İMAMOĞLU “İBB ADALAR’DA TOPLU TAŞIMA HİZMETİ VERMEK ZORUNDA”
İMAMOĞLU: ADALAR HALKINA BÜTÜN BİLGİLERİ AKTARACAĞIM BİR SUNUM YAPACAĞIM
“VATANDAŞIMIZIN TEPKİSİNİ ELBETTE DUYUYORUM VE HİSSEDİYORUM VE ANLIYORUM“
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 101’i kadın, 99’u erkek; toplam 200 tren sürücüsünün brövelerini aldığı törenin ardından basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Büyükada’da hizmete giren elektrikli minibüslere yönelik eleştirileri hatırlatan bir gazeteciye yanıt veren İmamoğlu, İBB’nin toplu taşıma hizmeti sunma mecburiyeti olduğunu söyledi. İmamoğlu, önceki araçların geçici izinle hizmet verdiğini ve sürenin 30 Nisan 2024’de sona erdiğini hatırlattı. Ruhsatlanabilecek statüdeki tek aracı hizmete almak durumunda kaldıklarını açıklayan İmamoğlu, Adalar halkının eleştirileri için “Onları duyuyorum, hissediyorum ve anlıyorum” dedi. İmamoğlu, Adalar halkına bütün bu bilgileri aktaracağı bir sunum yapacağını da kaydetti.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki Metro İstanbul’un düzenlediği Tren Sürücüleri Eğitim Programı’na katılan ve başarıyla tamamlayan 101 kadın, 99 erkek; toplam 200 tren sürücüsü, Prof. Dr. Adem Baştürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen törenle brövelerini aldı. Program sonrasına basın mensupları ile bir araya gelen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, kendisine yönetilen soruları yanıtladı. İmamoğlu’na , yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle oldu:
STEİNMEİER’İ AĞIRLADIĞIMIZDA ŞEHİRLERİN İLİŞKİLERİ ÜZERİNE SOHBETLERİMİZ OLMUŞTU
- Geçtiğimiz hafta da Almanya'da yine İstanbul'un bir ulaşım projesi için test sürüşleri yaptınız. Diğer taraftan bakanlık düzeyinde de görüşmeleriniz vardı, hem maliye hem dış işleri hem de belediye başkanları ile… “İlk kez bu düzeyde bir muhalif kesimle görüşmeler oldu, istenilince oluyormuş” yorumları yapıldı. 2028’e aday mısınız tartışmasını da beraberinde geldi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ülkemizi ziyaret ettiğinde İstanbul'da misafirimiz olmuştu ve güzel bir buluşma anıydı bizim için. Sirkeci Garı tarihi gibi bir noktada, özellikle İstanbul'dan Almanya’ya 62 yıl önce hareket eden iş göçünün başladığı yerdeydi. Çok farklı mesajlarla ben de okuması mevcuttu. Birincisi o dönemde bir iş göçünün nasıl olabileceği, başka bir ülkeden başka bir ülkeye düzenli bir iş göçünün planlamasını nasıl yapılabileceğine dair önemli izleri vardı bu tarihi anın. Bir başka yönü de bugüne dair tabii mülteci meselesinin ne kadar derin bir meseleye dönüştüğü. Uluslararası anlamda bunu iyi yönetemediğimiz noktasında da verilerle karşı karşıyayız. Bu kapsamda oldukça geniş İstanbul ve ülkemiz ekseninde de başta mülteci meselesi olmak üzere yatırım, iki ülke ilişkileri, şehirlerin kardeş ilişkileri üzerinden sohbetlerimiz olmuştu. Daha sonra tabii o masada bulunan Maliye Bakanı ile de bir görüşme yapmamızı ve özellikle şehrimizdeki yatırımlarla ilgili bilgi vermemiz söz konusu olacağından bahsetmiştik. Bu seyahatte denk gelen Maliye Bakanı'yla olan randevumuza aynı zamanda, Dışişleri Bakanlığı ve Ekonomi Yatırımlarından sorumlu devlet bakanı gündemi eklendi. Bunlara binaen ilave olarak 35. kardeş ilişkisini kutladığımız Berlin Belediye başkanıyla olan randevumuz. Köln, yine bir başka kardeş şehrimiz Köln Belediye Başkanı, Düsseldorf Belediye başkanı ve milli maçımızı izlemeye gittiğimiz Dortmund şehrindeki Dortmund Belediye Başkanı görüşmelerimizin bu kurumsal karşılığı oldu.”
“İTİBARLI BİR BULUŞMALAR SİLSİLESİYDİ”
“Almanya'nın en büyük iş dünyası kuruluşu, iş dünyası çerçevesi olan bir BDI diye anılan iş dünyası kurumunun başkanı ve yönetim kuruluyla bir araya geldik ki malumunuz Türkiye'mizde çok ciddi sayıda tamamı Alman sermayeli olan yatırımları olan ve bu şirketlerin en üst düzey temsili olan firmayı daha doğrusu kurumu ziyaret ettik. Orada da İstanbul'umuzun bir yatırım odağı kent olduğunu ve hatta dünya ekseninde birkaç şehirde temsilciliğinin olduğunu ve bir tanesinin de İstanbul'da olmasını arzu ettiğimizi dile getirdik. Buna ilave olarak da tabii ülkemizde, şehrimizde kazandırma hayalini en güçlü şekilde hissettiğimiz HIZRAY yapımıyla ilgili ve buna talip olmayı düşünen yine uluslararası bir firmanın test tren test sürüş alanını ziyaret ettik ve orada hızlı treninin test sürüşüne tanıklık ettik. Hatta ben de bir miktar kullanma zevkine sahip oldum. 180 kilometreye kadar çıkmayı arzu ettiğimiz HIZRAY’ın Sabiha Gökçen'den Beylikdüzü'ne 75 kilometreyi, 50-55 dakikada alacağı bir ortam. Gezimizin kapsamı bu. Çok kolay bir şey değildi. Ciddi kilometreler aldık, keyifliydi de… Bence itibarlı İstanbul'umuza yakışan, itibarlı bir buluşmalar silsilesiydi."
ALMANYA'YLA OLAN HER OLUMLU, DÜZEYLİ VE İTİBARLI İLİŞKİ…
“Umut ediyoruz 2025’te de böyle güçlü bir buluşmayı ülkemizde yaparak hem Almanya hem de Avrupa Birliği'yle ilgili ilişkilerimizde tamir edilmesi gereken alanları en güçlü şekliyle tamirini ve ikili ilişkilerin ticari, teknik, siyasi, her alanda çok itibarlı ve çok güçlü bir seviyeye kavuşmasını diliyorum. Zira biliyorsunuz ki dünya ekseninde en fazla yurttaşımızın. Yaşadığı ülke Almanya… Almanya'yla olan her olumlu, düzeyli ve itibarlı ilişkinin orada yaşayan insanlarımızın yaşamına da pozitif yansıyacağına inanıyorum. Kimin ne yazdığının önemi yok. Durum bundan ibarettir.”
SİYASİ MÜNAZARALARI TAKİP ETMEDİM
-CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Fatih Altaylı'ya açıklamaları çok konuşuldu. Fatih Altaylı, kaleme aldığı yazısında. “İmamoğlu ve Mansur Yavaş aday olsaydı şu anda cumhurbaşkanlığı koltuğunda Erdoğan değil, bu iki isimden biri oturacaktı” diye bir net açıklaması var. Sizin cumhurbaşkanlığı yardımcılığınıza aday gösterilmenizle ilgili de bunun bir komplo teorisi olarak değerlendirdiğini ve sizin siyasi hayatınızın bitirilmesine yönelik olduğunu ama tutmadığı söylendi. Bunun üzerine ne açıklama yapacaksınız?
“10-11 gün, bayram ve Almanya seyahatimle ilgili süreçte açıkçası ülkemizin içinde mevcut olunan bu tür muhabbetleri ya da röportajları, siyasi münazaraları pek duyamaz, ilgilenemez oldum. Bu kapsamda Sayın Genel Başkanımızın değerlendirmeleri elbette kendi şahsi düşünceleri ve fikirleridir. Muhtemelen benden ziyade kendisine sorulması daha doğru olabilir.”
VATANDAŞIMIZIN TEPKİSİNİ ELBETTE DUYUYORUM VE HİSSEDİYORUM VE ANLIYORUM
- Adalar’da hizmete sunulan minibüsler, Adalar’da yaşayan bazı vatandaşlar tarafından tepkiyle karşılandı ve tepkilerle hala devam ediyor. Bu konuyla ilgili bir açıklamanız olacak mı?
“Adalar halkıyla olan üst seviyede samimi diyaloğumuza zarar getirecek hiçbir davranışta ne ben, ne bir çalışma arkadaşım bulunmaz, bulunamaz. Adalar halkıyla, Adalar'ı çok düşünen ve karşılıklı diyaloğunda hep şeffaf, onların ne hissettiğini anlamaya çalışan bir süreci işlettik. Hatırlarsınız, atların görmüş olduğu fayton zulmünü gidermek adına Adalar'daki faytonların kaldırılma sürecinde ne kadar halkçı, katılımcı ve aynı zamanda emekçisinden, oradaki insanların ne düşündüğüne kadar fikirlerini alan katılımcı bir model yönettiğimizi en iyi adalar halkı biliyor. O bağlamda bizim bu ilişkimizin üzerinden bir işte bu gelişen olayları kötü yorumlayan veya başka türlü yorumlamaya çalışan bir kısım halkın bu duygularını sömürmeye diyeceğim, çalışan bir kısım yayınları da buradan gülerek izliyorum. Zira bizim siyaset anlayışımızda tepkiyi gösteren insanları duymak en önemli şeyimizdir, fıtratımızdır, tavrımızdır. Ben Adalar halkının ya da orada bir kısım vatandaşımızın tepkisini elbette duyuyorum ve hissediyorum ve anlıyorum.”
“ADALAR'DA BİR TOPLU TAŞIMA ZARURETİ VAR”
“Şunu söylemek isterim. Bir kere tespiti sağlam yapmak lazım. Adalarda faytonları kaldırdıktan sonra buradaki toplu taşımayı sağlama mecburiyetimizin olduğunu bilmek lazım. Toplu taşımasız olmaz. Bakınız Adaların neredeyse yüzde 70 küsuru orta yaş ve orta yaş üstü vatandaşlarımızdan oluşuyor ve insanlarımızın toplu taşımadan faydalanma mecburiyeti var. Artı, Adalar epeyce ciddi bir alandır. Başta Büyükada olmak üzere Heybeliada da bunlardan birisi. Buralarda mezarlıklara erişim, hastaneye erişim, sağlık ve kamu kurumlarına erişim gibi mecburiyet var. Tatil günlerinde bazen 60 bini aşan Adalara giden misafirimiz var. Dolayısıyla Adalar'da bir toplu taşıma zarureti var.”
GEÇİCİ İZİNLE HİZMET VERDİ
“Değerli hemşehrilerime buradan seslenmek istiyorum. Toplu taşımada tanımlı araçlar var. Bu tanımlı araçların dışında bir aracı siz lisanslayamıyorsunuz ya da ruhsatlandıramıyorsunuz. Biz o dönemde geçici bir ruhsatla, daha doğrusu geçici bir izinle ki ben hatırlar hemşerilerimiz, ben o dönemin İçişleri Bakanı'yla gidip buluştum. Saatlerce toplantı yaptım. Hatta o dönem bu izinin çıkmasıyla ilgili Sayın Cumhurbaşkanının onayına bile ihtiyaç duyuldu o masada. Sayın Cumhurbaşkanı'nın da katılımıyla peki buna geçici izin verildi. Çünkü araç yok henüz ortada. Faytonu kaldırdık araç yok. Ve L tipi araçlarla orada hizmet etmeye başladık. Bakın L tipi araçlar şu anda ülkemizde ruhsatlanabilen araçlar değil. Geçici izinle bize hizmet eden araçlar."
VERİLEN GEÇİCİ İZNİN SÜRESİ DOLDU
“Ve biz o günden bugüne araçların dizaynıyla ve araçların adalara uygun bir araç üretimiyle ilgili yoğun bir çaba içerisinde olduk. Ülkemizin o gün de masada söz verdiğimiz üzere yerli üretimle bu işi ayarlamaya dönük adımlar attık. Ve en nihayetinde şunu söyleyeyim. Biz ülkemizde yeni tip bir aracın, ruhsatlı bir aracın dizaynıyla ilgili farklı ihalelere çıkmamıza rağmen farklı birtakım sistemleri devreye sokarak buna katılımı teşvik etmemize rağmen ne yazık ki biraz ekonomik zorluklar, dönemsel bir takım zorluklar ve de buna hazır olduğunu görmediğimiz birtakım kurum ve kuruluşlardan ötürü katılım olmadı. En nihayetinde bizim 30 Nisan 2024, yani bundan iki ay önce taşımayla ilgili o verilen geçici iznin süresi doldu.”
TEK LİSANSLI ARAÇ TİPİNİ ALMAK DURUMUNDA KALDIK
"Bizim bir an önce araç almamız gerekiyordu ve tek lisanslı araç olan M tipi araç dediğimiz ama çevreye duyarlı, elektrikle çalışan, sessiz ve güvenlik koşullarını sağlayan ve lisanslanabilen tek araç tipi buydu. Ve hızlıca bu araç ihalesini yaparak bu araç ki bu da Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı destekli ASELSAN lisanslı ve KARSAN ortak imalatıyla yapılmış yerli üründür. Biz bu araçları satın aldık. Çünkü biz orada lisanslı bir biçimde toplu taşıma sağlama mecburiyetimiz var. Bakın toplu taşıma mecburiyetimiz var diyorum. Bazı alanlarda toplu taşıma mecburiyeti vardı. Yani İstanbul'da ben toplu taşıma yapmıyorum diyemezsiniz. Adalar'da da diyemezsiniz ve yapmak zorundasınız. Halka sunmak zorundasınız. Ve şu anda o araçlarımızla orada hizmetimizi sunuyoruz.”
TEPKİLERİ SAYGIYLA KARŞILIYORUZ
"Elbette ki bizim daha farklı, daha farklı bir dizaynla daha farklı bir sistemle lisanslanabilir bir aracın üretimiyle ilgili ARGE çalışmalarımız sürüyor. Ama şu anda böyle bir imkan yok. Artı bizim orada bu toplu taşımayı sunmayla ilgili çabamız olmak zorunda. Yasal zorunluluğumuz var. Yani biri şikayet etse bu konuda biz yargılanırız. Bu bağlamda oradaki mevcut araçların ne şekilde oluştuğu, ne şekilde olgunlaştığıyla ilgili başta Adalar Belediye Başkanımız Sayın Ercan Akpolat olmak üzere İETT Genel Müdürümüz halka şeffaf bilgilendirme toplantıları yapıyor. Büyük oranda aslında halkla uyumlu bir şekilde bu süreci karşılıyorlar ama ha dizayn hassasiyeti, efendime söyleyeyim estetik hassasiyeti olan bir kısım vatandaşlarımızın tepkileri var. Bunu da saygıyla karşılıyoruz.”
ADALAR HALKINA SUNUM YAPACAĞIM
"Buna karşı bizim niye böyle yapıyorlar diye bir tepkimiz yok. Ben bunu tabii bayram tatiliyle yoğunlaşan bu tepkileri uzaktan da olsa takip ettim. Adalar halkına dönüp de bir açıklamam, bir beyanım olacak. Kendilerine bütün bu bilgileri aktaran bir sunumum da olacak. Bu bağlamda çalışmalarımız sürüyor ama orada toplu taşıma olmak zorunda. Fakat farklı bir yere dikkat çekmek isterim. Bu konuda mülki amir noktalarını başta emniyet olmak üzere de katkılarını en üst seviyede talep ediyoruz. O da şu; şu anda toplu taşımanın eksikliğinin var olduğunu düşünen ya da bunu fırsat bilenler, ruhsatsız taşımacılık yapan ve Adaları esas çirkin gösteren bir kısım elektrikli araçlar var. Yani böyle küçük, minik yani farklı tipolojideki elektrikli araçlar, şarjlı cihazlar; iki tekerlekli, üç tekerlekli, dört tekerlekli şarjlı cihazlarla orada asla ve asla ulaşım hizmeti veremeyecek bir kısım araçlar iş görür durumda v acayip bir sayısı artmış. Bunların tümünün toplatılması şart.”
FLORANSA'DA, ROMA'DA, BORDEAUX’DA KULLANILAN ARAÇ TİPİ
“Mevcut toplu taşımamızın belli hassasiyetler ve belli zaman dilimleri gözetilerek hizmet edilmesinin sağlanması lazım. Buna lütfen hemşehrilerim engel olmasınlar. Seslerini duyuyoruz ve bu hassasiyeti de takip ediyoruz. Dediğim gibi inşallah ilerleyen zaman diliminde ruhsatlanabilir birtakım çalışmalarla elde edeceğimiz bir yeni dizaynla ruhsatlanabilir bir araçlar olduğu takdirde hızlıca da o aracın teminine ya da üretimine geçmek istiyoruz. Bu arada şunu da söyleyeyim. Şu anda bizim orada hizmete sunduğumuz M tipi araçlar, Floransa'da, Roma'da, Bordeaux ve bunun gibi bir kısım tarihi şehirlerin tarihi bölgelerinde kullanılan araçlardır. Yani bu araç öylesine hani sadece Adalar için getirilmiş bir araç değil. Özellikle dünyanın tarihi alanlarda taşımayla ilgili, toplu taşımayla ilgili. hizmetine sunulan Avrupa'nın çok önemli tarihi şehirlerinde kullanılan araçlardır. Bizim de bu konuda hassasiyetimizin olduğunu hemşehrilerimiz bilsinler.”
BU FAİZ SEBEP-SONUÇ İLİŞKİSİ GİBİ DEĞİLDİR MECBURİYETLE ZAM YAPMA SONUÇ İLİŞKİSİDİR
- Halk Ekmek fiyatlarının yüzde 60’a varan oranlarda zam yapıldı. Bu eleştirilere ne diyeceksiniz?
“Şimdi bakınız biz aldığımız un bitene kadar ülke olarak etkilendiğimiz maliyet koşullarından vatandaşlarımız etkilenmesin diye eski fiyattan satışa devam ettik. O da bugüne kadar sürdü. Ama dehşet bir buğday unu fiyatı var. Yani şu anda belki de tarifsiz, yani enflasyonla kıyaslanmayacak derecede yüzde 100’ün, yüzde 120-130’ları bulan yıllık artışlara sahip. Maya vesaire gibi süreçleri yine en minimumda hareket ediyoruz. Bizim gönlümüz elbette zammı arzu etmiyor. Uzun süredir dayandık ve dayanacağımızı duyuralı neredeyse sanıyorum 9-10 ay oldu. Yani geçen sene eylül, ekimden beri yani zam yapmayacağız, kış koşullarına giriyoruz diyerek o koşullarda zam yapmadan yanında olma gayretinde olduk. Ramazan ayında zam yapmadık. Ki yani Ramazan ayı öncesi fiyatı düzenlemeyle ilgili çok yoğun baskıdaydık zarar ediyoruz diye. Mevcutta geçmişte aldıkları unun bir fiyat olarak içeriye sokulmuş bu unu kendimize bir avantaj olarak kabul ettik. Yani geçmişte ödenen paranın para maliyetini hesaba katmadan bugüne geldik. Bugünden itibaren sürdürülebilir bir işletme sürecini devreye almamız gerekiyor. Yapılan hesaplamalar ve ortaya konan zam fiyatı bir kar hedefiyle konan değil, uzun süreli bugünden itibaren etmeden işletmenin insanlarımıza sağlıklı ekmek sunabilme fırsatını yakalayabilme gayretidir. İBB her konuda sürdürülebilir hizmet verme ama bir yanıyla da vatandaşını koruma mecburiyeti vardır. 250 gram piyasadaki fiyatları kıyaslandığında ki bence ekmek sektörü yani fırıncılar belki de yaz bitmeden bir daha zam yapmak zorunda kalacaklar... Ülkemizdeki ekonomik koşullar ne yazık ki bizlerin de belini büken, sıkıntıya sokan bir aşamada. Yapılan zammın gerekçesi budur. Vatandaşlarımızdan özür dileyerek ama bir yandan kurumumuzun, bu kuruluşlarının ayakta kalması, hizmet etmesi en zor anlarında onların yanında olması için ekonomik sürdürülebilirliğinde bizim açımızdan şart olduğunu, zammın sebebi ve sonuç ilişkisi birilerinin söylediği gibi faiz enflasyon sonuç işi gibi değildir. Bu sonuç ilişkisi Türkiye'deki ekonomik koşulların var olduğu bir ortamda ne yazık ki bizlerin hizmet verebilmesi için mecburiyetle zam yapma sebep sonuç ilişkisidir. Öyle algılanmasını isterim.”
BU KADAR MERAK EDİLMESİNİ DE HAYRET İSTİYORUM
-Geçmiş dönem CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu ziyaret edeceğiz, bir görüşme gerçekleştirileceği iddiaları gündeme geldi. Çarşamba günü telaffuz ediliyor. Böyle bir görüşme var mı?
“Sayın önceki dönem Genel Başkanımızla Kurban Bayramı'nda kendisini arayarak bayramlaştık. Bayramlaştığımız esnada da Ben artık Ankara'ya da geliyorum. Muhtemelen daha sık geleceğim. Türkiye Belediyeler Birliği görevinden ötürü ve geldiğimiz bu esnada olabilirse bir yemekte sohbet etmeyi arzu ederim dedim kendisine. O da memnuniyetle dedi. Ama net olarak şu tarih bu tarih yok. Bunun farklı şekillerde basına yansıması, tarihin hatta gündemin içeriğinin aktarılması ya da birilerinin bunu bir şekilde çatır çutur farklı anlamlara çekerek yazılmasının hayretle izliyorum. Yani benim tek arzum var, önceki dönem Genel Başkanımızla aramızdaki münasebetin yanlış anlaşılmalardan uzak samimi bir ilişkide yürüdüğünü ve bunu da bir yemek yiyerek gayet samimi bir ortamda toparlama girişimiydi. Bu hafta müsait olur muyuz bilmiyorum. Yani olursam zaten ararım. Haftaya da olabilir. Bir sonraki hafta da olabilir. Yani bu bir iki ülke cumhurbaşkanının görüşme muhabbeti değil. Bir arada görev yapmış olan önceki dönem Genel Başkanını ile İstanbul Belediye başkanı arasındaki bir dost muhabbeti… Bu kadar merak edilmesini de hayret istiyorum. Bunun bu şekilde basına yansıtan akla da şaşarak izliyorum. Zaten bu tür kurulan diyaloglar ve yapılan perdelemeler bazen parti içi muhabbetlerin de kötü şekliyle deşifre edilmesini sağlıyor, kamuoyuna dönük. Yazık ediyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi içerisindeki ilişkileri ben siyasi yaşamım boyunca dışa dönük hiçbir zaman ne deşifre ettim, ne bununla ilgili cümleler kurdum. Tekrar, son cümlemi kurmuş olayım. Önceki dönem saygıdeğer Genel Başkanımızla bayramlaştım. Her zaman, her bayramda bayramlaştığım gibi kendisiyle de bir yemekte buluşma arzumu dile getirdim… Kendisiyle telefonda konuşur, karar verir, sizlere de haber vermeden yemeğimizi yer, sohbet ederiz.”