Üsküdar Üniversitesi’nin “Siyaset Okulu” sertifikalı eğitim programı başladı. “Yeni Bir Paradigmaya Doğru-Küresel Düzlemde Etnik Kimlik, Sistem ve Güvenlik Sorunları” başlığını taşıyan yeni eğitim programı kapsamında ders veren Prof. Dr. Burhan Kuzu, rejimin değişmediğini değişenin hükümet modeli olduğunu söyledi. Kuzu, Türk tipi model olmaz diyenlere de “Türk tipi başkanlık bal gibi olur” dedi.
Üniversite’nin PAMER (Postkolonyal Çalışmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi) ile Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün işbirliğiyle gerçekleştirilen program, “Yeni Bir Paradigmaya Doğru-Küresel Düzlemde Etnik Kimlik, Sistem ve Güvenlik Sorunları” başlığını taşıyor.
Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi ve PAMER Müdürü Doç. Dr. Merve Kavakçı ile Üsküdar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mithat Baydur’un koordinatörlüğünü üstlendiği 4 hafta sürecek eğitim programı 11 dersten oluşuyor.
Üsküdar Üniversitesi’nin “Siyaset Okulu” sertifikalı eğitim programı, PAMER Müdürü Doç. Dr. Merve Kavakçı ile Üsküdar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mithat Baydur ve AK Parti İstanbul Milletvekili Dr. Ravza Kavakçı’nın açılış konuşmaları ile başladı.
Sorgulayan siyaset uzlaşmaya götürür
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, konuşmasında siyaset dilinde en çok ihtiyaç duyulan şeyin empati olduğunu belirterek “Siyasal empati eksikliği çok önemli bir eksiklik. Siyasi empati yapılamadığı zaman orada tartışma ve kavga çıkıyor. Kişisel gelişimde öğretilen şey genellikle empati. Karşı tarafın duygularını hak ve ihtiyaçlarını anlamaya çalışmak öğretilir. Bu nedenle siyaset okulunda farklı görüşler olursa empati ortaya çıkabilir. Siyaset Okulu’nda bu kavramların ortaya çıkacağını, farklı fikirlerden yola çıkarak hakikatin bulunacağına inanıyorum. Onaylayan değil, sorgulayan siyaset hakikati bulmaya ve uzlaşmaya götürür. Çoğulculuğun olduğu siyaseti önemseyelim” diye konuştu.
Prof. Dr. Ersan Şen ve Burhan Kuzu’dan ilk ders
Siyaset Okulu’nun ilk dersini ise İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ersan Şen ile Ak Parti İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu verdi. Prof. Dr. Ersan Şen, “Yeni Anayasa Tartışmaları ve Hukuk Düzeni” ni anlattı.
“Yeni Anayasaya Türkiye’nin Neden İhtiyacı Var?” başlıklı konuşma yapan Burhan Kuzu, 2016’yı neredeyse bitirecek olan Türkiye’nin hala yeni Anayasa’nın konuşulmasının kendilerini de rahatsız ettiğini belirterek “Demek ki siyaset hala durulmamış, sorun var demektir. Bugün bu konuları konuşuyor olmamız iyi bir şey olduğu anlamına gelmez. Bu mesele çözülmeliydi. Bugün burada başka sorunları konuşmamız lazımdı” dedi.
Anayasa sorununun 200 yıllık bir mesele olduğunu belirten Kuzu, birkaç alanda yanlış yapıldığını Türkiye’de milli iradeye bir güvensizlik olduğunu belirterek “Anayasanın bam teli burası, demokrasinin bam teli burası. Milli iradeye onun yetkili temsilcisine güvenilmeyen bir sistemde demokrasi asla getiremezsiniz. Türkiye’de de bunu görüyorsunuz” dedi.
Anayasanın en nihayetinde bir metin olduğunu belirten Prof.Dr. Kuzu, “En iyi nasıl yazılır, bunun dünyada kimi örnekleri vardır. Ama asıl olan zihniyet meselesidir doğrudur buna ben de katılıyorum. Hangi metni yazarsan yaz, elbette ki zihniyet önemlidir. Ama ben bunu şuna benzetirim. Araba mı iyi olsun şoför mü iyi olsun? İyi şoför araba kötü, efendim benim zihniyetim çok iyi. Hem siyasetçiliğin kaliteli olması hem de arabanın kaliteli olması lazım. Zihniyet meselesini elbette kabul ediyorum ama aracın da elle tutulur olması lazım” dedi.
Milli iradeye güvensizlik var
Prof.Dr. Burhan Kuzu, 82 Anayasası’nı yazan kişilerin özgürlüğü verdiğini ancak şüpheci ve sorgucu yaklaşımlar nedeniyle bunların törpülendiğini belirterek şunları söyledi:
“Anayasa’nın özgürlük bölümünde 1950 tarihli Avrupa Sözleşmesi’nin ledye yasaklanması, birçok hüküm o kadar benziyor ki ama devamında ne yapıyor ancak diyerek ama diyerek o verdiği özgürlüğü tırpanlaya tırpanlaya kördüğüme dönüştürmüş. İşin içinden çıkamıyorsunuz. Niye bu? Şüphe. Buradan çıkarsa ne yaparım. Sorgu temelli bakış açısı buradan kaynaklanıyor. Her iki Anayasamız da darbenin anayasasıdır. Öfkeyle kalkan zararla oturur, her iki Anayasa’da da bu manada şüphe üzerine yazılan milli iradeye güvensizlik esasına dayanan bir metin olarak gözüküyor. Oligarşik bürokratik engeller en üst düzeye çıkarılmış, bir şey kalırsa millete verirler. Vekil olarak bize verilen yetkiden oluşuyor yani Anayasa’nın genel yapısı çatısı bu. Bizim Anayasacılığımızda bir başka sorun kazıküstü yöntemler dediğimiz her şeyi kuralla çözme, kuralla sonuç alma yöntemi” dedi.
Gelişmiş ülkeler kısa Anayasa yazıyor
ABD’de Anayasa’nın 7 maddeden oluştuğunu, İngiltere’nin yazılı bir anayasası olmadığını belirten Prof. Dr. Kuzu, Anayasa kitapçığını göstererek “Bizdeki anayasa bu. Batı’dan Doğu’ya gittikçe Anayasa kabarıyor. Mesela Hindistan’da 436 maddelik Anayasa vardı, sonra onlar da değiştirdi. Gelişmemiş ülkeler uzun anayasa yazıyor, gelişmiş ülkeler kısa anayasa yazıyor” dedi.
Bu Anayasa yamalı bohçaya döndü
1982 Anayasası’nın çok değiştiğini ifade eden Kuzu, “Benim başkan olduğum dönemde en az 10 kez değişti, 18 değişiklik yapıldı, şimdi 19’uncu değişikliği yapıyoruz. Bu Anayasa artık 1982 metni değil, çünkü 85 madde değişti, çok önemli değişiklikler yapıldı. 115 noktaya temas edildi. Anayasa’nın değişmez maddeleri bir kenara bırakın, öbür alanlarda ciddi anlamda yol alındı. Ama bütün bunlara rağmen bu değişiklikler parlamenter rejim içinde kalan değişiklikler, hiçbir faydası yok. Yapılan bu değişikliklerin köklü çözüm anlamında bir faydası yok. Anayasa bir torbaya döndü, bu anayasa yamalı bohçaya döndü” şeklinde konuştu.
Sadece başkanlık ile ilgili bölüm üzerinde değişiklik yapmak istediklerini ifade eden Kuzu, “Anayasa sadece eski hantal haliyle kaldı benim gönlüm isterdi ki sıfırdan taptaze yeni bir anayasa yapalım. Mevcut sistemin parlamenter modelin neyini beğenmedik de biz bu modele geçiyoruz? Ben de onlara diyorum ki 7 Haziran’a bir bakın deyince evet hocam o da var diyorlar, 7 Haziran bize eski dönemlerin bir hatırlatması” diye konuştu.
Ortada rejim değişikliği yok!
Dünyada üç ana hükümet modeli olduğunu belirten Kuzu, “Parlamenter Model, İngiliz sistemi. Tam başkanlık ABD modeli ve yarı başkanlık Fransız modeli. Hükümet dediğimiz model aslında bir yönetim biçimi. Randıman almaya yönelik bir meseledir. Bunu niye söylüyorum çünkü bugün biz başkanlık modeli dediğimiz anda muhalefet ne diyor? Rejim değişiyor diyor, ortada rejimin falan değiştiği yok. Bir hükümet modeli değişikliği meselesidir. Yönetim biçimi meselesidir. Cumhuriyet yerinde, demokrasi yerinde, laiklik yerinde, hukuk devleti yerinde, sosyal devlet yerinde, Anayasa’nın başlangıcı yerinde, değiştirilemez maddelerin tamamı yerinde Atatürk de yerinde oturuyor daha ne istiyorsunuz? Bunlarda bir sorun yok, bunlar yerindeyse hangi sistemin değişikliğinden söz ederek milleti kandırmaya çalışıyorsunuz. Biz hükümet modelinden bahsediyoruz. Devletin idare biçimi ayrıdır, hükümet etme biçimi ayrı bir şeydir” diye konuştu.
Türk tipi başkanlık bal gibi olur
Parlamenter modelin taklit edilmesinin mümkün olmadığını belirten Kuzu, “Başkanlık modelinin ana arterinden kopmamak kaydıyla versiyonu çok. Hani niye Türk tipi model olmaz diyorlar, biz de onu yapmaya çalışıyoruz. Bal gibi olur, olmaz diye bir şey yok, biz de onu yapmaya çalışıyoruz. Türk tipi parlamenter rejim olmaz, Fransız tipi olmaz. Almanya çıktı Fransa çıktı, tutturamadı olmuyor yani. Biz de çıktık biz de olmuyor. 82 Anayasası parlamenter model. Buna başkanlık diyen var, yarı başkanlık diyen var ama parlamenter rejim diyen neredeyse yok. Ama parlamenter rejim bu, o niyetle kurulmuş. Yapamazsın, olmaz” dedi.
Çok partili koalisyonlar istikrarı engelliyor
Parlamenter sistemin çok partili koalisyon sistemlerini gündeme getirdiğini, bunun da istikrarı engellediğini belirten Kuzu, “Türkiye’de 6-7 grubun olduğu günleri gördük. 20 onun var, 40 onun var, tek başına hükümet yok. Hükümet kuracağız, iki parti oluyorlar, 40 gün 40 gece çalışıyorlar. Sonra Başbakan geliyor, ‘Türkiye’yi hükümetsiz bırakmadık’ diyor. 20 vekil var 15 bakanlık istiyor, 30 vekili var 20 bakanlık istiyor, Milli iradeden %2 almış bir partinin payı %80’lere tekabül ediyor, yetkinlik bakımından. Ben olamazsam olamazsın diyor. Peşin satıcı gibi” dedi. “Biz geldiğimizde 40 bakanlık vardı” diyen Kuzu, hükümetleri döneminde bakanlık sayısının 25’e indiğini söyledi. Bu rakamın da yüksek olduğunu sözlerine ekledi.
Başbakan tarihe karışacak
Başkanlık modelinin kuralları düzgün konulduğunda düzgün bir model olduğunu belirten Kuzu, “Zor bir model, kurallı bir model. Başkanlık modelinde dengeyi kuramamışsanız model işlemez. Şu yürütme bu yasamaysa buna ne verdin buna ne verdin. Bu dengeyi bir terazi gibi düşünün, bu teraziyi dengeleyemezsen bu terazi çöker. Zor bir model, kurallı bir model, kuralları güzel koyarsan güzel bir model. Onu çok iyi dengelemek lazım” dedi.
Başkanlık modelinde başbakanın tarihe karışacağını belirten Prof. Dr. Burhan Kuzu, “Aslında Cumhurbaşkanı başbakan aslında. Bugünün başbakanını düşünün, yani Tayyip Bey’in ya da başka birinin başkan olduğu bir dönemde aslında başbakan o. Ayrıca başbakan yok. Yardımcısı var, bir ya da iki olabilir. Bu iki şekilde olabilir. Mesela ABD’de başkanla beraber seçilebilir. Başkanın başına bir şey gelirse onun yerine kalan süreyi tamamlar ama bizde öyle düşünülmedi. Başkan seçilsin, yardımcı sonra kendi belirlesin. Süresi 5 yıl, bir 5 yıl daha var, 10 yıl. Bakanlar da parlamentonun dışından olacak. Yürütme organının başında başkan olacak” dedi.
Prof.Dr. Kuzu, başkanlık modeliyle müsteşarlar da dahil bürokratların hükümetle gelip hükümetle gideceğini söyledi. Meclisin dar bölge ve daraltılmış bölge ile seçileceğini belirten Kuzu, milletvekillerinin daha aktif ve etkin olacaklarını da ifade etti. Kuzu, denetimde de siyasi sorumluluğun ön planda olacağını belirterek “Başkan 5 yılda bir halka giderek hesabını verecek. Bakanların sıkıntısı varsa bundan başkan sorumlu olacak ve istediği zaman o bakanı değiştirecek. Başkan parlamentoyu suçlayarak yüce divana gönderebilecek.” diye konuştu.
Ak Parti ve CHP’li milletvekilleri ders verecek
Eğitim programında; Abdurrahim Boynukalın (Gençlik ve Spor Bakanı Yardımcısı), Can Baydarol (ABKAD Başkan Yardımcısı), Dr. Doğan Üçok (Sabancı Üniversitesi-IICEC), Gürsel Tekin (CHP İstanbul Milletvekili), Markar Eseyan (AK Parti İstanbul Milletvekili), Nevzat Çiçek(Gazeteci/Yazar), Ravza Kavakçı (AK Parti İstanbul Milletvekili), Yrd. Doç. Dr. Selman Öğüt (Medipol Üniversitesi), Yıldız Ramazanoğlu(Yazar), farklı başlıklar altındaki oturumlarda konuşmacı olarak yer alacak.
24 Aralık’ta sona erecek programda ele alınacak diğer konu başlıkları ise; “DAEŞ Sonrası Irak, Musul, Suriye Üzerine Bir Değerlendirme”, “Türkiye’nin Gündemindeki Güncel Siyasi Meseleler”, “BM’nin Yeniden Yapılandırılması: Güvenlik Konseyi ve 5 Büyük Üzerine Eleştirel Bir Bakış”, “Post-Kolonyal Sinema Anlayışı Üzerine İncelemeler”, “Son Gelişmeler Işığında TR-AB İlişkileri: Dünü, Bugünü, Yarını”, “Artı ve Eksileriyle Başkanlık Sisteminin Genel Bir Analizi ve Türkiye Özelinde İşlevselliği”, “Dünya Enerji Üretiminde Yeni Bir Kırılma Noktası: Kaya Gazı”, “Temsili Güç Sitemleri Yönünden Darbe Komisyonu Günlükleri” ve “Türkiye’de Darbelere Geçit Vermeyen Yeni Gençliğin Sosyolojik Dinamikleri” olacak.