Boğaziçi’nde Örnek Bir Dönüşüm Hikâyesi: Çubuklu Silolar

Günümüzde kültürel mirasın ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirilen endüstri mirası yapıları, kentlerin geleceği için önemli potansiyeller sunmaktadır.

Boğaziçi’nde Örnek Bir Dönüşüm Hikâyesi: Çubuklu Silolar

Boğaziçi’nde Örnek Bir Dönüşüm Hikâyesi: Çubuklu Silolar
Günümüzde kültürel mirasın ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirilen endüstri mirası yapıları, kentlerin geleceği için önemli potansiyeller sunmaktadır.

Uzun yıllar kaderine terk edildikten sonra İBB Miras tarafından 2024 yılında Beykoz’un yeni yaşam odağı olarak kent hayatına kazandırılan Çubuklu Silolar, dünyaca ilgi gören bir dönüşüm hikâyesine sahne olmuştur. Şimdilerde ziyaretçilerine kültür ve sanat eşliğinde yepyeni bir İstanbul deneyimi yaşatmaktadır.
Endüstri Devrimi; teknolojik, ekonomik, sosyo-kültürel ve çevresel açılardan yarattığı kalıcı etkileriyle dünya tarihinin en önemli gelişmelerinden biri olarak kabul edilir. El emeğinin yerini makine üretiminin aldığı Endüstri Devrimi ile yeni fiziksel mekânlar ve mimari yaklaşımlar da dünya genelinde yaygınlaşmaya başlamıştır.

Tüm dünyada önemli tarihsel sonuçlar doğuran sanayi faaliyetlerinin öznesi olan, ait oldukları ülkelerin çağdaşlaşmasında öncü bir rol üstlenen bu yapılar, inşa edildikleri döneme ışık tutan çok yönlü özellikleri ve tanıklıkları bakımından günümüzde endüstri mirasının belli başlı öğeleri arasında yer almaktadır. Söz konusu yapılar; sanayi tarihinin izlerini bugüne taşımaları, bulundukları bölge ile tanıklık ettikleri dönemin sosyal, kültürel ve ekonomik yapılarını yansıtmaları bakımından birer “hafıza mekânı” olarak da değer kazanmaktadır.

Modern dünyanın ilk adımları

Teknolojinin ilerlemesi, dünya genelinde değişen üretim ve şehirleşme pratikleriyle yavaş yavaş işlevlerini kaybederek âtıl duruma düşen endüstri yapıları; miras özellikleri sebebiyle 20. yüzyıl başlarından itibaren uluslararası ölçekte kurum ve kuruluşlar tarafından koruma kapsamı içinde değerlendirilmeye başlanmıştır.

Endüstri Mirası için alandaki en önemli başvuru kaynağı olan Nizhny Tagil Tüzüğü’nde belirtildiği gibi, endüstri yapıları sadece tarihsel gelişmelerin kanıtları olmaları itibarıyla değil, sosyo-kültürel hayatın canlı bir parçasını oluşturmaları, teknolojik, bilimsel ve estetik değerleriyle mimarlık tarihinde önemli bir yere sahip olmaları bakımından da korunmalı ve geleceğe taşınmalıdır. Endüstri yapılarının yeniden kent hayatına entegre edilerek kamu yararına kullanılması amacıyla dönüştürülmesi giderek daha da önem kazanmaktadır.

Günümüzde kültürel mirasın ayrılmaz bir parçası olarak ele alınan endüstri mirası yapıları gerek strüktürel özellikleri gerekse kalabalıkları ağırlamaya da imkân tanıyan geniş mekânlarıyla kentlerin geleceği için de önemli potansiyeller sunmaktadır. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın dört bir yanında karşımıza çıkan eski sanayi yapıları, endüstri mirası anlayışı içerisinde dönüştürülerek farklı müzeler, iş, eğitim ve alışveriş merkezleri, kamusal yaşam alanları ya da konutlar olarak yeniden kent hayatına dâhil edilmektedir.

İstanbul’un endüstri mirası

Endüstri yapıları, Türkiye’nin çağdaşlaşma serüveninde de çok önemli bir yere sahiptir. Özellikle de İstanbul, sanayileşmenin dönüşüm süreçlerine adım adım sahne oluşuyla bu alanda önemli bir mirasa ev sahipliği yapmaktadır. Kentin çok katmanlı kültür mirası mozaiği içerisinde özel yeri olan endüstri mirası; enerjiden ulaşıma, gıdadan tekstile uzanan bir çeşitlilikle karşımıza çıkmaktadır. Bir zamanların güç ve refah belirtisi olan ancak günümüzde çoğunlukla metruklaşmış bu yapılar, modern İstanbul’un ilk adımları olarak kent hafızasındaki önemini korumaktadır.

Gün geçtikçe değeri daha çok anlaşılan ve ses getiren dönüşüm örneklerine giderek daha sık konu olan endüstri mirası yapıları, İBB Miras’ın kültürel mirası yaşatarak koruma misyonunun da odağında bulunmaktadır. Mekânsal ayrıcalıklarıyla İstanbul’un geleceği için de büyük bir potansiyel barındıran endüstri mirası yapılarını, güncel ihtiyaçlara ve tartışmalara ihtiyaç verecek şekilde yorumlayarak kent içinde yeniden işlevsel kılmak öncelikli hedefler arasında yer almaktadır. İBB Miras; şu ana kadar yaptığı, devam eden ve gelecekte yapmayı planladığı çalışmalarını tarihsel devamlılığın bilinciyle tasarlayarak bu özel mirasa sahip çıkmaktadır.

Restorasyon projelerini, ilgili yapının kentli ile en etkili biçimde iletişime geçecek şekilde tasarlayan İBB Miras, miras olarak önem arz eden endüstri yapılarını, kültür sanat odaklı kamusal yaşam merkezleri olarak işlevlendirmektedir. Bu sayede geçmişte olduğu gibi bugün de kentle etkileşim içinde olan endüstri mirası yapıları, kentlinin kültürel ve sosyal hayatına direkt temas ederek şehir hayatının aktif birer öznesi olmaktadır.

Endüstriyel miras unsurlarına yaklaşırken disiplinler arası planlamayı gözeterek hareket eden İBB Miras; bugüne dek Hasanpaşa Gazhanesi’nden (Müze Gazhane) İETT Beyazıt Troleybüs Kuvvet Merkezi’ne (Kütüphane Troleybüs) Yedikule Gazhanesi’nden Metrohan’a, Feshane-i Amire’den (Artİstanbul Feshane) Ataköy Baruthanesi’ne (Baruthane) ve Haliç Tersanesi’ne (İstanbul Sanat Müzesi) İstanbul’un endüstri mirasının çok değerli yapılarını restorasyon ve yeniden işlevlendirme çalışmalarıyla dönüştürerek kamu yararına kent hayatına kazandırmıştır.

Dünyaca örnek teşkil eden bir dönüşüm hikâyesiyle yeniden şehir hayatına açılan Çubuklu Siloları, İBB Miras misyonunun ve yaklaşımının bir sonucu olarak İstanbullularla buluşmuştur.

Akaryakıt depolarından yaşam alanlarına

Ürünlerin bozulmaksızın uzun süre depolanması için kullanılan özel yapılar “silo” diye tanımlanmaktadır. Silolar, üretilen herhangi bir ürünün başka bir noktaya aktarılmasına kadar olan süreçte saklanıldığı bir çeşit ambardır. İlk örneklerinin taş, tuğla ve ahşaptan yapıldığı bilinen silolar öncelikle gıdaya yönelik tohum ve yem depolamak için kullanılmıştır. İlerleyen yıllarda ise çağın ihtiyaçları doğrultusunda mimari tasarımı, inşa malzemeleri ve teknolojik altyapısı gelişim gösteren; petrol, maden ve çeşitli kimyasal maddelerin depolanması amacıyla da inşa edilen silolar yaygınlaşmaya başlamıştır.

Paşabahçe ile Kanlıca arasında, Çubuklu mevkiinde konumlanan Çubuklu Silolar’ın hikâyesi 1930’dan günümüze uzanmaktadır. Siloların bulunduğu bölge, 19. yüzyıl sonlarında şehrin artan enerji ihtiyacını karşılamak üzere sanayi yapılarına açılmıştır. 1930’lardan itibaren özel petrol firmaları tarafından depolama alanı olarak kullanılmış; bu amaçla bölgeye farklı dönemlerde farklı büyüklüklerdeki silo yapıları yerleştirilmiştir.

Türkiye’de varlığını sürdüren en eski depolama tesislerinden biri olan Çubuklu Silolar, zamanla kolektif belleğin bir parçası haline gelerek endüstri mirasımızın önemli örnekleri arasında yer almıştır. Kendi dönemlerinin izlerini yansıtan mimarileri ve kent hafızasıyla bütünleşen tanıklıklarıyla bir miras öğesi olarak günümüzde değerlerini korumaya devam eden Silolar, zamanla işlevlerini yitirerek âtıl durumda kalmıştır.

Uzun yıllar kaderine terk edilen Çubuklu Silolar, İBB Miras tarafından evrensel koruma ilkeleri doğrultusunda hayata geçirilen restorasyon ve yeniden işlevlendirme çalışmalarının ardından 2024 yılında Boğaz’ın yeni kültür sanat ve yaşam odağı olarak İstanbul’a kazandırılmıştır. Kurulduğu 2019 yılından bu yana İstanbul’un kültürel mirasının muhafızlığını üstlenerek şehrin dört bir yanındaki kültür varlıklarını koruma altına alıp yeni işlevleriyle kent hayatı içinde görünür kılan İBB Miras, endüstri mirası alanında Müze Gazhane (Hasanpaşa Gazhanesi) ile başlattığı dönüşüm hamlesini Çubuklu Silolar ile bir adım ileri taşımış; metruklaşan bir miras alanında dünya çapında bir dönüşüme imza atmıştır. Zaman içinde Boğaz peyzajı ve kent hafızasıyla bütünleşen silo yapıları, İBB Miras farkıyla şehrin ihtiyaçlarına yanıt verecek şekilde çağdaş bir yorumla yeniden işlevlendirilmiştir. Çubuklu Silolar’da hayat bulan dönüşüm, salt bir restorasyon değil; aynı zamanda vizyoner, halkçı bir dönüşüm hikâyesi olarak da örnek teşkil etmektedir.

20.000 metrekarelik bir alanda konumlanan Beykoz’un yeni yıldızı Çubuklu Silolar, Dijital Sanatlar Müzesi, Doğa ve Bilim Müzesi, Kütüphane, Atölye, Sahne, Etkinlik Alanı, Restoran, Kafe, Çocuk ve Sanat Merkezi gibi çok amaçlı birimleriyle İstanbullulara hizmet vermektedir. Açıldığı günden bu yana 471.570 ziyaretçiyi ağırlayan Çubuklu Silolar, yarattığı etkiyle Beykoz’dan tüm İstanbul’a nefes aldıran bir yaşam durağı olmuştur.

İlk sergi: “Bilinci Yeniden Kurmak: Gerçek Nedir?” 

Çubuklu Silolar’da hayat bulan Dijital Sanatlar Müzesi, 1979’dan beri dijital devrimin izlerini süren ve tüm dünyadan sanatçı, sanat teknolojisi ve bilim insanını bir araya getiren Ars Electronica’dan bir seçkiyle kapılarını açmıştır.

Ars Electronica küratörlüğü ve Piksel.Creative Solutions prodüktörlüğünde gerçekleşen “Bilinci Yeniden Kurmak: Gerçek Nedir?” isimli sergi, gerçeklik kavramına medya sanatının merceğinden yeni ve alternatif bir bakış açısı sunmaktadır. Sanat ve teknoloji ekseninde bir düşünce alanı açmayı hedefleyen sergi, izleyiciye somut olanın sınırlarının ötesini keşfetmeye ve algılanabilir gerçekliklere temas etme şansı sunmuştur.

Boğaz’ın tüm güzelliklerine hâkim bir manzara eşliğinde kültüre, sanata ve bilime kapı aralayan Çubuklu Silolar, ziyaretçilerine yepyeni bir İstanbul deneyimi yaşamaya davet etmektedir.
 

İsa Kırım

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER