Türkiye’de 50 şehirde 140 milyon metrekare, İstanbul’da 13 milyon metrekare riskli alan var.
Ülkemizde kırsal alandan kentlere yaşanan göçlerin sebep olduğu hızlı kentleşmenin negatif sonuçları ile ilgili çözüm arayışlarından olan kentsel dönüşüm süreci devam ediyor. Plansız gelişen kentlere çözüm alternatifi olarak ortaya çıkan kentsel dönüşüm çarpık yapılaşmaları, fiziksel ve sosyal bozulmaları hedef alıyor.
Emlak Sektörünün ödüllü danışmanlarından Evrim Kırmızıtaş Başaran hemen her platformda konuşulan kentsel dönüşüm süreci ile ilgili olarak “Türkiye’de 50 şehirde 140 milyon metrekare alan kentsel dönüşüm alanı olarak ilan edilmiş durumda. İstanbul’da 13 milyon metrekare riskli alan varken Şırnak’ta 20 milyon metrekare alan dönüşüm sürecinde”dedi.
Kentsel dönüşüm süreci uzun zamandır gayrimenkul sektörü tarafından da yakından izleniyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 16/05/2012’de çıkarmış olduğu 6306 sayılı Afet Risk Alanlarının Dönüştürülmesi kanununa göre afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde fen ve sanat standartlarına uygun sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini oluşturmak üzere iyileştirme , tasfiye ve yenilemelere dair kuralları kapsayan çalışmalar yapılacaktır. Vatandaşlar, kentsel dönüşümden faydalanabilmek için Bakanlıkça yetkilendirilmiş kuruluşlara başvurarak binaları için risk raporu alabilir. Riskli yapıların tespiti işlemi, öncelikle yapı malikleri veya kanuni temsilcileri tarafından, Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara yaptırılabilir. Bakanlık ise verdiği süre içinde maliklerden veya kanuni temsilcilerden riskli yapıların tespitini ister. Tespitler söz konusu süre içinde yaptırılmadığı takdirde Bakanlıkça ve idarece gerçekleştirilir.
Riskli yapı tespiti için lisanslandırılmış kuruluşlar, yapıların ekonomik ömrünü doldurmuş, yıkılma ya da hasar görme gibi afet riskleri taşıyıp taşımadığı hakkında bir değerlnedirme yapar. Bu değerlendirme sonucunda da bir rapor düzenlenir. Yapıların yıktırılmasında malikler ile anlaşmak esastır. İlerleyen süreçlerde riskli yapı tespiti, itiraz edilmemesi veya itirazın reddedilmesi sonucu idari açıdan kesinleşir ve riskli yapı yıktırılır. Bu noktada malikler tarafından yıkılmayan yapılar idari makamlarca yıktırılır. Yıkıma başlamadan önce riskli yapıların maliklerinde altmış günden az olmamak üzere süre verilir. Bu süre içinde yapı malik tarafından yıktırılmadığı takdirde idari makamlarca yıktırılacağı belirtilir. Kentsel dönüşümde planlama, yoğunluk , sürdürülebilirlik ve sosyal etkileri halen daha çeşitli platformlarda tartışılmaya devam ediyor.
Çevre ve şehircilik bakanı sadece İstanbul’da 1100 hektarlık alanı, kentsel yenileme alanı olarak belirledi. Bu da, içerisinde yaklaşık 150 bin kişinin yaşadığı, 50 bin haneye ve 20 bin binaya karşılık geliyor. Deprem uzmanlarına göre gerçekleşme oranı her yıl yüzde 2 olan olası bir depremde 30 bine yakın binanın zarar göreceği öngörülüyor. Kentsel dönüşüm uzunca bir süredir Türkiye’nin gayrimenkul sektörünün gündeminde fakat yeterince yol alınmadı. Türkiye’de İstanbul gibi kitlesel göç alan ve deprem riski bulunan büyük şehirlerde kontrollü yoğunluğun sağlanması çok önemli. Sürdürülebilir kent planlaması, yoğunluk ve trafik, sanayi ve hava kirliliği ve yönetim kalitesi gibi engeller kentsel dönüşüm sürecinde ele alınması gereken önemli konulardan. Planlanmış yoğunluk için, kentin ekonomik ve kültürel açıdan gerekli noktalarında yoğunluğun bilinçli şekilde artırılması, belli noktalarda da yoğunluğun özellikle düşük tutularak yeşil ve sosyal alanların yer alması gerekiyor.
Kentsel dönüşün fiziksel etkileri kadar sosyal etkilerini de göz önüne almak gerekiyor. Binalar yenilenirken ortaya çıkan yeni projelerle birlikte insanların yaşam tarzları ve standartları da değişiyor. Müstakil evlerden çok katlı konutlara taşınırken mekanın birey üzerindeki etkiside bir anlamda sorgulanıyor ve yeni mekanlardaki farklı davranış değişikliklerinde adaptasyon süreci ve yeni kişilerarası ilişkiler de mekana bağlı olarak yeniden yaratılıp düzenleniyor.