Yaklaşık 14 milyon konut ise afet riski altında. Kentsel dönüşümün ise çok daha hızlı ve planlı bir şekilde işleyebilmesi için acil eylem planı uygulanması gerekiyor.
Türkiye’de 1903 yılından bu yana geçen 114 yılda büyüklüğü 6 ve üzerinde olan 56 deprem meydana geldi ve bu depremlerde 81 bin 637 kişi yaşamını yitirdi. Geçen zaman içinde yaşanan acılar unutulmadı ancak gerekli önlemler de maalesef tam anlamıyla alınamadı. Türkiye’nin yüzölçümünün yüzde 92'sinin deprem kuşağında bulunduğunu ve nüfusun yüzde 95'inin deprem tehdidi altında yaşadığını vurgulayan Çukurova
Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Son, yakın tarihimizdeki 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi ve 2011 Van depreminin acılarını henüz tam olarak saramamışken adım adım yaklaşan Marmara depreminin endişelerini yoğun olarak yaşadığımızı hatırlattı. Türkiye’de güvenli ve nitelikli binaların sayısının artması için kentsel dönüşümün çok büyük bir fırsat olduğunu ifade eden Tamer Son, her yıl 1-7 Mart tarihleri arasında deprem bilincinin artırılmasına yönelik çalışmaların yapıldığı Deprem Haftası kapsamında yaptığı açıklamalarda bu büyük afetten korunmak için tek yolun önlem almaktan geçtiğini belirtti.
Yaklaşık 14 milyon konut afet riski altında
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 19 milyon konutun bulunduğunu ifade eden Son, 2000 yılı sonrasında inşa edilen yaklaşık 5 milyon konut hariç tutulduğunda geriye kalan 14 milyon civarındaki konutun afet riski taşıdığına dikkat çekti. Son, malzeme kalitesi yeterli ölçüde olmayan ve mühendislik hizmeti almamış kaçak yapılar dahil olmak üzere deprem dayanıklılığı düşük yaklaşık 7,5 milyon konutun acilen yenilenmesi ya da güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Türkiye’deki yaklaşık 19 milyon yapı stoğunun yüzde 67’sinin ruhsatsız ve kaçak, yüzde 60’ının ise 20 yaşın üzerindeki konutlardan oluştuğunu ifade eden Son, konutların yüzde 45’inin oturulamaz durumda olduğunu hatırlattı.
Kentsel dönüşümün hızlanması için acil eylem planı şart
Beklenen büyük deprem nedeniyle özellikle İstanbul’da kentsel dönüşümün çok daha hızlı ve planlı bir şekilde işleyebilmesi için acil eylem planı uygulanmasının şart olduğunu söyleyen Son, “2012 yılında başlatılan kentsel dönüşümde Türkiye’de yenilenmesi hedeflenen 7,5 milyon binaya karşın, bugüne kadar kentsel dönüşüm sürecine girebilmiş bina sayısı yaklaşık 120 binde kaldı. Ülke genelindeki ve özellikle İstanbul’daki eski binaların acil olarak yenilenmesi gerekiyor. İnşaat sektörünün önünün açılması ve sürecin kolaylaşması kaybedilen zamanın bir nebze de olsa telafisini sağlayabilir. Unutmamak gerekiyor ki, eğer depremde İstanbul büyük zarar görürse Türkiye ekonomisi tehlikeye girer” şeklinde konuştu.
Konut seçerken hem statik hem de estetik değerler sorgulanmalı
Binaların deprem anında kaçılacak değil, aksine içine güvenle sığınılacak güvenli liman olması gerektiğini belirten Son, sözlerine şöyle devam etti; “Kentsel dönüşüm, deprem gerçeği ile yaşayan Türkiye için adeta milli bir dava olmalı ve ayrı yönetilmeli. Yönetmelikler bu çerçevede yeniden düzenlenmeli. Tüketicilerin de kentsel dönüşüm sürecinde binalarını yeniletirken ya da konut seçerken hem statik hem de estetik değerleri sorgulamaları gerekiyor. Zemin etüdünden projelendirmeye, malzeme kalitesinden yapım faaliyetine kadar bina üretim sürecinin her aşamasında alınacak mühendislik hizmeti yapıların güvenli ve sürdürülebilir olmasının en önemli teminatı. Bu nedenle mühendislik ve mimarlık hizmetlerine gereken önemi veren inşaat firmalarını tercih etmek çok önemli. Ayrıca kentsel dönüşümü rantsal dönüşüm fırsatı olarak düşünmemek gerekiyor.’’
Dönüşümün bir fırsat olduğunun ve iyi bir şekilde planlanması gerektiğinin altını çizen Son, bu sürecin kamuoyuna doğru aktarılması gerektiğini belirtti. Yıllardır göz ardı edilen deprem gerçeği ve kentsel dönüşüm konusunda hızlı bilinç artışı sağlamak amacıyla kamuoyu bilgilendirme kampanyaları planlanmasının faydalı olacağını vurgulayan Son, “Ailelerimizi, çocuklarımızı, öğrencilerimizi ve çalışanlarımızı bu konuda bilinçlendirmemiz gerekiyor. Bu kritik süreçte hiçbir kişi ya da kurumun vatandaşlarımızın güvenli ve sağlıklı konutlarda yaşama hakkı ile oynamasına izin verilmemeli’’ diyerek sözlerini sonlandırdı.