Mücbir sebep nedir? Yapılan Sözleşmelere Etkisi Nelerdir? Mücbir sebep nerelerde Kullanılır? Mücbir sebep borcun yerine getirilmesine engel mi?
Herhangi bir kimse tarafından alınacak önlemlere karşı, önüne geçilmesi olanaksız, borcun yerine getirilmesine engel, borçlunun iradesi dışında beklenmedik olaylar, mücbir neden olarak karşımıza çıkıyor.
Mücbir sebep, hukukta görevin, taahhüdün ve sorumluluğun yerine getirilmesine engel teşkil edebilecek nitelikte bulunan ölüm, iflas, hastalık, tutukluluk ve buna benzer hallere deniyor.
Türkçede mücbir sebep deyimi, Fransızca'daki "force majeure" deyiminin karşılığı oluyor. İngilizce'deki ve Common Law ülkelerinde yoğunlukla kullanılan "act of God" deyiminin karşılığı olarak ta kullanılır ve bu kullanım Türkçede daha çok mücbir sebep olarak ortaya çıkan büyük doğal afetleri ve olayları ifade ediyor.
Mücbir sebep aynı zamanda bir hakkın kullanılmasına da engel teşkil edebilir veya hukuktaki sürelerin kaçırılmasına da neden olabilir. İster hukuki sorumluluk ,isterse hakkın kullanılması bakımından olsun, bütün bu hallerde, mücbir sebep, sorumluluğu kaldırıcı, sorumluluğu ileri bir tarihe atıcı sonuçlar doğuracağı gibi, çeşitli hallerde sürelerin durmasının kabulü, yeni ek süreler tanınması veya başlangıçtaki sürenin hiç işlemediğinin kabulü, eski hale iade gibi hukuki çözümler de üretilmiştir.
Mücbir sebebin, hukuk dallarının ve sorumluluklar ile hakların özelliğine, hukuk kişilerinin standartlarına, değişen ve gelişen şartlara göre farklı değerlendirmelere tabi tutulduğu bir vakıadır. Bu durum esas olarak mücbir sebep kavramının nispilik özelliğinin bir sonucudur.
İmkanları düşünüldüğünde bir gerçek kişi için mücbir sebep teşkil eden bir olayın, yüksek olanaklarına göre bir Devlet tüzel kişiliğinin sorumlulukları bakımından mücbir sebep olarak değerlendirilmemesi son derece normaldir.
Esas itibariyle, mücbir sebeplerin çeşitlerini sınırlayabilmek mümkün değildir ve devamlı değişme ve gelişme halindedir.Kavramın içeriğinin ve kapsamının değiştiğinden söz edildiği de olmuştur. Ancak en eski hukuk metinlerinden bu tarafa tarihin her çağında kavrama yer verilmiştir. Kanunlarda, ilgili mevzuatta ve sözleşmelerde ve bazı uluslararası hukuki metinlerde mücbir sebepleri tanımlamaya, belirlemeye ve sınırlamaya yönelik hükümler konulduğu da olmuştur.
Mücbir sebeplerle, umulmayan haller, beklenmeyen durumlar, kaza, tesadüf, kaçınılmazlık gibi hallerle farklılıkları ve bu kavramlara bağlanan sonuçlar çeşitli hukuk dallarında ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Mücbir sebeplerin meydana gelmesinde sorumlu durumdaki kişilerin, mevcut bilgi ve imkânlara göre gereken tedbirleri alıp almadıkları hususu, olayın mücbir sebep sayılıp sayılmaması ve kişileri sorumlu tutmak bakımından özellikle araştırılması gereken bir yöndür.
Güncelleme Tarihi: 07 Mart 2017, 09:13
İnşaat Sözleşmenin “mücbir sebep” nedeniyle yerine getirilmemesi.
Günümüzde, inşaat şirketlerinin “mücbir sebep” ileri sürerek inşaa edip hak sahiplerine teslim etmeleri gereken tarihte dairelerin ya da işyerlerinin teslimini ileri tarihe ertelemektedir. İnşaat şirketleri ile ondan taşınmaz satın alan kişiler arasında imzalanan sözleşmelerde de mücbir sebep kavramına yer verilerek inşaat şirketlerine opsiyon hakkı (ileri tarihli teslim hakkı) tanınmaktadır. İnşaat şirketleri teslim tarihini ötelerken de çoğu zaman sıklıkla “mücbir sebep” hukuki sebebine dayanmaktadır. Mücbir sebep Türk milletine yabancı bir kavramdır. Bu durumda iyiniyetle parasını ödedikleri dairenin teslimini bekleyen kişiler “hukuki bilgisizlik”ten dolayı mağdur olabilmektedir. İnşaat şirketleri de bazen gerçekten mücbir sebep dolayısıyla inşaatı bitiremedikleri haller de olabilmektedir. O halde kim haklıdır. Mücbir sebep ya da eski ifadesiyle esbabı mücbiriye nedir. Bu soruların cevabını bulabilmek için yasa,öğreti ve yargısal kararlara başvurmak zorundayız.
Bir olayın mücbir sebep olarak nitelendirilebilmesi için o olayın önceden sezilemez, karşı konulamaz olması ve harici bir etkenden ileri gelmiş olması gerekir. Bu haliyle mücbir sebep ile umulmayan, beklenmeyen hal farklıdır.
Yukarıdaki unsurları içermeyen bir olay beklenmeyen bir hal niteliğini taşısa dahi mücbir sebep olarak kabul edilemez. Yargıtayın kabulü bu yöndedir.
Yukarıdaki unsurları içermeyen bir olay beklenmeyen bir hal niteliğini taşısa dahi mücbir sebep olarak kabul edilemez. Yargıtayın kabulü bu yöndedir.
Mücbir sebepler; Deprem, Kasırga, Sel, Tsunami gibi doğal afetler ya da Savaş,Genel grev gibi insan eylemleri olabilir.
Esasen kusurlu olmadığı gibi, kendisinden beklenen özeni gereği gibi yerine getirmiş olan bir şirketi ya da kişiyi kendisiyle uzaktan, yakından ilgili bulunmayan mücbir nedenlerden sorumlu tutmak adalet ve hakkaniyet duygularını incitir.
Konumuza dönecek olursak; inşaat şirketleri, sözleşmeye mücbir sebep maddesi koyarak ek süre kazanmak istemektedir. İnşaat zamanında teslim edilmemişse mücbir sebep, hal var mıdır yok mudur. İnşaatın teslim edilmemesi mücbir sebepten mi kaynaklanmaktadır ya da beklenmeyen hal, mücbir sebep kapsamında kalmakta mıdır ? İşte bu soruların cevabı için yetkili ve görevli mahkemeden alınacak bir karara ihtiyaç vardır. Yukarıda kısa genel izahlara yer vermiş olsak da her somut olay başlıbaşına ele alınarak hukuki uyuşmazlık çözümlenmelidir.
OLAĞANÜSTÜ HAL (OHAL) VE ŞİRKETLERE ETKİLERİ
Olağanüstü halin (OHAL) ilan edilmesi ile birlikte herkesin kafasında ticaret hayatına etkileri olacak mı şeklinde sorular oluştu. Bu yazımızda sürekli sorulan birkaç konu başlıklar halinde ele alınacaktır. İlgili 668 sayılı KHK ve 669 sayılı KHK
Sözleşmelere etkisi nasıl olacak?
Mücbir sebep bir borcun veya genel bir davranış yükümlülüğünün ifasına engel olan, borçlunun işletme faaliyetiyle ve kontrolü ile ilgisi olmayan, öngörülemeyen ve kaçınılamayan durumlardır. Türk Borçlar Kanunu’na göre OHAL kapsamında alınacak tedbirler dolayısıyla sözleşmeden doğan herhangi bir yükümlülüğün yerine getirilememesi durumu ifa imkânsızlığı teşkil edeceğinden mücbir sebep olarak değerlendirilebilecek ve borçlu borcundan kurtulabilecek veya mücbir sebep hali ortadan kalkana kadar ifa için beklenmesi gerekebilecektir. Burada dikkat edilmesi gereken bir uyuşmazlıkta gerçekten direkt OHAL sebebiyle bir olağanüstü halin mevcut olup olmadığının tespitinin gerekliliğidir.
OHAL ilan edilsözleşmemesi doğrudan ifa imkânsızlığına sebep olmamaktadır. Bu durumların ifa imkânsızlığı yaratması için örneğin taraflardan birinin banka hesaplarına el konulması, sözleşmeye taraf olan şirkete kayyum atanması veya kişisel edim taahhüdü içeren sözleşme ilişkilerinde borçlunun tutuklanması gibi edimin ifasını imkânsız hale getirecek gerekçelerin mevcut olması gerekmektedir.
Sonuç olarak hazırlıklı olabilmek ve zarara uğramamak için bunu öne süren şirketin haklı olup olmadığı araştırılmalıdır. Sözleşmeden dönme veya uyarlama taleplerinde Türk Borçlar Kanunun hükümlerinin varlığı tespit edilmelidir. Sözleşme ilişkisinde olunan şirketlerden OHAL’den etkileneceği düşündükleriniz varsa takip etmek ve gerektiğinde hukuksal tedbir almak faydalı olacaktır.
İş Hukuku açısından bir değişiklik var mı?
OHAL durumunda uygulanacak tedbirler arasında “işçinin isteği, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller, sağlık sebepleri, normal emeklilik ve belirli süresinin bitişi nedeniyle hizmet akdinin sona ermesi veya feshi dışında kalan hallerde işçi çıkartmalarını işverenin de durumunu dikkate alarak üç aylık bir süreyi aşmamak kaydıyla izne bağlamak veya ertelemek” de bulunmaktadır. Bu hükme göre işten çıkartmalar şöyle olabilir:
a-İşçinin kendi isteği,
b-İstifa,
c-İşveren ile işçi arasında düzenlene sözleşmenin işçi tarafından tek taraflı feshi,
d-Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan durumlar: (Mevzuatta yer alan: a ila ı bentleri sayılan 9 durum)
e-Sağlık sebepleri,( engellik hali, uygunsuz yaşam biçimi ve kötü alışkanlıklar, kronik bulaşıcı hastalık,
f-Normal emeklilik ve belirli süreli iş akdinin sona ermesi veya feshi dışında kalan haller (malulen emeklilik, mevsimlik işçilerde çalışanlar)
LLM-Labor-LawOHAL dönemlerinde uygulamanın dışında kalan tek konu işverenin, işçi ile sözleşmesini tek taraflı olarak fesih etmesi, yani gerekli görülmesi ve yasanın uygulanması yönünde bir karar olursa, işveren çalıştırdığı işçinin sözleşmesini tek taraflı olarak fesih edemez. Bu hüküm mevcut durumu fırsata çevirip işçi çıkartmalarının artması halinde veya istikrarı etkileyecek durumların olması halinde alınacak bir karardır. Henüz bu yönde alınmış bir karar yoktur. OHAL’den önce işçi-işveren ilişkisi nasılsa öyle devam etmektedir.
Vergi uygulamalarında olağanüstü hal, mücbir sebep kapsamında mıdır?
213 sayılı VUK mad. 13’te mücbir sebepleri sınırlı olarak sayarak gösterilmiştir. Olağanüstü hal uygulamaları mücbir sebep kapsamında değildir. Mücbir sebep hallerinde süreler uzamaktadır fakat OHAL bir mücbir sebep olmadığı için şu an süre bir uzaması da yoktur.
OHAL döneminde bütün vergisel ödevler devam etmektedir, bu sebeple tek tek sayılmayacaktır. Son olarak olağanüstü hal kapsamında alınacak tedbirlere ilişkin kanun hükmünde kararname kapsamında alınacak kararlar ve yapılacak işlemler sebebi ile açılan davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemeyecektir. (Bkz: 23.07.2016 gün ve 29779 sayılı RG, KHK/667-mad. 10)
İflas erteleme ile ilgili değişiklik nedir?
İcra İflas Kanunun 179. maddesi maddesine göre, sermaye şirketleri ile kooperatiflerin borçlarının aktifinden fazla olduğu beyan edilip, bu mahkemece onanırsa bu yapılar için iflas kararı verilebiliyor. Ancak yine bu kişiler, şirket veya kooperatifin mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini isteyebiliyor. Mahkeme projeyi ciddi ve inandırıcı bulursa, iflasın ertelenmesine karar veriliyor. İflas erteleme verildiğinde, borçluyla ilgili hiçbir takip yapılamıyor. Hatta daha önce başlamış takipler duruyor. Bu da şirketlere, 2 yıllık bir zaman kazandırıyor.
31/07/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan kararnamenin 4. maddesi ile yukarıda açıklanan iflas erteleme taleplerinin yerine getirilmesi OHAL süresince yasaklandı ve bu yönde yapılan talepler mahkemelerce reddedilmesi hüküm altına alındı.
OHAL, görülmekte olan davalarımızı nasıl etkilenir?
dava mahkeme hukuk
OHAL sebebiyle mahkemelerin görev yapmaması gibi bir durum söz konusu olmayacaktır, adli tatilden sonra duruşmalar kaldığı yerden devam edecektir. Hem İdari hem de Adli Yargı’da birçok hâkim ve savcının görevinin başında olmaması sebebiyle İstanbul ve Ankara Adliyeleri başta olmak üzere hâkim ve savcı sayısı konusunda eksiklik yaşanacağı kaçınılmaz bir durumdur. İlk derece mahkemelerinden birçok hâkimin istinaf mahkemelerine atandığı gibi bir döneme denk geldiği de göz önüne alındığında yargılamaların yeni atamalar yapılana kadar daha ağır şekilde işlemesi muhtemeldir.
Bu durumda örneğin görevli olduğu için her zaman uygulandığı gibi hâkimi bulunmayan bir mahkemeye, geçici olarak başka bir mahkeme hâkiminin bakacak olması gibi geçici çözümler alınacaktır. Ancak geçici görevlendirilen hâkimin özellikle ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve nihai kararlara hükmetme konusunda çekince yaşaması ve bu kararları mümkün olduğu kadar ertelemesi de muhtemeldir. Bilirkişi aşamasında olan dosyalar da ise bir gecikme yaşanmayacaktır.