulardaki bilgilerin ilerlemesiyle gerçekleşmiştir. Bunlardan bir tanesi genetik araştırmalardır. Genetik araştırmalar ile Alzheimer’ın ailesel formlarının olduğu tanımlanmıştır ve ondan sonra genç Alzheimer konusu gündeme gelmiştir. Buna karşılık çocuk gelişim bozuklukları ile ilgili gelişmeler oldukça, hatta doğumdan sonraki ilk aylarda bile Alzheimer patolojisi söz konusu olabilmektedir, bunun örneği Down Sendromudur. Çünkü Down Sendromu olan çocuklar yaşadıkları takdirde 30-35 yaşları civarında, beyinlerinde Alzheimer patolojisi ortaya çıkmaktadır. 19 yaşındaki bir insanın Alzheimer hastalığına yakalanması hiç de sürpriz değildir. Sahip olduğunuz genetik ve popülasyon çalışmalarıyla mümkündür ve bu 19 yaşındaki bir insanın Alzheimer’a yakalanması büyük bir ihtimalle genetik olarak ailesinden gelen bir risk olduğunu gösterir. Bazı kromozomların aileden kendisine devredildiğini ve dolayısıyla erken yaşlarda ortaya çıktığını göstermektedir. 19 yaşında bir Alzheimer’dan söz ediyorsak Dr. Alzheimer’ın tanımladığı hastalıktan söz ediyoruzdur demektir çünkü Nöropatolojik bulgular hiç değişmemiştir.”
Alzheimer ne kadar erken ortaya çıkıyorsa o kadar hızlı ve agresif ilerleyen bir hastalıktır
Prof. Dr. A. Oğuz Tanrıdağ, kural olarak Alzheimer hastalığı ne kadar erken ortaya çıkıyorsa o kadar hızlı ve agresif ilerleyen bir hastalık olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Hastalığın yavaş ilerlemesi çok ileri yaşlarda görüldüğü zaman söz konusu olmaktadır. Bunun da nedeni genç yaşlardaki Alzheimer vakalarından 3 tane kromozom sorumlu olduğu halde ileriki yaşlardaki Alzheimer’dan tek bir kromozomun sorumlu olmasıdır. Dolaysıyla genetik yük genç vakalarda daha fazladır genetik yük daha fazla olduğu için hastalığın ilerlemesi ve kapsamı diğer vakalardan daha geniş çaplı olmaktadır.”
Alzheimer hastalığının ne genç ne yaşlı insanlar için hiçbir tedavisi yok
Nöroloji uzmanı Prof. Dr. A. Oğuz Tanrıdağ, hastalığın hiçbir tedavisi olmadığını kaydederek, “Alzheimer hastalığının genç ve yaşlı insanlar için en son çıkan ilacının 24 yaşında olduğunu hatırlatmak isterim. Son 24 yıldır yeni bir Alzheimer ilacı ortaya çıkmamıştır. 20 yılda Alzheimer’ın beyindeki protein birikintilerini temizlemek amaçlı aşılar imal edilmiştir bu aşılar da ölümlere yol açması sebebiyle araştırmanın belli bir aşamasında geri çekilmiştir ve şu anda yeni bir ilaç yoktur.” diye anlattı.
Gençlerde genetik etki daha fazla
Hastalıkta yaş gençleştikçe genetik etkinin daha fazla olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tanrıdağ, şunları ifade etti:
“Son 30 yıl içinde risk faktörlerinden yaşlılık 2. ve 3. sebebe düşmüştür, genetik etki 1. sebebe çıkmıştır. Nereden bakarsanız bakın özellikle orta yaş ve genç yaş hastalarda genetik etki, familyan etki, kromozomların görevini yanlış yapması bir numaralı risk faktörüdür.”
Alzheimer’ın sadece genetik olarak aktarılmadığına işaret eden Prof. Dr. Tanrıdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bazı insanlarda da genetik mutasyon dediğimiz kişinin genleri ile ilgili ortaya çıkmaktadır, ailesinde olsun veya olmasın. İleri yaşlardaki insanlardaki genetik etki yavaşlıyor ve kromozom19 dediğimiz Apolipoprotein i kromozom aslında Alzheimer kromozomundan daha çok damar kromozomu. Dolaysıyla damar sağlığını bozarak Alzheimer’a daha kolay yol açıyor yani genetik etki her yaşta var gençlerden daha fazla var.”
Erken tanı için beyin check-up’ı önemli
Erken tanının önemine vurgu yapan Prof. Dr. A. Oğuz Tanrıdağ, “Erken tanı için bizim gibi beyin check-up’ın yapıldığı kurumlara ve bilinçli, bilgili doktorlara bir an önce başvurmak öncelikle bir numaralı olarak yapılması gereken etken bu” diye uyardı.
Prof. Dr. Tanrıdağ, Alzheimer’da bilinçsiz yaklaşımlar nedeniyle hastalığın orta ve ileri evrelere geldiğinde tanı imkanı olduğunu dile getirerek, bunun da var olan tedavi şansının kaybedilmesi anlamına geldiğini, erken tanı konan hastalarda beyindeki Asetilkolin çevrimini teşvik eden unutkanlığı biraz yavaşlatan tedavi forumlarının daha etkili olduğunu ifade etti.
İlaç tedavisinin ömür boyu kullanması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Tanrıdağ, genç yaşlarda patolojik olarak veya genetik olarak Alzheimer tanısı konmuş olanların da ömür boyu yavaşlatıcı tedaviyi uygulaması gerektiğini belirtti.
Kronik depresyon Alzheimer’e zemin hazırlıyor
Prof. Dr. Tanrıdağ, depresyonun 3 misli daha fazla riski attırdığını ve kronik depresyonun da Alzheimer’a zemin hazırlayan çok önemli bir etken olduğunu kaydederek, şöyle devam etti:
“Down Sendromu Nörogelişimsel bir bozukluktur ve kromozom 21 ile ilgili bir bozukluktur iki ayağı yerine üç ayağı olan kromozom 21 aynı zamanda genç, erken başlayan Alzheimer’ın kromozomudur dolaysıyla Down Sendromuyla erken başlangıçtaki Alzheimer’ın kromozomal ortaklığı var.”
Genç yaşta başlayan Alzheimer ile geç yaşta başlayan Alzheimer belirtileri birbirinden farklı
Genç yaşta başlayan Alzheimer ile geç yaşta başlayan Alzheimer belirtileri birbirinden farklı olduğuna da dikkati çeken Prof. Dr. Tanrıdağ, “Genç başlangıçta Alzheimer’ın belirtileri o yaşta kolektif olarak beyin gücü nispeten yaştan dolayı daha çok korunmuş olduğu için genellikle psikiyatrik olarak ortaya çıkar ve gündelik yaşam aktivitelerin yeteri kadar yapılamaması, depresyon gibi etkenler ile ortaya çıkabilir. Ne zaman kolektif zayıflama ve yaşlanma eklenir unutkanlık ön plana çıkmaktadır.” dedi.
Alzheimer başlangıcı olan insanların unuttuğunu unuttuğunu dile getiren Prof. Dr. Tanrıdağ, “Böyle bir şey söz konusu olduğu zaman yeniden hatırlayan insanlarda veya öğrenme kadar doğal bir şekilde unutan beyninde, zihninde yer açma amacıyla dikkatini başka tarafa çevirmiş insanlara da boşu boşuna Alzheimer sorgulaması doğru değildir.” dedi.
Alzheimer öldürücü bir hastalık değil
Alzheimer hastalığının kendi başına öldürücü bir hastalık olmadığını da ifade eden Prof. Dr. Tanrıdağ, “Süründürücü bir hastalıktır, genel anlamda gündelik yaşam aktivitelerini etkileyen, kişinin bağımsızlığını etkileyen bir hastalıktır ama araya bir inme, başka bir beyin hastalığı, kalça kırığı, yaşlılık girerse daha fazla kayıp sayısı artmaktadır.” diye anlattı.
Genç insanlar söz konusu olduğunda nörologlara iş düşüyor
Erken başlangıç Alzheimer hastalığının dikkat eksikliği, depresyon veya psikiyatrik bir rahatsızlık gibi ortaya çıktığını dile getiren Prof. Dr. Tanrıdağ, sözlerini şöyle tamamladı:
“Genç yaşlarda Alzheimer’ın düşünülmemesi çok doğaldır psikiyatrisin yapacağı iş daha çok Alzheimer dışında psikiyatrik bir sendrom var mı, yok mu onu sorgulaması gerekir. Asıl nörologlara iş düşmektedir. Genç insanlar geldiği zaman nörologların çoğu ‘sende bir şey yok’, ‘bu yaşta olmaz’ diyerek hastalığı geri çevirmektedirler, bu yanlış daha çok nöroloji tarafında ortaya çıkmaktadır.
Alzheimer hastalığı meselesi değil beyine bağlı zihin hastalıkları ile ilgili farkındalık, bilinç başta tıp mensupları olmak üzere çok derece sınırlıdır azdır ve yanlış yönelimlidir. 40 yıldır kronik depresyon tanısı almış sonra unuttuğunu unutan bir hasta haline dönüşmüş bir kişide Alzheimer mutlak sürede sorgulanmalıdır.”
Prof. Dr. A Oğuz Tanrıdağ, ‘Alzheimer’dan Korkma Geç Kalmaktan Korkma’ adlı kitabına atıfta bulunarak, kitabını tavsiye ederek, “Okusunlar, Alzheimer ile normal yaşlanma arasındaki farkı anlasınlar şüphelendikleri zaman ilgili bir doktora götürsünler hastalarını” dedi.