Resmi Gazete’de Cuma günü (19 Mart) geç saatte yayınlanan bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden resmen ayrıldı.
Kararda "Türkiye Cumhuriyeti adına 11/5/2011 tarihinde imzalanan ve 10/2/2012 tarihli ve 2012/2816 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan 'Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin Türkiye Cumhuriyeti Bakımından Feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin üçüncü maddesi gereğince karar verilmiştir" denildi.
Resmi adı "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi" olan İstanbul Sözleşmesi, şiddetin önlenmesi, şiddet kurbanlarının korunması ve faillerin cezasız kalmasının önlemek için 11 Mayıs 2011’de imzaya açılmıştı. Türkiye, 12 Mart 2012’de sözleşmeyi onaylayan ilk ülke olmuştu.
İstanbul Sözleşmesi neleri içeriyor?
İstanbul Sözleşmesi, fiziksel, cinsel, psikolojik şiddet, taciz, cinsel taciz, kadın sünneti, zorla evlendirme ve kürtaja zorlamanın da dahil olduğu kadınlara karşı şiddetin suç kapsamına alınmasını içeriyor.
Sözleşme, onaylayan tarafların farkındalık kampanyalarına, eğitime, kurbanlarla yakın temas içindeki uzmanların eğitilmesine, suçluların tedavi edileceği programların geliştirilmesine, cinsiyet kalıplarının ortadan kaldırılmasında medyanın rolünü ele almaya yatırım yapmasını içeriyor.
Sözleşme, taraf ülkeleri ücretsiz acil durum telefon hattı, barınak, tıbbi, psikolojik ve yasal danışmanlık, barınma ve mali konularda yardım sağlamakla yükümlü kılıyor.
Sözleşme ayrıca cinsiyet temelli suçlarla ilgili veri toplanmasını, sığınma ve göç konularına eğilmesini, sığınmacı statüleri oluşturulurken cinsiyet temelli şiddet suçlarının değerlendirilmesini içeriyor.
Türkiye, kendi ev sahipliğinde Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde kadına ve aile içi şiddeti önlemeye yönelik hazırlanan ve ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmeyi hükümet düzeyinde ele aldığını daha önce açıklamış ve bu açıklama, tartışmalara neden olmuştu.
Sözleşmenin tartışmalı maddesi
İstanbul Sözleşmesi’nin 3. maddesinin 4. bendinde yer alan "Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir" ifadesi Türkiye’deki sözleşme karşıtı çevrelerinin en büyük dayanak noktalarından biri. Madde kapsamında cinsel yönelimin de sayılması, eşcinselliğin teşviki olarak yorumlanıyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre 2020 yılında Türkiye’de 300 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 171 kadınsa şüpheli şekilde ölü bulundu.
Platformun paylaştığı rakamlara göre 2020 yılında öldürülen 300 kadının 97’si evli olduğu erkek, 54’ü birlikte olduğu erkek, 38’i tanıdık birisi, 21’i eskiden evli olduğu erkek, 18’i oğlu, 17’si babası, 16’sı akraba, 8’i eskiden birlikte olduğu erkek, 5’i kardeşi, 3’ü tanımadığı birisi tarafından öldürüldü. 23 kadının ölümüne sebep olan kişilerin yakınlık durumu tespit edilemedi.
Kadınların 181’i evinde, 48’i sokak ortasında, 15’i işyerinde, 14’ü de arazide, 11’i arabada, 5’i otelde, 4’ü ıssız bir yerde, 1’i odun deposunda, 1’i kuaförde öldürüldü. 20’sinin öldürüldüğü yer tespit edilemedi.
Kadınların 170’i ateşli silahlarla, 83’ü kesici aletle, 26’sı boğularak, 10’u darp edilerek, 2’si yakılarak, 1’i kimyasal madde ile, 1’i de yüksekten düşülerek öldürüldü.
İstanbul Sözleşmesi 2020 yılında Muğla’da yaşayan Pınar Gültekin’in öldürülmesi olayının ardından yeniden gündeme gelmişti. Sözleşmeye destek verenler birçok şehirde kitlesel gösteriler düzenlemişti.
Kadın cinayetlerine karşı düzenlenen protestolar sosyal medyaya da yansımış, Gültekin’in ölümünü kınayan Türk kadınlarının Instagram’a siyah beyaz resimlerini koyarak başlattıkları hareket diğer ülkelerde de destek bulmuştu.