Kurban Bayramını Güzellikleriyle Yaşayalım
Kurban Bayramı; Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’i kurban etmek ve Hz. İsmail’in de bu duruma itaatkarlığı sonucunda Alllah’ın bir hayvan kurban edilmesini istemesinden doğmakta ve o günden bu yana müslümanların kurban kesmeleri bu iki peygamberin Allah’a sadıklığını temsil etmektedir.
Biz çocukken; bayram yaklaştıkça içimizdeki sevinç doruğa ulaşırdı. Arefe günü bütün ev temizlenmiş, kurban alınmış bahçedeki bir ağaca bağlanmış olurdu. Kurban’ı bir taraftan sever, besler ve suyunu içirirdik.
Annelerimiz; baklavaların serbetlerini döker, yaprak sarmaları sarardı. Börekler ise akşamı beklerdi taze taze olsun diye, akşama ayrı bir telaş olurdu. Sıcak börekleri akşamdan yemek istemezdik yarın kavurma yiyeceğiz diye.
Babalarımız bıçakları bileylettirir, kolonyaları, kuruyemişleri, badem şekerleri ve çikolataları alırlardı. Kabuklu fıstıklar hemen çıkarılır ama salonlarda yenmezdi, batırmamak için. Çikolataları yemeye engel olamıyorduk nedense, öncesinde de alınırdı ama bayram çikolatası farklı olurdu. Onları şekerliğin içinden birer birer alıp yemek ayrı bir tattı.
Sabah bayram namazı sonrasında kurban görevi yapılırdı. Herkes eline bir bıçak alır, bir an önce kavurmaya kavuşmak için etleri doğrardı. Hele o koca tencereye etleri atıp beklemek var ya off, sonra yer sofrası kurulur afiyetle yenirdi. Daha sonra eller öpülür bayramlaşılırdı. Dedelerimiz zamanında mahallelerde kurulan bayram yerlerini anlatılırdı. Ahhh nerede o bayramlar….
Bayram olunca hep o eski günler gelir aklıma, şimdi ise yaşatamıyoruz o günleri nedense. Aslında o günlerin çocukları bizdik. Sonra büyüdük ve evlendik. Bayramı sadece tatil günleri olarak görür olduk. Hükümetin acaba öncesini sonrasını verirse nerelere gitsek diye, aylar öncesinden plan yapar olduk. O günleri kaybedip yaşatmayan bizler olduk. Lafa gelince hep o günleri söyler dururuz ama o günlere geri yine bizim getirebileceğimizi düşünemez olduk.
Belki de bayramının neşesini, o günlerde var olan ve sonra kaybettiklerimiz söndürdü. O yakalayamayacağımız günleri hatırlayıp iç çekerek bizim çocuklarımızın da o günleri yaşamasına engel olduk.
Gelin bu bayram anne ve babalarımızın evlerine gidip onların acaba gelirler mi diyerek umutla bekledikleri gözlerini sevinçle, evlerini sessizlik yerine coşkuyla dolduralım. Gelini de, damadı da alalım gidelim. Torunlar olmazsa olmaz zaten. Televizyonlarda özel bayram konserleri olsun. Akşama yine Hababam Sınıfı’nı koysunlar. Haberlerde sadece güzel bayram mesajlarını ile kaçan boğaları ve acemi kasapları görelim. Televizyonlarda bu bayram kızaran Haliç’in ve trafik kazalarında ölen bilmem kaçıncı kişiyi göstermelerine engel olalım. Kurbanlarımızı bize gösterilen yerlerde keselim, arabalarımızı hiç acele etmeden dikkatli ve sabırlı bir şekilde kullanalım.
Bayramımızı; mail, facebook veya instagram üzerinden paylaşılan fotoğraflarla beğenmeyelim, Tweeter’ı bu amaçla kullanmayalım, o şehirde veya ilçe olduğumuzu Foursquare’de belirtmeyelim, bire bir ziyaret edelim veya telefonla sesini duyarak yapalım. Küslerle barışalım, barıştıralım. Sadece sağ olanlarla değil de kaybettiğimiz o güzel insanları da mezarları başında ziyaret edelim, onlarla da bayramlaşalım.
Herkesin Kurban Bayramı’nı en içten dileklerimle kutlar, size ve sevdiklerinizle birlikte sağlık, mutluluk ve esenlik dolu bir bayram diliyorum.
Ergun ÇOKDOĞAN