Sektör Tiyatrolar
Yayınlama Tarihi 23 Temmuz 2010
Resmi Web Sitesi http://www.atasehirweb.com/firma-rehberi/nezahat-gokyigit-botanik-bahcesi-6758.html
Karagöz Hacivat Oyunu - Tarihcesi - Karagöz - Hacivat Ustaları - Tasvirler


Deriden yapılan tasvirlere arkadan vuran ışığın tasvirlerin gölgesini beyaz bir perde üzerine yansıtması temeline dayanan gölge oyunu doğu kültürlerine özgü bir sanattır ve ortaya çıkışı hakkında değişik rivayetler vardır. Bir rivayete göre Çin hükümdarı Wu (M.Ö. 140-87) karısının ölümü üzerine derin bir üzüntüye kapılır. Şav Wong adlı bir çinli, hükümdarın üzüntüsünü hafifletmek için sarayın bir odasına gerdiği beyaz bir perdenin arkasından geçirdiği bir kadının perde üzerine düşen gölgesini ölen kadının hayali diye sunar (Bizdeki Karagöz ve Hacıvat efsanesine benzerlik dikkat çekicidir). Bir başka rivayete göre ise Hint’ten çıkmış 4. ve 5. yüzyıllarda Java’ya geçmiş ve buradan da batı dünyasına yayılmıştır.

 Gölge oyunu tekniğinin Türk toplumunda ne zaman kullanılmaya başlandığı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Bir görüşe göre Çinlilerden Moğollara onlardan da Türklere geçmiştir. Daha sonra da Türk akınlarının istikametine paralel olarak batıya geçmiştir. Bu tekniğin Türk halk kültüründe ortaya çıkışı ve ne zaman Karagöz ve hacıvat olarak biçimlendiği hakkında değişik görüşler vardır. Bunlardan en yaygın olanı Sultan Orhan devrinde (1324-1362) Ulucami’nin inşaatı sırasında Bursa’da geçmiştir. Cami inşaatında çalışan demirci ustası Kambur Bâli Çelebi (Karagöz) ile duvarcı ustası Halil Hacı İvaz ( Hacıvat ) arasında geçen nükteli konuşmaları dinlemek isteyen işçiler işi gücü bırakıp onların etrafında toplanır, bu yüzden de inşaat yavaş ilerlermiş. Bu durumu öğrenen padişah her ikisini de idam ettirmiş. (Bir rivayete göre ise Karagöz idam edilmiş, Hacıvat ise hacca giderken yolda ölmüştür). Daha sonra çok pişman olan padişahı teselli etmek isteyen Şeyh Küşterî başından beyaz sarığını çıkarıp germiş ve arkasına bir şema (ışık) yakarak ayağından çıkardığı çarıkları ile de Karagöz ve Hacıvat’ın tasvirlerini canlandırıp nükteli konuşmalarını tekrar etmiş. O tarihten sonra da Karagöz oyunları değişik mekanlarda oynanır olmuş. Günümüzde de Karagöz perdesine Şeyh Küşterî meydanı denir ve Şeyh Küşterî Karagözcülüğün pîri kabul edilir. Karagöz hakkında ilk kesin belge şehzadelerin sünnet şölenini anlatan 1582 tarihli Surname-i Humayun'dadır.


1)Oynatım Tekniği
Karagöz oyununda kullanılan bir Göstermelik - AT , Emin Şenyer yapımı
Göstermelik - At
Emin Şenyer Yapımı

 Karagöz perdesi 180 cm X 100 cm ebadındadır ancak bu oran oyunun yapısına göre değişebilir. Perdenin alt tarafında peş tahtası denilen bir tezgah bulunur. Perdeyi aydınlatan ışık kaynağı ve oyunda kullanılacak tasvir, nâreke, tef vs. bu tezgahın üzerinde bulunur. Ayrıca, zaman zaman perdede aynı anda ikiden daha fazla tasvir kullanıldığı zamanlarda hareketsiz duran tasvirlerin sopalarının takıldığı Y şeklinde çatal (hayal ağacı) sopalar takılır. Karagöz ile Hacıvat oynatan usta konuşan tasvirleri iki eliyle idare ettiği zamanlarda diğer tasvirlerin perdeye yapışık halde durmalarını hayal ağacı sağlar. Karagöz ile Hacıvat oyununu "hayali" adı verilen tek kişi oynatır, iyi bir Hayali iyi şarkı söyleyebilmelidir, iyi şarkı söylemekten kasıt bir şarkıcı gibi söylemek değildir. Şarkıyı "usûl" içinde kalarak karikatürize etmek gerekir ki bu normal bir şekilde şarkı söylemekten çok daha zordur. Ayrıca şarkıyı söylerken hangi tipleme için söylüyorsa o tiplemenin ses tonunu ve lehçesini kullanmak zorundadır. Çünki perdede o şarkıyı söyleyen aslında perdeye gelen tiplemedir. Hayâlî'nin yanında yardak adı verilen bir yardımcı olur. Yardak tef çalar, rol sırası gelen tasvirleri hayâlîye verir, gerekirse şarkı söyler. Tef çalmak kolay gibi görünürse de aslında göründüğü kadar kolay değildir. Hakkıyla tef çalabilmek için Türk Sanat Müziğinde kullanılan basit usülleri bilmek gerekir. Karagöz oyunlarında, oyuna giren her tipleme kendi karakteristiğine uygun bir şarkı eşliğinde perdeye gelir. Bazı eserler bazı tiplemeler ile o kadar sık kullanılmıştır ki adeta bu eserler ilgili tipleme ile özdeşleşmiş ve zaman içinde neredeyse yapay bir Karagöz musikisi ortaya çıkmıştır. (Klasik karagöz oyunlarında sıkça kullanılan eserlerin listesini ve notalarını Musiki sayfasında bulabilirsiniz. Eser ismine tıkladığınızda nota sayfası açılır, arka planda da MIDI formatında sesi çalar). Eskiden karagöz oyunlarında sekiz on kişilik bir saz heyeti bulunur ve tiplemeler bu saz heyetinin seslendirdiği şarkılar eşliğinde perdeye gelirlermiş. Ne yazık ki günümüzde ekonomik olanaksızlıklar yüzünden bu tür bir uygulama yapılamamaktadır.
Damat İbrahim Paşa ilköğretim okulu

Emin Şenyer, Nevşehir Damat İbrahim Paşa İlköğretim okulunda bir gösteride

2)Tasvir yapım tekniği

 Karagöz tasvirleri, özel olarak yapılan yarı şeffaf derilerden yapılır. Eskiden deve derisinden köpek boku, zırnık gibi doğal malzemelerin kullanımıyla tabaklanan deriler deri teknolojisinin ilerlemesiyle artık çeşitli kimyasal enzimler kullanılarak yapılmaktadır, günümüzde ne yazık ki deve derisi bulabilmek mümkün olmadığından dana, sığır gibi büyük baş hayvan derileri kullanılmaktadır. (Köpek boku, derinin tüylerinin dökülmesinden sonra deri yüzeyinde kalan kıl köklerini temizlemek için kullanılırmış. Köpek bokunun deri üzerinde iyi işlem yapabilmesi için çok taze olması gerekir, bayatlayınca hiç bir işe yaramazmış. Köpek boku toplayanlar tabakhaneye çabucak yetiştirmek için koşa koşa giderlermiş. Bu yüzden aceleci insanlara tabakhaneye bok mu yetiştiriyorsun denir:) Karagöz derisi olarak tabaklanacak derilerin taze mezbaha derisi ya da salamura deri olması, derinin üzerinde ispire ve kesik olmaması, beyaz yünlü ya da kıllı bir hayvanın derisi olması ve tabii ki yağ miktarı düşük bir hayvan olması gerekmektedir. Karagöz derisi tabaklamanın klasik deri üretiminden pek farkı yoktur ancak bazı noktalara dikkat edilmesi gerekir. Islatması pervane ya da dolapta yapılır, ıslatma suyuna sodyum hipoklorit konulması tavsiye edilir. Islatma tamamlandıktan sonra ön kavaleta ile deri üzerinde kalan et parçalarının temizliğinin yapılması gerekir. Deri iyice temizlendikten sonra uygun bir gergefe veya tahtaya gerdirilerek kenarlarından çakılmalı ve kendi halinde gölgede yavaş yavaş kurumaya bırakılmalıdır. Bazı karagöz kitaplarında yazıldığı gibi sadece kireç ile derinin kıllarının dökülmesi Karagöz derisi yapmak için yeterli değildir. O şekilde de kılsız bir deri ortaya çıkar ancak bu yarı şeffaf karagöz derisi olmaktan çok eskiden köylülerin çarık yapmakta kullandığı çarık derisi olur.

Deri tabaka halinde hazır olarak da satılır. Önce yapılacak tasvir büyüklüğünde bir deri parçası kesilir ve cam ile kazınarak temizlenip hafifçe ıslatıldıktan sonra düz hale gelmesi için düz yüzeyli bir ağırlık altına konur ve burada iyice düzleşene kadar bekletilir. Daha sonra, iyice temizlenip şeffaflığı artırılan ve düzleştirilen deri yapılacak olan tasvirin resminin üzerine konarak tasvirin resmi çizilir. Resim çizildikten sonra etrafı uygun olan kesici bir alet ile kesilir. İç hatlar ise arkadan verilecek ışığın deliklerden geçip perdeye yansıması için nevregan adı verilen ucu sivri bir alet ile delinir. Kesme ve delme işlemi bir ağaç kütüğü üzerinde yapılır. Ağaç kütüğünün Ihlamur olması çok önemlidir, çünkü Ihlamur kütüğü çok yumuşak olduğundan delme ve kesme işlemleri daha rahat yapılabilir. Kesme ve delme işlemi bittikten sonra deliklerin etrafında oluşan kabarıklıklar spatula benzeri ucu keskin bir alet ile kazınır. Sopaların geçeceği deliklerin etrafına kalınca bir deri parçası dikilerek deliklerin daha derin hale gelmesi sağlanır. Bu deri parçası sopanın tasviri daha sağlam tutup oynatırken çıkmasına engel olmak içindir. Deri parçası dikildikten sonra bir zımba ya da bıçak yardımıyla sopaların gireceği delik açılır. Tüm bu işlemlerden bittikten sonra yapılan tasvir ince bir zımpara ile iyice zımparalanıp boyama işlemine geçilir. Karagöz tasvirlerinin boyanmasında eskiden bitkilerden ve çeşitli doğal malzemelerden elde edilen kök boyalar kullanılırmış ancak kök boya yapmak zahmetli bir iş olduğundan günümüzde tasvir yapımcılarının büyük bir bölümü Ecoline boyalar kullanmaktadırlar. Ecoline boyalar tasviri yüzeysel olarak boyarlar, oysa kök boya derinin içine işlediği için son derece dayanıklı boyalardır, yapay boyalar yıllar geçtikçe dökülüp kalitesini yitirirler ancak kök boyalar hiç bir zaman bozulmazlar, hatta tam tersine zaman içinde daha da güzel bir görünüm kazanırlar. Ben kendi tasvirlerimi kök boyalarla boyuyorum. Tasvir uygun renklerle boyandıktan sonra kenarlarına ve iç hatlara siyah boya ile kontür çekilir. Boyama işlemi de bittikten sonra tasvirin parçaları uygun yerlerinden mumlu iplik, kat küt ya da misina ile birbirine bağlanır, artık tasvir oynatıma hazır hale gelmiştir.

Karagöz Oyununda Tipler

  Karagöz oyunlarının ortaya çıkışı hakkında kesin olarak ortaya konulabilen bilgilerin olmadığını ve bu konuda öne sürülen tüm bilgilerin birer varsayımdan öte gidemediğini yazmıştık. Karagöz oyunları nasıl ortaya çıkmış olursa olsun değişmez bir olgu var ki o da oyunlarda rol alan tiplemelerin birden bire oyunların içine girmiş olması değil zaman içinde Karagöz perdesinde yer almış olduklarıdır. Padişah 2. Abdulhamid döneminde tüm tiyatro oyunlarına olduğu gibi Karagöz oyunlarına da sansür konmasından sonra oyunlarda (ya da geleneksel Türk tiyatrosunda) eskiden olduğu gibi doğaçlama geleneği yavaş yavaş terk edilmeye başlanmıştır. Çünkü doğaçlama oyunlar yapısı gereği güncel olayların mizahi bir dille seyirciye aktarılması temeline dayanır ki, doğaçlama oynatıldığında siyasal taşlamalar yapılması tabii ki kaçınılmazdır. Ancak bu dönemden önce tüm oyunlar doğaçlama oynatıldığından günlük hayatta toplum hayatında yer edinmiş olan kişiler ya da etnik gruplar Karagöz perdesine yansıtılmışlardır. Bu açıdan bakıldığında Rum, Arnavut, Rumelili gibi tiplemeler Osmanlı Devletinin genişlemesine paralel olarak toplum hayatının bir parçası olmuşlar ve bu da Karagöz perdesine yansımıştır. Karagöz oyunlarında oyun metinlerini ezberlemek yerine tiplerin genel karakteristik özelliklerini bilmek yeterlidir. Çünkü bu tiplemeler belli olaylar karşısında belli davranış kalıpları sergilerler. Karagöz dobra, hilesiz, zaman zaman patavatsız, Hacıvat iş bilir kaypak, Tuzsuz Deli Bekir kabadayı vs.

  Karagöz konusunda araştırma yapmış kişiler oyunlardaki tiplemeleri çeşitli sınıflandırmalara ayırmışlardır. Bu sınıflandırmalar genellikle şive taklitleri üzerine kurulmuştur. Prof Metin And ise bu sınıflandırmayı 11 bölümde yapmıştır;

Eksen Kişiler (Karagöz, Hacıvat)
Kadınlar (Zenneler, Kanlı nigar, Salkım İnci, Karagöz'ün karısı, Hacıvat'ın Kızı vs.)
İstanbul ağzı konuşanlar (Çelebi, Tiryaki)
Anadolulu kişiler (Laz, Bolulu, Kayserili, Kürt, Kastamonulu)
Anadolu dışından gelen kişiler (Arnavut, Arap, Acem)
Müslüman olmayan kişiler (Rum, Ermeni, Yahudi)
Kusurlu ve ruhsal hasta olan kişiler (Kekeme, Kambur)
Kabadayılar ve sarhoşlar (Matiz, Tuzsuz Deli Bekir, Sarhoş)
Eğlendirici kişiler (Köçek, Çengi, Cambaz, Hokkabaz)
Olağanüstü kişiler ve yaratıklar (Cazular, Cinler, Canan)
Geçici, ikincil kişiler ve çocuklar (Çeyiz taşıyıcaları, Satıcılar vs.)
Borusan ilköğretim okulunda karagöz semineri

Emin Şenyer Borusan İlköğretim okulunda gösteri öncesi seminer verirken (Foto: Canberk Karabacak)

  Bu listedeki tiplemeler klasik Karagöz oyunlarında kullanılagelen tiplemelerdir. Bunların dışında her Hayâlî'nin kendine göre yaptığı tiplemeler olabilir. Özellikle de güncel hale getirilip doğaçlama oynatılan oyunlarda toplumun ilgisini çeken kişiler ya da varlıklar Karagöz perdesinde yer alabilirler. Bu açıdan Karagöz oyunlarında rol alan tiplemeleri buradakilerle sınırlamak doğru değildir.

KARAGÖZ: Oyunun hiç şüphesiz başrol oyuncusu Karagöz’dür. Okumamış bir halk adamıdır. Hacıvat’ın kullandığı yabancı kelimeleri anlamaz ya da anlamaz görünüp, onlara yanlış anlamlar yükleyerek ortaya çeşitli nükteler çıkarırken bir taraftan da Türkçe dil kuralları ile yabancı kelimeler kullanan Hacıvat ile alay eder. Her işe burnunu sokar,her işe karışır, sokakta olmadığı zaman da evinin penceresinden uzanarak, ya da içerden seslenerek işe karışır. Dobra, zaman zaman patavatsız yapısından dolayı ikide bir zor durumlarda kalırsa da bir yolunu bulup işin içinden sıyrılır. Çoğu zaman işsizdir, Hacıvat’ın bulduğu işlere girip çalışır. Değişik oyunlarda rol icabı değişik kıyafetler içinde farklı Karagöz tasvirleri vardır. Kadın Karagöz , Gelin Karagöz , Eşek karagöz , Çıplak Karagöz , Bekçi Karagöz , Çingene Karagöz , Tulumlu Karagöz , Davulcu Karagöz , Ağa Karagöz v.s.
Çelebi
Çelebi

HACIVAT: Tam bir düzen adamıdır.Nabza göre şerbet verir, eyyamcıdır.Kişisel çıkarlarını her zaman ön planda tutar.Az buçuk okumuşluğundan dolayı yabancı sözcüklerle konuşmayı sever.Perdeye gelen hemen herkesi tanır, onların işlerine aracılık eder.Alın teriyle çalışıp kazanmaktan çok Karagöz’ü çalıştırarak onun sırtından geçinmeye bakar. Değişik oyunlarda rol icabı değişik kıyafetler içinde farklı Hacıvat tasvirleri vardır. Keçi Hacivat , Çıplak Hacivat , Kadın Hacivat ,Kahya Hacivat vb.
Laz
Laz

ÇELEBİ: İstanbul ağzı ile kusursuz bir Türkçe konuşur.Bazı oyunlarda zengin bir bey, bazı oyunlarda bir mirasyedi, bazı oyunlarda ise zevk düşkünü bir çapkındır. Nazik ve çıtkırıldım bir tiptir. Elinde şemsiye,çiçek demeti ya da baston olan değişik Çelebi tasvirleri vardır

ZENNE: Karagöz oyunundaki bütün kadınlara genel olarak Zenne denir. Salkım İnci, Şallı Natır, Nuridil, Dimyat Pirinci, Şekernaz, Yedi dağın çiçeği Hasırasıçtının kızı Rabiş, Cemalifer, Hürmüz Hanım, Dürdane Hanım, Şetaret (Arap halayık), Dilber, Nâzikter.

BEBERUHİ: Altıkulaç Beberuhi lakabıyla anılır.Yaşı büyük aklı küçük idiot bir tiptir.

TUZSUZ DELİ BEKİR: Bir elinde içki şişesi, bir elinde tabanca ya da kama vardır. Olayların karmaşıklaştığı anda gelip kaba kuvvetle olayı çözer.

HİMMET: Kastamonu’lu Himmet olarak da geçer.Sırtında baltası vardır.Kaba saba bir tiptir.Karagöz oyunlarının en iri tasviridir.Yaklaşık 50 cm boyundadır.
Zenne
Zenne

MATİZ: Matiz çingenece sarhoş demektir. Matiz, sarhoş, külhanbeyi tiplerinin hepsi yaklaşık olarak aynı tiplerdir.(Bekri Mustafa, Bekri Veli, Sakallı Deli, Hımhım Ali, Hovarda Çakır, Kırmızı Suratlı Bakır, Burunsuz Mehmet, Çopur Hasan, Cingöz Mustafa)

TİRYAKİ: Afyon yutup pineklemekle ömür geçiren, olayın en can alıcı yerinde uyuklayan bir tiptir. (Nokra çelebi)

LAZ: Karadenizli, çabuk çabuk konuşan ağzı kalabalık bir tiplemedir.

ACEM: Halıcılıkla uğraşan zengin İranlı tipleme.

Bunların dışında Osmanlı imparatorluğu döneminde yaşayan her tip Karagöz oyunlarında yerini almıştır.Bu tiplerin başlıcaları şunlardır.

BOLULU AŞÇI, RUM, KAYSERİLİ, RUMELİLİ, KÜRT, YAHUDİ, ARNAVUT(MESTAN AĞA, BAYRAM AĞA, CELO AĞA, RECEP AĞA, ŞABAN AĞA, RAMAZAN AĞA), ÇERKEZ, ACEM (PÜSER, NÖKER), AK ARAP (HACI FiTİL, HACI KANDİL, HACI ŞAMANDIRA) ZENCİ ARAP, AK ARAP, ERMENİ, AYVAZ SERKİS, FRENK, İMAM, HAHAM, DOKTOR, KÜLHANCI, KİLCİ, PİŞEKAR, KAVUKLU, SÜNNETÇİ, HOKKABAZ, ÇENGİ, KÖÇEK, CAMBAZ, DENYO, SOYTARI, CAZULAR, CURCUNABAZLAR, TULUMBACILAR, CİNLER, AŞIK HASAN, İSKELE KAHYASI, FERHAT, CANAN, TAHİR, ÇİNGENE, KARAGÖZ’ÜN OĞLU-(YAŞAR), HACIVAT’IN OĞLU-(SİVRİKOZ), HACIVAT’IN KIZI, DEDİĞİGİBİ, TAVTATİKÜTÜPATİ, DEMELİ, SEYMENLER, ZÜHRE’NİN BABASI, ŞİRİN’İN ANNESİ, BOK ANA, HIMHIM, KEKEME, DELİLER, DANSÖZ v.s.



Karagöz Oyunlarının Bölümleri

Karagöz oyunları dört bölümden oluşur.
Karagöz oyununda kullanılan Tef
Tef
Kragöz oyununda kullanılan Nareke
Nâreke

1)Mukaddime (Giriş)
 Oyundan önce perdenin ortasına konan göstermelik, nâreke (kamıştan yapılmış bir çeşit düdük - soldaki resim) zırıltısı ve tef velvelesi ile kaldırılır. Göstermelik oyun hakkında fikir veren bir tasvir olabileceği gibi oyun ile ilgisiz bir tasvir de olabilir. Göstermelik konmasının amacı seyircinin oyuna odaklanmasını sağlamak ve oyunun başladığını belirtmektir. Göstermelik kaldırıldıktan sonra Hacivat şarkısını söyleyerek seyirciye göre sol taraftan perdeye gelir. Şarkısını bitirdikten sonra perde gazelini okur, perde gazeli de bittikten sonra seyirciyi selamlar ve Karagöz’ü perdeye getirebilmek için tegannî’ye (tegannî kelimesi makam ile şarkı söyleme anlamına gelir, burada Hacivat’ın bir melodi ile ah bana bir eğlence medet diye seslenişi tegannî olarak adlandırılır)başlar. Karagöz camdan uzanır ve Hacivat’a bağırmamasını söyler, Hacivat’ın bağırmaya devam etmesi üzerine kafası kızan Karagöz aşağı atlar ve Hacivat ile kavga ederler. Hacivat kaçar, Karagöz sırtüstü yerde yatar vaziyette iken Hacivat’a söylenir. Sonunda (bir daha gel bak ben sana neler yaparım) der demez Hacivat gelir. Hacivat’ın gelmesiyle Mukaddime biter, Muhavere başlar.
Antalya koleji Karagöz gösterisi sonrasi hatıra fotoğrafı


2)Muhavere (Söyleşi, atışma)
 Muhavere asıl oyunun konusuyla ilgili değildir. Bu bölüm Karagöz’ün yabancı sözcükleri kullanarak konuşan Hacivat’ı yanlış anlaması ya da yanlış anlar görünmesi, böylece ortaya türlü cinaslar ve nükteler çıkmasıyla sürer gider. Eğer oyun uzatılmak istenirse muhavereden sonra istenirse bir de “Ara Muhaveresi“ oynatılır. Ara muhaveresinde klasik muhaverelerden farklı olarak karagöz ve Hacivatın yanı sıra daha farklı tipler de oyun katılabilir. Muhavereler her konuya açıktır, önceden bilinen bir muhaverenin içine günlük olaylar sokulabileceği gibi, günlük olayları şakacı bir dille eleştiren doğaçlama muhaverelerde olabilir. Karagöz oyunlarında doğaçlamaya en uygun bölüm muhavere bölümüdür. Ferhat ile Şirin, Tahir ile Zühre, Leyla ile Mecnun gibi klasik oyunların fasıl bölümleri güncel olayların işlenmesine çok fazla müsait olmamasına karşın, bu oyunların muhavere bölümleri her tür konunun işlenmesine açıktır.Bu Karagöz oynatan ustanın maharetine ve kültürüne bağlıdır. Bu yüzden Karagöz oynatacak kişinin dağarcığının zengin olması gerekir. Eskiden Karagöz ustaları televizyonun, radyonun, gazetenin olmadığı çağlarda Karagöz oyunlarının içinde siyasal taşlamalar yapar ve kamuoyunun sesini temsil ederlerdi. Karagöz perdesinde siyasi olayların canlandırılması Padişah 2. Abdulhamit döneminde ağır cezalara bağlanmıştır. Bu karardan sonra Karagöz oyunları sürekli olarak aynı oyunların ezberlenip oynatıldığı, hiçbir çekiciliği olmayan sıradan bir oyun olup çıkmıştır. Büyük tulüat (doğaçlama) ustası İsmail Dümbüllü’nün “Seyircinin kararı kesindir, temyize gitmez” dediği gibi ilginçliği kalmayan Karagöz oyunları seyircinin ilgisini çekmez olmuştur. Karagöz oyunlarının ilgi çeker bir duruma gelebilmesi ancak eskiden olduğu gibi güncel olayların mizahî bir dille perdeye aktarılması ile mümkün olabilir. Evliya Çelebi’nin çok övdüğü Hayâlî Kör Hasanzade Mehmet Çelebi’nin akşamdan sabaha dek değişik taklitler yapıp herkesi hayretler içinde bıraktığı, 18. yüzyıl sonlarında yetişen Kasımpaşalı Hafız’ın da gece sabaha kadar sadece Hacivat ile Karagöz’ü oynatıp konuşturduğu, dinleyenlerin çatlamak derecesine geldiği ve vaktin nasıl geçtiğini fark etmedikleri biliniyor. 18. yüzyıl sonlarında yetişen hayal küpü Emin Ağa’nın bir söylediği muhavereyi bir daha söylemez diye şöhreti vardır. Muhavere bölümü kafası kızan Karagöz’den dayak yiyen Hacivat’ın kaçması, yalnız kalan Karagöz’ün Sen gidersin beni buraya mıhlamazlar, pamuk ipliğiyle hiç bağlamazlar, ben de çeker gider köşe pencereme otururum bakalım burada ne oyunlar oynanır diyerek çıkması ile sona erer.

 Geleneksel Türk Tiyatrosu konusunu duayeni sayılan Prof. Metin And “Karagözde Muhavare” adlı makalesinde bilinen muhavere adlarını şöyle sıralıyor; “Karagöz üzerine birer kitap yazmış olan Selim Nüzhet Gerçek, ve Nurullah Tilgen muhaverelerin belli başlılarının adlarını vermişler fakat bunların konularını açıklamamışlardır. Selim Nüzhet Gerçek şu adları vermiştir: Akıl, babam öldü, bekçi, bilmece, çamaşır ipi, çevre, gel geç, hasta, hayır hiç, iftar, isim değiştirme, kul, külbastı, masana, mektup, musiki, nasihat, nazire, rüya, seyahat, turşu, yazma, zurna. Nurullah Tilgen’in kitabında yer alan muhavere adları sayıca daha kabarıktır. İşte şu muhavere adları yer almıştır: Ağalık, akıl, Arap köle, asma, ayrılık, babam öldü, bekçi, bilmece, ciğerci, çamaşır, çevre, doktorluk, düğün, emanet para, esas hayal, gel geç, Hacivat’ın kızı, ham hum, hasan efendi, havuz, hayır hiç, iftar, iktisat, itibar, kayık, kul, külbastı, Kütahya, mangiz, masana, Meddah, mektep, muayene, musiki, nasihat, nazire, ölüm, rüya, saat, sahte hasta, Sarıyer, seyahat, turşu, üç güller, yağlı börek, yalan, yazma, turna.”  (Makalenin tamamını Makaleler sayfasında okuyabilirsiniz.)
Karagöz gösterisi

Yaptığım bir gösteri sırasında seyirciler karagöz ile birlikte oynuyorlar

3)Fasıl (Bir öykünün anlatıldığı asıl oyun)
 Bu bölümde bildiğimiz tiyatro oyunları gibi baştan sona bir oyun oynanır, oyunun akışına göre kendi kılık ve şiveleri ile Zenne, Çelebi, Tuzsuz Deli Bekir, Beberuhi, Tiryaki, Frenk,Yahudi, Acem, Matiz gibi değişik tipler girip çıkarlar. Elbette ki başrollerde her zaman karagöz ile Hacivat vardır. Karagöz ustası oyunun akışına göre bu tipleri azaltıp çoğaltabilir. Bazı oyunlarda Karagöz ve Hacivat’da oyunun akışına göre değişik kılıklarda perdeye gelip rollerini yaparlar. Örneğin Karagöz’ün gelin olması oyununda Karagöz gelin kılığı ile oyuna katılır ya da cazular oyununda Karagöz cinler tarafından çarpılıp eşek haline gelir, Karagöz’ün ağalığı oyununda Hacivat kahya olur , salıncak oyununda ise Karagöz tarafından tanınmamak için kadın kılığına girer.
  Bazı kaynaklarda Kâr-ı Kadîm (klasik, eskiden kalma), ya da Nev İcad (yeni) olarak nitelendirilen bazı oyunlar günümüze kadar gelerek klasikleşmiştir. Bu oyunlar yaklaşık kırk tanedir; Aptal Bekçi, Bahçe, Balık, Bursalı Leyla, Büyük Evlenme, Cambazlar, Cazular, Cincilik, Eczane, Ferhat İle Şirin, Hain Kahya, Hamam, Hekimlik, Kagıthane Safası, Kanlı Kavak, Kanlı Nigar, Karagözün Agalıgı, Karagözün Aşcılıgı, Karagözün Bakkallıgı, Karagözün Gelin Olması, Karagözün Şairligi, Kırgınlar, Kütahya Çeşmesi, Leyla İle Mecnun, Mal Çıkarma, Mandıra Safası, Meyhane, Orman, Ortaklar, Ödüllü, Sahte Esirci, Salıncak, Sünnet, Tahir İle Zühre, Tahmis, Tımarhane, Yalova Safası, Yazıcı.

4)Bitiş
 Fasıl bölümü sona erdikten sonra Karagöz ile Hacivat perdeye gelirler (eğer rol gereği perdede farklı bir kıyafet ile görünüyorlarsa perdeden çıkıp normal kıyafetleri ile gelirler). Karagöz oyunlarının klasik bir bitişi vardır. Fasıl bölümü bittikten sonra perdeye seyirciyi eğlendirmek için şarkı veya türkü eşliğinde bir tipleme gelir, eskiden dansöz ya da köçek çıkarmış ancak bu tipleme günümüze uyarlanarak tanınmış bir şarkıcı ya da türkücü vs. olabilir. Eğlendirici tipleme de çıktıktan sonra Hacivat "aman Karagözüm nedir bu işler" der, karagöz ise "kafanı kırsın geyiklerle keşişler" deyip Hacivata tokat atar. Bunun üzerine Hacivat "yıktın perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber vereyim hemann" der ve seyirciyi selamlayarak çıkar. Karagöz’de "her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola, ehh Hacivat bir dahaki oyunda yakan elime geçerse vayyy haline" der ve seyirciyi selamlayarak çıkar. Perde arkasındaki ışığın sönmesiyle oyun sona erer.


Karagöz Hakkında Yazılmış Makaleler

Makaleler bölümünde, çeşitli gazete, dergi ve kitaplarda Karagöz hakkında yayınlanmış makaleler bulabilirsiniz. Zaman içinde yeni makaleler de eklenecektir.

ESKİDEN NASIL KARAGÖZ OYNATILIRDI
GÖLGE OYUNLARININ VE KARAGÖZÜN DOGUŞU
HACIVAT'IN HÜZNÜ
İSLAM DİN ADAMLARI VE TİYATRO
KARAGÖZ ELDEN GİDİYOR MU
KARAGÖZ HALKIN SESİDİR
KARAGÖZ OYNATIM VE TASVİR SANATCISI ORHAN KURT
KARAGÖZ SANATÇISI RAGIP TUGTEKİN İLE BİR KONUŞMA
KARAGÖZ SİYASİ BİR TAŞLAMAYDI DA
KARAGÖZ, TEKNİĞİ, ESTETİĞİ
KARAGÖZ VE TELEVİZYON
KARAGÖZ YARIŞMASI VE METİN ÖZLEN
KARAGÖZ
KARAGÖZDE MUHAVERE
KARAGÖZDEN TİYATROYA
KARAGÖZ TİYATROSUNUN ROMANYA TESİRİ
KARAGÖZE AİT BİR ŞAHASER
KARAGÖZ HACIVAT VE ARKEOLOJİK HAKİKATLER
KARAGÖZLE İLGİLİ BİR SORU
KARAGÖZ VE POKEMON
KARAGÖZ VE KUKLAYA AİT KISA NOTLAR
KARAGÖZ ÜZERİNDEKİ BİLGİLERE YENİ KATKILAR
KENDİ KALEMLERİNDEN YUNAN KARAGÖZÜ
KUKLA
MEDDAH
ORTAOYUNU (M.C.Anday)
ORTAOYUNU (İ.H.Baltacıoğlu)
ORTAOYUNUNDA YABANCILAŞTIRMA KAVRAMI
PERDE DÜNYADIR IŞIK İSE RUH
TİYATRODA AÇIK BİÇİM VE TÜRK TİYATROSUNDAKİ ÖNEMİ
TİYATROMUZUN MODERN TİYATROYLA KESİŞMESİ YOLUNDA GELENEKSELİN ÖNEMİ
TULUAT
ULUSOY:BRECHT KARAGÖZÜ BİLSEYDİ
YİTİRDİĞİMİZ HAYALİ KÜÇÜK ALİ



Türkiye'de yeni Karagöz ustaları yetişmiyor'     
Türkiye'nin kültür hazinelerinden Karagöz oyununda, yeni ustaların yetişmediği, bu sanatı temsil edecek en fazla 6-7 kişi bulunduğu bildirildi.

Türkiye'nin önde gelen hayalilerinden (Karagözcü) Metin Özlen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Karagöz oyununun milli bir sanat olduğunu söyledi.

Bu sanatın yaşaması için yeni ustaların yetişmesi gerektiğini ifade eden Özlen, ''Biz buna sahip çıkmaz, bizden sonraki nesiller de sahip çıkmazsa başkaları alır, kendilerine mal ederler'' dedi.

Karagöz oyununun, çok kısa zamanda öğrenilemeyeceğine işaret eden Özlen, ''Çok teferruatlı bir sanat. Tasvir yapımının ayrı, gösteri yapılmasının ayrı, musikisinin ayrı, yazarlığının ayrı şekilde değerlendirilerek ele alınması lazım. Türkiye'de gerçek değerde bu sanatı temsil edecek en fazla 6-7 kişi bulunuyor'' diye konuştu.

-''BU SANAT BU DURUMA MI DÜŞECEKTİ?''-

Son yıllarda revaçta olduğu için özellikle ramazan aylarında belediyelerin iyi araştırma yapmadan, önüne gelene Karagöz oynattığını ileri süren Özlen, şunları söyledi:

''Milletlerarası Kukla ve Gölge Oyunu Birliğine (UNIMA) üye oluyor, üyelik kartını gösterip, 'Karagöz oynatırım, orta oyunu yaparım' diyorlar. İş veren bunu düşünmez. Mesela büyük bir markette üzülerek söylüyorum, portakal sandıklarının arasına perde kuruyor, Karagöz oynattığını zannediyorlar. Bu sanat bu duruma mı düşecekti?''

-''KARAGÖZ'Ü KÖŞE BAŞLARINA DÜŞÜRDÜLER''-

Osmanlı döneminde de iki tür sanatçı olduğunu belirten Özlen, şöyle devam etti:

''Bir padişah ve paşa huzurunda oynatılan 'Huzur Karagözü' oynatan usta sanatçılar, bir de köşebaşı oyuncuları vardı. Bugün Karagöz'ü yavaş yavaş köşe başlarına düşürdüler. Onun için her işin başı eğitim. Eğitimle yetişen sanatçıların ileride konservatuvarlara girip, resim ve müzik gibi eğitimler almaları ve memlekete yarar sağlayabilmeleri için de bunların manevi olduğu kadar, madden de garanti altında olması lazım. Maneviyat var ama maddiyat olmadığı takdirde kimse bu sanata meyletmez. Etmeyince de bu sanat, alelade insanların elinde kalır. Arasanız 200 tane de hayali vardır ama kalite yoktur. Kalite olmayınca da millet, yavaş yavaş bu sanattan uzaklaşıyor.''

-''İKİ HAZİNE: KARAGÖZ VE ORTA OYUNU''-

UNIMA Türkiye Milli Merkezi Üyesi Mustafa Mutlu da nüfusu Türkiye'ye göre daha az olan bazı ülkelerde bile 300-400 kukla ustası bulunduğuna dikkati çekti.

Karagöz'ün yaşaması için büyük firmalara sponsor olmaları çağrısında bulunan Mutlu, ''Türk operası ve konservatuvarının kurucusu sayılan Carl Ebert, 'İki hazineniz var. Bir karagözünüz, iki orta oyununuz' demiş. Eğer bunlar ihmal edilirse çok yazık olur'' dedi.

Güzel sanatlar liseleri ve konservatuvarlarda Karagöz gölge oyunu eğitimi verilmesi gerektiğini ifade eden Mutlu, ''Nasıl iyi enstrüman çalan konservatuvara gidiyorsa, iyi bir Karagözcü de tiyatro bölümünde tahsil görecek, bu işe adım atacak. Böylece Karagöz sanatı, toplumun her kesimine yayılmış olacak'' diye konuştu.

Karagöz'ün, eğlence yönünün yanı sıra eğitim yönünün de bulunduğuna değinen Mutlu, harfleri ve sayıları öğretmede, çevre, trafik ve sağlık eğitimlerinde, Karagöz'den yararlanılabileceğini dile getirdi.

Kaynak : Emin Şenyer
http://www.karagoz.net/



-RİVAYET-

Karagöz ve Hacivat hakkında en bilinen rivayete göre, Sultan Orhan döneminde, Bursa'daki bir cami inşaatında çalışan demirci ustası Kambur Bali Çelebi (Karagöz) ile duvarcı ustası Halil Hacı İvaz (Hacivat) arasında geçen nükteli konuşmaları dinlemek isteyen işçiler, işi gücü bırakıp onların etrafında toplanır.

İşçilerin bu davranışı yüzünden, inşaat yavaş ilerler. Bu durumu öğrenen padişah, her ikisini de idam ettirir (Bir başka rivayete göre ise Karagöz idam edilir, ancak Hacivat hacca giderken yolda ölür). Daha sonra yaptığından çok pişman olan padişahı teselli etmek isteyen Şeyh Küşteri, başından beyaz sarığını çıkarıp gerer ve arkasına bir ışık yakarak ayağından çıkardığı çarıklar ile Karagöz ve Hacivat'ın tasvirlerini canlandırıp, nükteli konuşmalarını tekrar eder.

Zaman Gazetesi



KARAGÖZ USTALARI

Taceddin DİKER

(31.05.1923 İstanbul – Hayatta)

   31 Mayıs 1923 İstanbul doğumludur. İstanbul Erkek Lisesi'nden mezun olduktan sonra 25 yıl Ziraat Bankası'nda çalışıp emekli olur. Geleneksel tiyatro ve Karagöz ile ilgili çalışmaları Halkevleri'nde başlar. Camcı İrfan Açıkgöz, Nurettin Sevin ve Ragıp Tuğtekin'in yönettikleri Karagöz yapım ve oynatım kurslarına katılır.

   1974 yılında Kültür Bakanlığı'nın açtığı Karagöz yapım, oynatım ve Karagöz oyunlarını yenileme kursunda eğitmenlik yapar. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Güzel Sanatlar Bölümü'nde açılan Karagöz yapım kursunu, 1998'de Çocuk Vakfı'nın açtığı Karagöz Okulu'nda yapım, oynatım kursunu yönetir.

   1997'de İstanbul BŞB Şehir Tiyatrosu'nda Fikret Terzi'nin yazdığı, Çetin İpekkaya'nın yönettiği "Ah Karagöz Vah Karagöz" adlı oyunu oynar, Hasan Hüseyin Karabağ'ı yetiştirir.

   Diker, 1974'den 2004'e kadar Akbank Kukla ve Karagöz Tiyatrosu'nda düzenli gösteriler yapmıştır. Ramil Balakin ve Ayfer Balakin bu sürecin büyük bir kısmında Tacettin Diker'in yardımcılığını üstlendiler. Akbank'ın Karagöz ve Geleneksel Kukla bölümünü 2004 yılı tiyatro sezonu başında kapatmasıyla Diker, Akbank Çocuk Tiyatrosu bünyesinde çalışmaya devam etmiştir.

11 Ekim 2004 Pazartesi günü, Topkapı Suriçi'ndeki Ahi Kültürünü Araştırma ve Eğitim Vakfı Binası'nda düzenlenen törenle, öğrencileri Hasan Hüseyin Karabağ ve Ramil Balakin'e Şed kuşatarak ustalık belgelerini verdi.

   Yurt dışında pek çok festival ve etkinliğe katılan Diker, Fransa, Almanya, Hollanda başta olmak üzere Tunus, Kıbrıs, İtalya ve Avusturya'da gösterilerle, atölye çalışmaları yapmıştır. Bazı yurtdışı etkinlikleri;

1975 Bochumer Internationale
1982, 1983, 1985 Duisburg Belediyesi'nin davetiyle çeşitli şehirlerde 28 temsil
1983 İtalya Palermo Üniversitesi
1988, 1991 Dortrecht Uluslararası Kukla Festivali

UNIMA Türkiye Milli Merkezi üyesidir. 1996 yılında sanata yaptığı katkıları nedeniyle UNIMA Geleneksel Türk Tiyatrosu Hizmet Ödülü'nü almaya hak kazanmıştır.

Tacettin Diker, mesleğine ve sanatına gösterdiği özen ve katkı ile, toplum ve meslek içindeki örnek tavır ve davranışlarıyla, gençlere olan sıcak ve yol gösterici yaklaşımıyla Sultanahmet Rotary Klübü 2005 Meslek Hizmet Onur Ödülü'nü almaya hak kazanmıştır.

Ustamızın adını her zaman yaşatmak için "Tacettin Diker Karagöz Evi" kurma çabamız devam etmektedir.

İletişim için:
Tacettin DİKER
Sarayardı Cad. Şemibey Sk. Doğu Apt.
No: 33 / 4 Acıbadem / İSTANBUL
Tel & Fax: 0216 346 30 35 Gsm: 0533 488 75 66



Emin Şenyer

1976 yılında T.C Kültür bakanlığı tarafından Türkiye'nin en iyi karagöz ustası seçilen Metin Özlen Bey'in yanında uzun yıllar asistanlık yaparak yetişmiştir. Metin Özlen Bey tarafından kendisine Hayâlî Saraç Emin mahlası verilmiş ve TRT televizyonlarının yaptığı bir karagöz belgeselinde Hayâlî olarak ilan edilmiştir.

 Emin Şenyer, Mayıs 1998 de İstanbul Şehir Tiyatroları gençlik günleri kapsamında Karagöz Tasvirleri sergisi açmış, Ekim 2001 tarihinde Avusturya'da yapılan 23. Mistelbach kukla festivaline Türkiye'yi temsilen davet edilmiş, 2004 yılında Berlin Türk Gününde, 2006 İsviçre 23 Nisan şenliklerinde, Haziran 2007 de Hollanda'nın Utrecht ve 2008 Mayıs da Rotterdam şehirlerinde düzenlenen Multifestijn'de Karagöz oynatmış, 2005 Patras (Yunanistan) gölge oyunları festivaline Türkiye adına katılmış ve karagöz oynatmıştır. 2009 yılı Kasım ayında İsveç'in Goteborg şehrinde Karagöz oynatmıştır.

 2008 Yılı Nisan ayında Avrupa'nın en önemli medya müzesi olan ZKM (Karlsruhe - Almanya), Walldorf Türk Günü şenlikleri, Stuttgart 23 Nisan İnternationales Kinderfest ve Ludwigshafen Theater İm Pfalzbau Türk Tiyatro haftası kapsamında karagöz oynatmıştır. 2008 Kasım ayında Hamburg'da Kinderkinderfest'e davet edilmiş ve "Museum für Kunst und Gewerbe" de karagöz oynatmıştır.

 Almanya'da Opernhaus opera grubunun daveti üzerine Almanya'da Mozart'ın Saraydan Kız Kaçırma operasını özet olarak gölge oyunu tekniğiyle oynatmıştır, bu oyun filme alınmış ve 2004 yılı yaz ayları boyunca dünyaca ünlü Goethe tiyatrosunda, opera başlamadan önce uvertür müziği eşliğinde seyircilere gösterilmiştir, daha sonra ise opera sanatçıları çıkıp sanatlarını sergilemişlerdir.

 Mozart'ın saraydan kız kaçırma operasını oynattığı tasvirler 2004 yılı yaz ayları boyunca Goethe tiyatrosunda ve 25 Kasım 2006 - 18 Şubat 2007 tarihleri arasında Mittelrhein - Museum Koblenz'de açılan "Die Türken Kommen" adlı sergide sergilenmiştir.

 Portekiz kukla müzesi tarafından yirmi parçalık , Almanya Rautenstrauch-Joest-Museum tarafından altı parçalık ve Estonya Tartu Toy Museum tarafından dört parçalık Karagöz tasvirleri koleksiyonu satın alınmış ve halen bu müzelerde sergilenmektedir. Ayrıca dünyanın pek çok yerinden koleksiyoncular tarafından tasvirleri satın alınmıştır.

 2004 yılında Kent Üniversitesi (İngiltere) bünyesinde bir doktora tezi kapsamında hazırlanan Oscar Vilde'ın Selfish Giant (Bencil Dev) adlı gölge oyununun tasvirlerini yapmıştır. 2009 Yılında ise Riverrun Tearro (İtalya) tarafından Türk gölge oyunu tekniği ile hazırlanan Şili'li yazar Luis Sepulveda'nın Storia di una gabbianella e del gatto che le insegnò a volare (Martıya uçmayı öğreten kedi) adlı oyunun hem tasvirlerini yapmış hem de danışmanlığını yapmıştır.

 Gazete dergi, TV ve radyoların kültür sanat bölümlerinde ropörtajları yayınlanmış ve pekçok televizyon belgeselinde yer almıştır.

 Üniversitelerde ve çeşitli okullarda Karagöz seminerleri, konferansları ve dersleri veren Emin Şenyer yurdun pek çok şehrinde karagöz oynatmıştır.

 Karagöz oynattığı filmler:
Karagöz Hacıvat neden öldürüldü (Sinema filmi , Yönetmen: Ezel Akay)
Veda (Sinema filmi , Yönetmen: Zülfü Livaneli)
Babba (Televizyon filmi, Yönetmen: Yalçın Yelence)

 Karagöz oynattığı reklam filmleri:
Migros televizyon reklamları (2004)
Milliyet televizyon reklamları (2005)
KC Group televizyon reklamları (2006)
Sütaş televizyon reklamları (2007)
Coca Cola (Euro 2008) televizyon reklamları (2008)

http://www.karagoz.net/


Metin ÖZLEN kimdir ?

Karagöz Sanatçısı Metin Özlen
3 Nisan 1940 tarihinde İstanbul,Kanlıca’da doğdu. Annesi Sıdıka Nebile Hanım babası Salih Kemalettin Efendi’dir. Karagöz yapım tekniğini küçük yaşlarda dedesi Hayri Beyden dinlediği hikayeler ile öğrendi,geliştirdi.İlk tasvirlerini kartondan yaptı.Eritilmiş mum ve zeytinyağı ile saydamlaştırdığı figürleri,keskin uçlu bıçak yardımı ile oyarak işledi.Pul yerlerini ayakkabılara çakılan kabaralar vasıtasıyla temin etti. Bu yöntemle çok sayıda tasvir meydana getirdi.Uçurtma çıtaları vasıtası ile de perde arkasından oynattı. 16 yaşından itibaren deve ve sığır derileri kullanmaya başladı.Tasvir yapımında nevrekan ismi verilen bıçak ile işleme tekniğini geliştirerek,klasik tarzda sayısız figür yaptı. 1962 yılında, İstanbul’da yayımlanan Ekspres Gazetesi’nde karikatürist ve ressam olarak girdi.Resimli roman kahramanı olarak kendi tiplemesi olan Feleksiz’i günlük,halk tiplemesi olan Nasreddin Hocayı’da haftalık olarak çizmeye başladı. 1965-66 yıllarında Aydın,Çine’de askerlik görevini tamamladı. Cemalettin Saraçoğlu’ndan çok değerli tasvir kalıplarını ve yapım aletleri koleksiyonunu satın aldı.Tasvirde stil olarak,büyük tasvir üstadı Nazif Bey’i seçti.Tasvirlerinde bu etkinin izleri gözlenmektedir.Oyun seslendirme tekniğinde ise Hayali Küçük Ali ve dedesi Hayri Bey’i örnek aldı.Akrabası Hayali Memduh’un yazdığı oyunları elde edince,onun çizgisinde oyunlar vermeye başladı.Dedesi Hayali Hayri, hem Hayali Memduh’un hem de Hayali Katip Salih’in yakın dostu idi.Bu nedenle Hayali Hayri,onlardan dolayı sahip olduğu tüm bilgi ve teknikleri ,torunu Metin’e aktarmıştır.

Daha sonraki yıllarda ağabeyi Erdoğan’ın dizayn ettiği,diğer abisi Resa’nın yaptığı elektrikli oyma makinasını kullanarak daha seri,daha ince işçilikli tasvirleri yarattı.Artık tasvirlerinde klasik stil ile kendine ait olan modern stil ustalıkla bir araya gelmişti. Ailede yer alan diğer bireylerin de gün geçtikçe ilgisine çeken tasvir yapımı,kısa bir süre sonra onlarında amatör olarak tasvir yapmalarına neden oldu.Böylelikle babası Kemalettin,ağabeyleri Lemi,Erdoğan,Resa,kızkardeşleri,Emel ve İnci de zaman zaman bu işe katkıda bulundular. Eşi Mahmure Özlen sanatçıya en büyük desteği verdi.Sanatçının Kültür Bakanlığınca 1997 de basılan ‘Eski ve Yeni Karagöz Oyunları Metinleri’kitabındaki oyunları birlikte hazırladılar.Hayrettin İvgin düzenleme ve önsöz konusunda yardımcı oldu.Ayrıca tasvir yapım aşamalarında da eşinin desteğini alan sanatçının oğulları Fatih ve Murat’da küçük yaştan beri bu sanatın içinde yer almışlar ,tasvir yapmayı öğrenmişler ve destek vermişlerdir. 1976 yılına kadar amatör olarak çalışan sanatçı,aynı yıl Kültür Bakanlığı’nın açtığı 1.Ulusal Karagöz yarışmasında,13 sanatçı arasında Türkiye 1.cisi olmuş,profesyonel sanat hayatına adımını atmıştır. Sanatçı, Prof. Metin And ile yakın çalışma içinde olmuş,kendisinin ilgi ve desteğini görmüştür.Prof. Metin And birçok ülkeden gelen araştırmacı,yazar ve öğrencilere Karagöz sanatının tanıtılmasında büyük katkı sağlamıştır. Tasvir yapımında olduğu gibi oyun oynatma tekniği ile de diğer Karagöz ustalarından ayrılan ve beğeni toplayan sanatçı, Leyla ile Mecnun efsanesini araştırarak, eşi ile birlikte yeniden kaleme almıştır.Böylece klasik olarak bilinen ve kaybolmaya yüz tutmuş‘Ferhat ile Şirin’ ve ‘Leyla ile Mecnun’ isimli oyunları yeniden hayal perdesine taşımıştır. Metin Özlen,var olan veya var olup unutulmuş birçok kapsamlı oyunu hayal perdesinde tekrar yorumlamakta ve canlandırmaktadır. Bunlardan bazıları Kanlı Kavak,Pehlivanlar,Karagöz’ün Bekçiliği,Karagöz’ün Ağalığı,Kütahyalı Çeşmesi,Kanlı Nigar,Çifte Cazular,Yalova Sefası,Bahçe,Kırgınlar,Tahmis,Aşıklar,Tahir ile Zühre,Kayık,Tımarhane,Salıncak,Karagöz’ün Gelin Oluşu,Çivi Baskını,Balıkçılar’dır. Yine bu oyunların dışında,Karagöz’ün Çobanlığı,Minibüs,Karagözün Kahyalığı,Karagöz’ün Sinema Faslı gibi oyunların altına da kendi imzasını atmıştır. Yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da ülkesini defalarca temsil etmiş olan sanatçı, Karagöz ‘ü kendi ulusuna olduğu gibi,diğer uluslara da tekrar tekrar tanıtmış ve bu ulusların müzelerine eserler vererek ölümsüzleşmiştir.

[email protected]
e-mail : [email protected]


Merhaba

Karagöz Hacivat'ı gelecek nesillere aktarmak üzere oluşturduğumuz sitemizde sizlere her türlü bilgi ve dökümanı sağlamayı amaç edindik.

Diğer yandan Koleksiyon merakı olan takipçilerimize de her türlü Gölge Oyunu figürünü temin edebilmeleri için hizmet vermekteyiz.

Gölge Oyununu izleme ve izletme zevkini yaşamak isteyenlerle de her zaman beraber olmaya devam edeceğiz.

Saygılarımızla,

Türk Gölge Oyunu Ustası
Hayali Safderi Metin ÖZLEN
http://www.karagozhacivat.com/



HASAN HÜSEYİN KARABAĞ    
Doğum Tarihi : 1967

Eğitim :MARMARA ÜN. SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RADYO TV YÜKSEK LİSANSI
Yabancı Dil :İNG
Spor :GÜREŞ, FUTBOL, ATLETİZM
Özellik :TİYATRO OYUNCUSU
           
Hasan Hüseyin KARABAĞ CV
İstanbul Şehir Tiyatrosu?nda Oynadığı Oyunlar
1993
İstanbul?un Gözleri Mahmur ? Melissa GÜRPINAR
Fermanlı Deli Hazretleri ? MUSAHİPZADE Celâl
Çalıkuşu ? Resat Nuri GÜNTEKİN
Sırık, Obur, Camgöz (Ç.O) ? Muharrem ŞEN

1995
Kral Oidipus ? SOPHOKLES
Krala Oyun (Ç.O) ? Arslan KACAR

1997
Ah Karagöz Vah Karagöz (Ç.O) ? Fikret TERZİ
Gülme Komşuna (Ortaoyunu) ? Yalçın AKÇAY
Kuyruklu Yıldız Altında ? Hüseyin Rahmi GÜRPINAR

İstanbul Şehir Tiyatrosu?nda Asistanlık Yaptığı Oyunlar
Krala Oyun (Ç.O)
Estepata Püf (Ortaoyunu)
Gülme Komşuna (Ortaoyunu) Halay
Şu Bizim Evliya Çelebi

 

Yönettiği Oyunlar
1994
Carrar Ananın Silahları ? Bertolt BRECHT (ILKO)

1995
Ders ? IONESCO (MIO)

1997
Bir Kahramanın Ölümü ? Adalet AĞAOĞLU (İTÜ Gümüşsuyu T.T)

1999
Körler ve Bir Kahramanın Ölümü ? (İTÜ Gümüşsuyu Tiyatro ? MIO)

2000
Ters Evlenme ? HHK (Gösteri Sanatları Merkezi)
Midas?ın Kulakları ? Güngör DILMEN (MIO)

Ustası Tacettin DİKER ile Beraber

2001
Zoraki Tabip ? MOLIERE (Adapazarı B.Ş.B. Şehir Tiyatrosu )
Ters Evlenme ? HHK ( ABŞB Şehir Tiyatrosu )

2003
Karagöz?ün Sözü ? HHK ( İstanbul Şehir Tiyatrosu )
Maviydi Bisikletim ? Dinçer SÜMER ( Adapazarı Şehir Tiyatrosu )

2004
Şiir İSTANBUL ? HHK (Tiyatro Fatih)

HASAN HÜSEYİN KARABAĞ
http://www.karagozevi.com/



Hayali RamzBALAKİN

HAYALİ Ramiz BALAKİN ; 1961’de İstanbul’da doğdu. İlkokuldan sonra beş yıl Fransız  okulu Papillon’da okudu, liseyi bitirdikten sonra bir mizah dergisinde grafiker olarak  çalışmaya başladı.  Tiyatro ve gölge oyununa (Karagöz) duyduğu ilgi, Tacettin Diker’le tanışmasına ve onun  asistanı (yardak) olmasına neden oldu.  Yirmi yıldır Akbank Karagöz ve Kukla Tiyatrosu’nda oyuncu olarak görev yapan Balakin,  Tacettin Diker’le birlikte Almanya, Belçika ve Fransa’da birçok gösteriye ve festivale  katıldı.  2003 yılında Hollanda da Faruk Dikici'nin sahnelediği gölge oyununun tasvirlerini yaptı ve  yönetti. Bu arada Hayali Hasan Hüseyin Karabağ ile birlikte XVII Ahilik Kültürü Kutlama  Haftası içinde ustası Tacettin Diker tarafından Şed kuşatıldı.  Eylül 2004 Ingiltere'de Canterbury Üniversitesinin davetlisi olarak Sophie Metro'nun  Oscar Wilde'den uyarladığı Büyük Bencil Dev adlı Karagöz oyununu Ingilizce ve Türkçe  olarak başta Londra Arcola Tiyatrosu olmak üzere çeşitli kentlerde 9 gösteri olarak  sahneledi ayrıca bu turnede 2 workshop yaptı.   Kasım 2004 ve 2005' de düzenlenen 1.ve 2. Bilecik Tiyatro Festivaline karagöz ve kukla  oynatarak katıldı.  Kartal ve Üsküdar Belediyeleri tarafından düzenlenen festivallerde iki yıl boyunca katıldı.  2008 yılında Bern'de düzenlenen Türk gününe Karagöz oynatarak ve workshop yaparak  katıldı. İ.B.B. nin düzenlediği Karagöz sempozyumuna katıldı ve bir gösteri sundu.  Balakin, İstanbul’da ve başka kentlerde bireysel olarak da Karagöz ve kukla oynatmakta,  bu gösterilerde kendisine Ayfer Balakin yardaklık yapmaktadır.  Ayrıca Alican Balakin'i de yetiştirip Karagöz dünyasına kazandırdı

http://www.karagoz-hacivat.com/




Çelikkol kimdir?

R. Şinasi Çelikkol, 1988'den beri Bursa'da Karagöz gösterileri organize eden bir sanatçı. Metin Özlen, Orhan Kurt, Taceddin Diker ve Hayali Torun Çelebi'den dersler almış ve Karagöz geleneği gereğince onlara yardaklık etmiş. 1994'te ustalar ustası Hadi Poyrazoğlu'nun elinden "peştemal" kuşanarak Karagöz sanatçılığına ilk adımını atmış. 1993-2001 yılları arasında, son altısı uluslararası olmak üzere yedi defa Bursa Karagöz Gölge ve Kukla Oyunları Festivalleri Düzenleme Komitelerine başkanlık yapmış. Bursa'da Karagöz oynatım seminerleri düzenlemelerine öncülük etmiş.
Yurtdışında, Almanya ve Yunanistan başta olmak üzere festivallere katılmış. Bunların içinde Finlandiya'da Çocuk Tiyatroları Festivali ve sergisi, Atina-Yunanistan Festivali'nde yaptığı iki gösteri gibi önemli çalışmalar da var. Çelikkol, UNIMA Bursa Şubesi'nin de kurucusu ve başkanı. Çok çalışkan bir gölge oyunu ustası. UNIMA onur belgesi sahibi ve İstanbul Çocuk Vakfı özel ödülünü almış biri. Evli ve iki çocuk babası. Eşi Aysel, çocukları Uğur, Aysun da Şinasi Çelikkol'la birlikte gösterilerde yer alan yardımcıları, yani Karagözcü deyimiyle yardaklık yapıyorlar.

http://www.karagozevi.com/?d=Sinasi.html




Karagöz Ustası Cengiz Özek

Cengiz Özek, Karagöz denilince Türkiye’de ve dünyada ilk akla gelen isimlerden. O, “Biz eskiden Karagöz’le eğlenirdik” laflarını çürüten projelerin sahibi. Çünkü Türkiye ve dünya onun Karagöz’üyle eğlenmeye devam ediyor. Köklü kukla kültürümüzü sürdüren Özek’in, sanat yönetmenliğini yaptığı 12. Uluslararası İstanbul Kukla Festivali Mayıs ayında gerçekleşti.

Cengiz Özek’in Karagöz’le ilk tanışması 12-13 yaşlarına rastlar. Ortaokuldaki resim hocasının Karagöz’le ilgilenmesi ve elişi derslerinde değişik malzemelerden Karagöz figürleri yaptırması sonucu Cengiz Özek bu işe olan ilgisini fark eder. Sadece o değil, hocası da onun ilgisini görünce ona özellikle dana derisinden figür yapmayı öğretir. Özek daha bir bağlanır kukla yapımına ve bilgisini artırmaya çalışır. Topkapı Müzesi koleksiyonu, özel koleksiyonlar, çeşitli bankaların koleksiyonları derken bu konudaki  bilgisini ve görgüsünü artırmaya çalışır. 17 yaşına geldiğinde ise Kazım Taşkent Sanat Galerisi’nde ilk sergisini açar. O ilk sergisi Hollanda Ulusal Müze tarafından satın alınır. Topkapı Sarayı Müzesi, Ayasofya Müzesi derken sergi sayısı İstanbul’da 30, yurt dışında 10’ ulaşır. Bu sergiler sırasında insanlar artık gösteri de yapmasını isterler. Ve böylece gösteri hayatına da başlar. Bu sanatın bir tiyatro olduğunu algılamaya başladığı dönem konservatuara girer ve tiyatro bölümünde oyunculuk okur. Aslında amacı rejisör olmaktır. Profesyonel birçok tiyatroda, Kenter, Dormen ve Şehir Tiyatrolarında çalışır ama oyunculuktan da pek haz almaz ve daha sonra kendini tamamen kuklaya vererek, sadece kukla gösterileri yapan, kukla prodüksiyonları sahneye koyan, Türk Karagöz’ünü bütün dünyaya tanıtmayı hedefleyen çalışmalara imza atmaya başlar. Cengiz Özek şu an Türkiye’de kukla deyince ilk akla gelen isim. Kendisiyle Cengiz Özek Gölge Tiyatrosu’nun çalışmaları ve Karagöz ile ilgili çok keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Türk Tiyatrosu geri plana itildi
Aslında Tanzimat’la başlayan bir süreç var Türkiye’de. Batılı tiyatro ve Türk Tiyatrosu çatışma halindeyken uzun süren Kurtuluş Savaşı yıllarından sonra da  Cumhuriyet’ten sonra dışarıdan tiyatro için yabancı hocalar getiriliyor. Bunlar  konservatuarın ve şehir tiyatrolarının başına geliyorlar. Tiyatroda batılı anlamda bir eğitim süreci başlıyor ve Türk tiyatrosu ihmal ediliyor. Yeni yapılanmada da yabancı hocaların yetiştirdiği kişiler de daha sonra konservatuarların başına geliyor. Kim bunlar? Cüneyt Gökçer, Yıldız Kenter ve Müşfik Kenter. 3 ana konservatuvarın başındaki insanlar ve 3ü de aynı hocanın öğrencileri. Ve doğal olarak öğrendikleri şeyleri aktarmaya başlıyorlar ve bunların içinde Türk tiyatrosu  yok. Bir akım başlıyor. Amerikan, Rus, Avrupa tiyatrolarının yer aldığı birçok oyun sergileniyor. Bunlara hangi seyirciler gidiyor? Başkent kültürüne sahip, büyük şehirlerdeki seyirciler gidiyor. Yani beğeni yönlendiriliyor.

Uluslararası İstanbul Kukla Festivali’nin doğuşu…
Gösteri yapıp, bunu insanlara sunduğunuzda bakıyorsunuz ki bir ilgi oluşuyor. Bilmediğin bir şeyi sevip sevmediğini anlayamazsın. Önce tadıp bakacaksın. Biz de var olanı gösterdikçe aslında bunun ölmediğini görüyoruz. Dediğim gibi sadece insanların beğenisi yönlendirilmiş. Ve biz bu beğeniyi yeniden biçimlendirirsek o zaman bu sanatın ya da bu sanatın daha ileri gitmiş türevlerinin ölmediğini görüyoruz. Bunu algılayınca Türkiye’de uluslararası bir festivalin yapılması gerektiğini anladık. Dünyada birçok festivale katılıyorum. Küçücük ilçelerde bile kukla festivalleri düzenliyorlar. İşte bunları görüp de ülkemizde, bunca köklü kukla geleneğine rağmen hiçbir çabanın ve çalışmanın olmadığını görmekten kaynaklanan bir üzüntü ve utanma duygusuyla 1998 yılında Uluslararası İstanbul Kukla Festivali’ni yapmaya karar verdik ve bu şekilde de devam ediyoruz.

Uluslararası İstanbul Kukla Festivali’nin tüm işleriyle ilgileniyorumFestivalin sanat yönetmenliğini yapıyorum. Bu şu demek; insanları bulup çağırıyorum, kimlerin katılacağını belirliyorum. O yılın konusunu ve konseptini oluşturmaya çalışıyorum. “Kim onur ödülü alacak, o festivali kime ithaf edelim, hangi kişileri çağıralım, gölge mi yoksa ipli kukla ağırlıklı mı olsun, hangi filmleri gösterelim, hangi workshoplar olsun, nasıl bir sergi oluşturalım, kaç tane oyun oynasın ve nerelerde yer alsın?” gibi soruların cevaplarını arıyoruz ve bir yılımızı kapsayan bir süreç demek bu. 5-20 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek olan bu festival bu yıl 2010 İstanbul Kültür Başkenti kapsamında gerçekleşen ender festivallerden biri.

Kukla bir tiyatrodur
Kukla tiyatro olarak kabul edilmeyen bir sanat.  Halbuki kukla tiyatronun bir türüdür. Artık legal bir sanat ve festivali de var. Bir sürü sempozyumu yapılıyor, sergiler açılıyor, bilgiler veriliyor. Artık insanlar bilmiyorsa, bu kişinin cehaleti ve kabahati oluyor bence.Her geçen gün ilgi daha da artıyor. Mesela bizim bütün oyunlarımız doluyor. Bir özel tiyatro bir sezonda 30-50 arasında oyun gerçekleştirir. Biz bir haftada 50 gösteriyi dolduruyoruz. Bu size kuklanın nasıl bir ilgi gördüğü ve ne kadar çok sevildiği konusunda bilgi verir.

Kukla yeni neslin aradıklarına tam bir cevap
Kukla bir tiyatrodur. Kaldı ki artık modern tiyatronun temelini kukla oluşturuyor. Özellikle de internetin hayatımıza girmesinden sonra her şey görsel ve grafiksel olarak algılanmaya başladı. Uzun laflar dinlemek istemiyoruz. Herkes görüntü istiyor. Yeni neslin ihtiyaçları ve düş güçleri bu yönde. İşte bu görselliğe ve güce sahip bir şey lazım ki, bu da kukladır.

Türkiye’de artık birçok kukla grubu var
Yeni kuklacılar yetişiyorlar. Şu anda birçok kukla grubu var. Sağda solda küçük festivaller yapıyorlar. Biz bu festivali yapmaya başladığımızda Türk grubu yoktu. İnanın, biz suni olarak gruplar yaratıyorduk. “Aman gel şu videoyu izle, şöyle bir şeyler yap” diyerek biz yaratıyorduk grupları. Samimi söylüyorum. Onlara değişik isimler koyup Türkiye’de de gruplar varmış gibi davranıyorduk. Ama şimdi gerçekten var. Ve şimdi gerçekten ödenekli tiyatrolarda ve özel tiyatrolarda kukla prodüksiyonlarına yer verilmeye başlandı. Şu an size Türkiye’de geleneksel ve modern kukla gösterileri yapan 30-35 grup sayabilirim.

Yurt dışındaki ilgi inanılmaz boyutlarda

Yurt dışında kuklaya inanılmaz bir ilgi var. Dünyanın her yerinde workshoplar veriyorum. Ve bunlar çok profesyonel gruplar oluyor. 4-5 gün tam gün süren workshoplar yapıyoruz. Hakikaten bu ilgiye şaşırıyorum ve bizi bizden daha iyi tanıyorlar. Bizi de yaşatan, var eden bu yurt dışındaki ilgi zaten. Seminerler veriyorum, workshoplar ve gösteriler yapıyorum. Bütün ekonomik gücümüzü de oradan alıyoruz. Mesela bir hafta sonra Polonya’dayım. Sonra geliyoruz bizim festivali yapıyoruz. Onun hemen akabinde St. Petersburg, Arjantin, Kore, Kenya, Avusturya, Almanya, Fransa var. Yani aralarda İstanbul’a gelip 3-4 gün kalıp sonra tekrar gidiyoruz. Böyle bir yoğunlukta gösteri yapıyoruz.

Yurt dışındaki gösterilerim Türkçe olsa da insanlar her yerde aynı şeye gülüyorlar
Yurt dışında da Türkçe olarak Karagöz oynatıyorum ama hareket ağırlıklı bir Karagöz oynatıyorum ben. Oradaki etki tepki zaten sizi harekete geçiriyor. İnsan her yerde aynı şeye gülüyor. Mesela çocuk nasıldır? Her çocuk bir şeyi itip yere düşürsem güler. Saf insanın tepkisi de aynı. İşte ben de oyunlarımda içimizdeki çocuğa sesleniyorum, bunu bulup çıkartmaya çalışıyorum. Bunu bulup çıkartınca eğer kukla da sizin bedeninizin ve kolunuzun bir parçası olarak hareket etmeye başlıyorsa o zaman  bir can kazanıyor. İşte o can sizi etkiliyor. Bence bunu yapamıyorsanız kuklacı değilsiniz. İşte bütün hünerli olmaya çalıştığımız an orası. İyi manipule etmek kuklayı.

Karagöz güne uyarlanmazsa Karagöz değildirKaragöz’ün de zaten güne uyarlanması gerekiyor. Zaten Karagöz bunu yapmıyorsa Karagöz de değildir bence. Çünkü o sadece günü takip eden bir şey, bugünden doğan bir şey. Bunun yanı sıra halk hikayelerini ve gerçeküstü hikayeleri kendi perdesine getirir. Karagöz müzelik bir değer değil, yaşayan bir kültürdür. Bu olmazsa zaten bir işe yaramaz. Biz bunu gösteriyoruz gösterilerimizde.

Kukla oynatırken ben o oluyorumO anda sadece o oynattığım kukla olmaya çalışıyorum. Onun sesi olmaya çalışıyorum. Onu oynatırken ben de aynı onun gibi hareket ediyorum. Yani buradaki olay şu; sizin bedeninizin bir kısmını ve enerjinizi ona yönlendirmeniz gerekiyor. 45 dakika boyunca dikkat dağıtan hiçbir şey olmaması ve seyirciyle bir iletişiminizin olması gerekiyor. Mesela ben beyaz perdenin arkasındayım ama perdenin önündeki hangi seyircinin dinleyip dinlemediğini, kaçıncı sıraya kadar ulaşıp ulaşamadığımı bilebiliyorum ve hissedebiliyorum. Bu garip bir şey, oynadıkça elde edilen bir alışkanlık.

En büyük hedefim şimdi interaktif bir kukla müzesi kurmak İnteraktif bir kukla müzesi kurmak. Bu müzenin içinde aynı zamanda Karagöz ve Türk kuklasıyla ilgili büyük bir dokümantasyon merkezi de oluşturmak istiyoruz. Burada çeşitli atölyeler açmak ve bu sanatın nasıl yapıldığı, nasıl oynatıldığı ve günümüzle nasıl buluşabileceği konularında çalışmalar organize etmek istiyorum. En büyük düşüm bu şu anda. Bir kukla ya da gölge vakfı kurup, onun çatısı altında böyle bir çalışmayı sürdürmek...

Kaynak Kariyerenet
http://www.kariyer.net/kariyerrehberi/kariyerRehberiDetay.kariyer?arn=&sid=?ref=%C3%83%C6...&prt=81&kn=639



100 yıllık tasvirler Bursa'da sergileniyor

13. Uluslararası Bursa Karagöz Kukla ve Gölge Oyunları Festivali'nde, Karagöz ustası Hayali Küçük Ali'nin, 1900'lü yılların ilk yarısında deve derisi üzerine kökboyaları ile elde yaptığı 100 yıllık tasvirleri sergileniyor.

Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen festivalde, Türkiye'de Cumhuriyet öncesi Karagöz ve Hacivat sanatının en bilindik temsilcisi Hayali Küçük Ali'nin, T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı Milli Kütüphane Başkanlığı arşivinde bulunan ve ikinci kez kamuya açık mekanda sergilenen 100 yıllık Karagöz oyunu tasvirleri sergileniyor.

Küçük Ali'nin ölümünün 25. yıldönümünde Tayyare Kültür Merkezi Cemal Nadir Güler Sanat Galerisi'nde izlenime sunulan sergide, sanatçının 'Gülme Komşuna Gelir Başına', 'Kâğıthane Sefası', 'Kanlı Kavak', 'Bahçe Oyunu', 'Cazular', 'Ağalık Oyunu', 'Kanlı Nigar' ve 'Tahir ile Zühre' adlı oyunlarının tasvirleri sergileniyor. 'Balerin Karagöz' tasvirinin de bulunduğu sergide Hacivat, Karagöz ve kızlarının tasvirleriyle Arap, Canbaz, Beberuhi, Zenne, Çengi, Ödüllü Pehlivan, Tuzsuz Deli Bekir, Canbaz, Cin, Çelebi gibi tanıdık Karagöz karakterleri de izlenime sunuluyor.


HAYALİ KÜÇÜK ALİ

İstanbul'da, 1886 (1302) yılında doğdu, 7 Aralık 1974'de Ankara'da öldü. Asıl adı Mehmet Muhittin Sevilen'dir. Karagözcülük sanatına 8 yaşındayken heves eden Küçük Ali, sanatını, devrinin ünlü Karagözcülerini seyrederek öğrendi.

Ünlü Karagözcülerden Hayâlî Saraç Hüseyin'in yanında Karagözcülüğe başlayan Küçük Ali, ilk kez 14 yaşındayken Fatih'in Draman mahallesinde Karagöz oynatmış ve 'Hımhımlı Mandıra' oyunu çok beğenilmişti. Hayâlî Küçük Ali takma adını o zaman aldı, bu isimle tanındı. Geleneksel temaşa sanatının önde gelen isimlerinden olan Sevilen, Türkiye'de Cumhuriyet öncesi Karagöz ve Hacivat sanatının en bilindik temsilcisi, Cumhuriyet sonrasında Atatürk'ün huzurunda gösteri yapmış ve onun tarafından desteklenmiş bir sanatçı. 60 yıla yakın karagöz oynatarak bu oyunun üstatları arasına giren Hayalî Küçük Ali, 20 yıl Ankara radyosunda karagöz oyunu oynattı.

Milli Kütüphane'de 277 adet tasviri ve 1 perdesi, Ankara Etnografya Müzesi, Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel