New York İşgal Altında Yaklaşık 100 yıl sonra yeniden geldiler

New York İşgal Altında Yaklaşık 100 yıl sonra yeniden geldiler

New York  İşgal Altında Yaklaşık 100 yıl sonra yeniden geldiler
 Yaklaşık 100 yıl sonra yeniden geldiler. Ve başta New York olmak üzere ABD’nin 50 eyaletini adım adım işgal ediyorlar. Ne Pentagon engel olabiliyor ne de CIA… Ne Arnold Vali birşey yapabiliyor, ne de dedektif Can Makleyn…


Yaklaşık 100 yıl sonra yeniden geldiler. Ve başta New York olmak üzere ABD’nin 50 eyaletini adım adım işgal ediyorlar. Ne Pentagon engel olabiliyor ne de CIA… Ne Arnold Vali birşey yapabiliyor, ne de dedektif Can Makleyn…

Biraz yaşı geçkince New Yorklular hep aynı şeyi söylüyor… New York, King Kong’tan beri böylesi bir istilaya uğramamıştı. Son olarak, bu hafta sonunda ABD’nin en ünlü gökdeleni Empire State Building’i de ele geçirdiler. Daha kötüsü, bir zamanlar kendilerine karşı oldukça etkili olan silahlar da artık hiçbir işe yaramıyor. Çünkü bunlara karşı savunma mekanizmalarını geliştirmiş durumdalar. Bunlarla mücadele edecek yeni silah konusunda ise dünyanın en büyük ordusuna sahip ABD bile zaman zaman çaresiz kalıyor.

Bilim adamları bu teröristlerin kod adını ’Cimex lectularius’ olarak anıyor. Amerikalı ahali ‘’bedbug’’ ya da ‘’bed bug’’, biz ise ‘’tahtakurusu’’ ya da ‘’tahta kurusu’’ diyoruz bu haşereye... Bed bug, yatak haşeresi demek. Tahta kurusundaki ‘’kurus’’ ise, haşerenin Yunanca’daki adı olan ‘’korios’’ kelimesinden dilimize girmiş.

Son 5 yılda tarihinin en büyük tahta kurusu istilasına uğrayan New York’ta şehir yönetimi, topyekün savaş ilan etti. Belediye Meclisi Başkanı savaş için 500 bin dolarlık fon kurduklarını açıkladı. Haşerenin ele geçirdiği binalar ise artık sadece insanların yaşadığı apartmanlarla sınırlı değil. ABD’nin en ünlü gökdeleni Empire State Building’ten tarihi New York Halk Kütüphanesi binasına kadar birçok anıt binaya sızmış durumdalar. 102 katlı ünlü gökdelenin de tahta kurusu istilasına uğradığı bu haftasonu resmen açıklandı. Bina yönetimi tahta kurusu istilasını belli bölümlerde izole tutmayı başardıklarını açıklasa da, hergün binlerce turistin ziyaret ettiği ESB’nin bu istiladan ciddi bir ekonomik zarar görmesi sözkonusu.

Tahta kuruları CNN ve FOX News Televizyonlarında canlı yayına bile çıktılar diyeyim de durumun vehametini anlayın. Her iki ünlü televizyon kurumunun binası da tahta kurusu istilasına uğradı geçtiğimiz haftalarda.

CNN’in kardeşleri Warner Brothers ve Time dergisi ile beraber paylaştığı ve New York’un yeni ikiz kuleleri Time Warner Center’a gezmeye giden turistler farkında olmadan yanlarına birçok hatıra da götürebilir. CNN ve Fox News’in de tahta kurusu istilasına uğradığı ortaya çıktıktan sonra birçok çalışanın da evine götürdüğü anlaşıldı. Fox News’in en az 20 çalışanın evinde tahta kurusuna rastlandı. Bir mücadele görevlisi bu habercilerden birinin evinde gördüğü işgali 20 yıllık meslek hayatında gördüğü en ciddi tahta kurusu işgali olarak nitelendirdi.

Times Square’de bulunan ve Amerika’nın en yoğun sineması olan ‘’AMC Empire 25 Theater’’ sineması da geçtiğimiz hafta birgün boyunca perdelerini tahta kurusu gösterisi nedeniyle kapatmak zorunda kaldı. Temizledik diyorlar ama insanlarda film izleyecek iştah kalmadı.



Bu arsız haşere sürüsü, hiçbir sosyal kıstasa sahip değil. Ne lüks mağaza dinliyor ne de pahalı hotel. New York’un Abercrombie, Hollister ve Victoria's Secret gibi dünyaca ünlü giyim mağazaları da geçtiğimiz aylarda tahta kurusu istilası nedeniyle geçici süreler kepenklerini kapatmak zorunda kaldı.

Tahta kurusu ordusunun kaydetmem gereken en büyük başarısı ise kendilerinin baş düşmanı olan Belediye Sağlık Departmanı Binasını 1 yılda iki kez tamamen kapılarını kapatmak zorunda bırakmaları.

İnsanlığın tahta kurusu ile imtihanı çok eskiye gidiyor. Aristo bile kitaplarında yakınıyor bu haşereden. 1930’lu yıllardan itibaren DDT gibi kimyasal ilaçların yoğun kullanımı sonucu 1940’lı 50’li yıllara gelindiğinde gelişmiş ülkelerde nerdeyse tamamen kaybolmuşlardı. Ancak DDT’nin ve benzeri kimyasalların insan sağlığına yaptıkları tahribat ortaya çıktıktan sonra üretiminin durdurulması ve yasaklanmasıyla yeniden ortaya çıkmaya başladılar. ABD’ye 1990’lı yıllardan itibaren göçmenlerle beraber bolca geldiği tahmin ediliyor. 2000’li yıllardan itibaren ise Batı şehirlerinde adeta bir nüfus patlaması yaşıyorlar. Üstelik, bugünün tahtakuruları sürüleri bir zamanlar etkili olan zehirlere karşı bağışıklık sistemleri gelişmiş halde.

Tahta kurusunun mahremiyeti beni ilgilendirmez ama magazin dünyasına bile tuhaf gelecek garip bir seks yaşamları var bu hayvanların. Dişi bir tahta kurusu günde 5 kez ömrü boyunca 500 kez yumurtluyor. Yani, etrafta bir tane tahta kurusu gördüğünüzde bilin ki bu buzdağının sadece görünen yüzü. Ve bu gerilla ordusu geceleri ortaya çıkıyor. Bu da biz insan soyunu bunlara karçı aciz bırakan bir başka avantajları. Akşam karanlığı çökünce favori besin kaynaklarını yani bizi aramaya başlıyorlar.

Peki bizi nasıl buluyorlar? Karbondioksit ve vücut sıcaklığı. Uyurken ağzımızdan burnumuzdan çıkan karbondioksit, kabak gibi yerimizi belli ediyor. Zaten bir kere hedefi yani yatağı bulunca, ona en yakın çatlağa yerleşiyorlar. Bu artık, gece lambası olur, elektirk prizi olur, tahta aralığı olur, fotoğraf çerçevesi olur, dolap olur, yatağın altı olur bilinmez. Yattığınız yere ulaşamıyorsa tavana tırmanacak, ve aşağıda insan sıcaklığını tespit ettiği yere kendini bırakacak. Bu sebeple bizde ‘’paraşütçü haşere’’ diyen de var.



Şunu kabullenelim. Haşere dünyasında insana bu kadar hayran, insana bu kadar müptela bir başka hayvan yok. Bizi çok seviyorlar. Besin deposunu yani sizi bulan tahta kurusu, vücudunuzun neresi olduğuna hiç aldırmadan derinize ulaşacak ve operasyonuna başlayacak. İlk etapta vücudunuza iki tüp saplayacak. Birinci iğneyle sapladığı yeri uyuşturan anestezik bir sıvı pompalayacak. Olayın etiğe aykırı kısmı da bu zaten. Uyanmamızı engelleyen bu lokal anesteziden dolayı operasyonu hissetmeyeceğiz bile. Bununla beraber antikoagülan (pıhtılaşma önleyici) zerk edecek. Ve yaklaşık 5 dakika afiyetle kanımızı çekmeye başlayacak. Sofradan kalktığında sofraya geldiğinin nerdeyse 3 katı ağırlığa ve büyüklüğe ulaşacak. Sonra da yuvasına geri dönecek.

Şu ana kadarki bilimsel araştırmalar bu operasyondan dolayı her hangi bir hastalık bulaşmadığını ve tahta kurusunun insan bedenine zararlı olmadığı yönünde. Ancak onları bizim için bu kadar konuşulur kılan ne bu zararsızlıkları ne de kullandıkları sofistike teknikleri. Güvenle sığınaklarına dönmelerinden sonra derimizde operasyon yaptıkları bölgelerde başlayan dayanılmaz kaşıntı. İşte bütün hikayeyi insan için özel kılan da bu kaşıntı. Bir de kullandıkları kimyasal maddelere vücdumuzun reaksiyonu sebebiyle bölgenin kırmızılaşması.



Belki de yeryüzünde insan soyunun en ortak nefretlerinden birinin hedefi tahta kurusu. Hayvanseverler derneği bile bunlar için kılını kıpırdatmaz.

İllinois Üniversitesi böcek bilim profesörü ve ‘’Kulağa kaçanın kuyruğu: Çok ayaklı efsanesinin modern menkıbesi’’ adlı ismi yeter böcek kitabının yazarı May Berenbaum, New York Times’ta yayınlanan yazısında, insanın doğadaki beslenme zincirinin en tepesinde bulunmayı sevdiğine dikkat çekiyor ve diyor ki, özellikle olayı daha korkunçlaştıran ise görece korunmasız olduğumuz uyku anımızda ve şu fani dünyada kendimizi en güvenli hissetmek istediğimiz yatağımızda koltuğumuzda bizi gıda olarak tüketmesi. Yani mevzu haşere olması değil. Davamız şahsi. Misal yaşadığımız yerlerde malımıza eşyamıza dahleden karınca, gümüşçün, hamam böceği gibi değiller. Doğrudan hedefleri biziz.

Ama en azından kurbanları arasında ayrım yapmıyorlar. Yani pislik olan, fakirlik olan yerlerde olurlar gibi bir durum yok. New York’un en lüks otellerinde bile varlar artık. Hakeza, şehrin milyarder belediye başkanı da dahil en zenginlerinin oturduğu Upper East Side mahallesi tam bir tahta kurusu istilası altında. Ancak, bu konuda ev fiyatları ya da kira fiyatları etkilenmesin diye koca bir bölgenin ahalisi susuyor. Kendileri kaşınıyorlar, ne diyelim… 3 kuruş para için çekilir sessizlik mi bu…

Tabii ki işin bir de sosyal sınıf yönü var. Nedense tahta kurusu fakirlerle ilgili bir sorun olarak algılanıyor. Hal böyle olunca, üst gelir ve eğitim seviyelerinden birçok insan gizli gizli kaşınıyor. Bir yönüyle hak vermiyor da değilim. Bizde tahta kurusu var deseniz sosyal hayatınız bitiyor. Ne sarılanın kalıyor ne soranın ne tokalaşanın… İnsanlar size gelmemek için bahane uyduruyor, karşılaştığında 3-5 metreden selam verip kaçıyor. İnsanlar tahta kurusu ile ortak yaşama geçmişlerse bunu bir sır olarak tutuyor. Bu da tahta kurusunun kanına yağ sürüyor.

Tahta kuruları seyahati seviyorlar. Ve bugünün ulaşım imkanlarının geldiği nokta onlar için bütün dünyayı avlanma sahası haline getirmiş durumda. Bagajlara yerleşip, uçaklarla 6 ayaklarıyla asla gidemeyecekleri mesafelere gidip, yeni ve egzotik kanlar tadıyorlar. Yani gülme New Yorklunun haline, güldükçe sıra sana gelecek.

Küreselleşen dünyamızda özellikle oteller tahta kurusunun aktarma yaptığı otobüs ve uçak terminali. O yüzden New York’ta lüks bir otel bile olsa dünyanın her yerinde bir otele gittiğinizde asla çıkardığınız elbislerinizi koltuğun yatağın üstüne atmayın. Askılığa asın. Bagajınızı çantanızı açık da bırakmayın, yerde de bırakmayın. Yerden yüksekteki bagaj raflarına koyun. Azimli tahta kurularına karşı çok işe yarar mı emin değilim ama en azından ‘’elimden geleni yaptım’’ diye rahat olur içiniz. Gerisi kısmet…

New York bu istiladan nasıl kurtulacak kimse çok emin değil. Tahta kurusu ile ilgili bir haber bir yazıya denk gelmediğim tek birgün bile yok artık. Hfatalardır sıklıkla gazeterlerde manşet, ana haber bültenlerinde ilk haber oluyorlar. Moda kadın dergilerinin kapağında bile mankenlerden çok yer alıyorlar. New York'un herkesi meşhur etme potansiyeline mi yormalı bilmiyorum...

Bu mektubu güvenli ve temiz bir yerden yazıyorum. Çok şükür henüz buraya ulaşmadılar. En azından öyle tahmin ediyorum.

Kaşıntıya iyi gelir mi bilmem ama mağdur hemşehrilerime, kimilerince efsane ozanımız Bayram Aracı’ya kimilerince ise bir başka üstad Şemsi Yastıman’a ait olduğu belirtilen muhteşem ‘’Tahta Kurusu Destanı’’ türküsünü ithaf ediyorum.

Tahtakurusu elinden ben bir bizarım
Onu görünce bilmem neye kızarım
Öfkelenip ona destan yazarım
Düşmanımız oldun tahtakurusu

Ta gündüzden bana dişini biler
Yavrularını üstüme elekten eler
Teklif tekalüfsüz koynuma girer
Sevgilim mi oldun tahtakurusu

İnsanlar elinden kalmıştır naçar
Zayıfı az yoklar şişmana geçer
Işığı görünce dörtnala kaçar
Cip arabası mı oldun tahtakurusu

Akşam olsa diye acele eder
Uyumuş mu diye bir kere dener
Bitler gibi yavrum kanımı emer
Asistan mı oldun tahtakurusu

Teni gayet naziktir değince patlar
Bir gün göremezse hırsından çatlar
Eğer yer bulamazsa tavandan atlar
Paraşütçü mü oldun tahtakurusu

Cemal DEMİR/turkisah journal

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER