KAYBETTİK, DOSTLAR KAYBETTİK…
Kaybettik, dostlar kaybettik. Bir canımızı daha kaybettik. Daha 20 yaşında geleceği olan, ümitleri olan, hedefleri olan gencecik bir kızımızı, ÖZGECAN’ımızı kaybettik. Bir aileyi kaybettik. Anne, babayı ve kardeşi kaybettik. Onların hayallerini de kaybettik. Bir diğer anneyi de kaybettik. Bizler yazılanların, anlatılanların yanı sıra, asıl bir babanın haykırışıyla durumu daha iyi anlıyoruz. Allah hiçbir kadınımızın, kızımızın, annelerimizin, babalarımızın başına böyle bir olay yaşatmasın.
Dün ekmek almak için evden dışarı çıktım. Yerde kar olduğu için kayıp düşmemek için bina kenarından karın tutmadığı yerlerden bakkala doğru gitmeye çalıştım. Benim yaklaşık 4 metre önümde bir bayan da aynı istikamette gitmekteydi, bir an beni fark etmesiyle birlikte çok korktu. Korktuğunu ifade ederek ve kendi kendine söylenerek devam etti. İlk etapta anlamadım, çok garip geldi bana ama daha sonra ÖZGECAN kızımızın başına gelen olaylarla bağdaştırdığımda bayanın neden bu kadar tepki verdiğini anladım. Bütün kadınlar çok korkmuşlar bu olaydan. Yaşanan bir tecavüz değil, sapıklık değil, cinayet değil tamamen bir vahşet. Korunmasız olduklarını, yaşananları sadece siyahlar giyinerek tepki vermek istiyorlar, kadınlarımız, kızlarımız güvenlik istiyorlar, adalet istiyorlar. Neden? Bir daha böyle düşünen birileri bu tür cezaları görüp de yeltenemesinler diye. Etrafta gezinen sapık düşünceli kimseler olduğunu düşünerek, benim de başıma böyle bir olay gelmesin diye.
Akşam bir yakınım yolda gelirken bir delinin olduğunu, çok korktuğunu ve ondan kaçmak için kendini arabaların önüne atıp kaçtığını dakikalar içinde kekeleyerek anlattı. Sokaklar artık hiç de güvenilir değil.
Ayrıca biz erkekler olarak hepimiz potansiyel bir suçlu gibi görülmeye başlandık. O bayanın bir andaki tepkisi buydu aslında. Korkuyorlardı!. Dışarıda gezen herhangi bir erkekten, böyle bir davranışa maruz kalmaktan korkuyorlardı. Kadınlarımızın, kızlarımınız gözünde hepimiz kendileri üzerinde fantaziler kuran sapıklar olarak görülmeye başlandık.
Kaybettik dostlar kaybettik, güvenilirliğimizi kaybettik. Komşuluğumuzu, dostluğumuzu, ağabeyliğimizi, babalığımızı, amcalığımızı, dayılığımızı kaybettik. Şimdi verilecek cezayı tartışıyoruz hadım mı edelim, idam mı edelim. En ağır cezayı alacağından eminiz ama verilecek en ağır ceza bile hafif kalıyor bizlere. Bir yandan da cezada indirimler ön planda; neymiş trafik kazası geçirmiş de beyninde hasar oluşmuşmuş. Adalet sistemimizin içinde “Delidir ne yapsa yeridir” mantığı olduğu sürece daha biz çok canlarımızı kaybederiz.
Önlemler alınmaya çalışılıyor. Toplu taşıma araçlarına panik butonu koyalım, bu tip tehditler yapan insanlara elektronik pranga takalım, kadınlarımıza yanına polis vererek koruyalım diye bir sürü düşünceler. Hiçbir çocuk bu tür düşüncelerle doğmaz, bu ister erkek olsun ister kadın. Bu tür düşünceleri yapanların eğitim durumuna bakıyorsunuz, doktora yapan da var, ilkokul mezunu olanda var. Kimse bu insanların bu duruma nelerin düşürdüğünü araştırmıyor. Her yıl üniversitelerden yüzlerce psikolog ve sosyolog mezun oluyor. Bu insanlar kendi dallarında çalışmalar yapamadığı için kimselere de faydası olamıyor. Geçici önlemlerin yanı sıra daha kalıtsal çabalara da ihtiyaç var. Eğitim sistemimizin tartışılması gerekir. Ahlak sistemimizin tartışılması gerekir. Elbette bu tip eylemlere kalkışmamayı amaçlayan adalet sistemimizin tartışılması gerekir.
Bir baba/anne çıkıyor “başka CAN’lar ölmesin” diyebiliyor. Bu sözü çok duyduk artık biz. Asker ölüyor, alkollü bir sürücü tarafından mağdur ölüyor, polis ölüyor, tamamen masun birisi tesadüfen ölüyor, yanlış müdahale sonucu hasta ölüyor gibi gibi. Başka canlar ölmesin. Gözümüz, nurumuz, meleğimiz, başka ÖZGECAN’lar ölmesin. Geleceğimiz ölmesin.
Yaklaşan seçimler dolasıyla vaatlerin havada uçuştuğu bir gündem de, gelin vekiller daha yaşanılası bir TÜRKİYE için bu konuda uzman olanlarla bir çalışma yapın ve başka canlarımızı kaybetmeyelim. Bizlere bunu vaat edin.