Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, "Türkiye'nin önüne konan soykırım yalanı; aslında, Türk milletinin sevgi ve hoşgörüsünün nasıl ihanete dönüştüğünün hikâyesidir.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın 1915 olaylarına ilişkin sosyal medya üzerinden şu açıklamalarda bulundu; "Bugün diplomasi masasında hiçbir hukuki ve tarihî argümana dayanmaksızın masum bir halkın uğradığı haksızlıkların trajedisi diye Türkiye'nin önüne konan soykırım yalanı; aslında, Türk milletinin sevgi ve hoşgörüsünün nasıl ihanete dönüştüğünün hikâyesidir.
Sırtından vurulmaya karşı nefsi müdafaa hakkının meşruiyetini gizleme çabasıdır. Ermeni meselesi, mazlum bir ırkın uğradığı haksızlıkların trajik hikâyesi değildir. Aksine, masumiyet maskesi arkasında, sevgi ve müsamahanın dinamitlenerek sosyal hayatın nasıl mukatele ortamına tahvil edildiğinin hikâyesidir. Soykırım iddialarıysa bu mukateleden, yani birbirini öldürme olgusundan çıkarılan koca bir yalan edebiyatıdır.
Osmanlı azınlıkları arasında yaydıkları bir hastalığın vahim sonuçlarını görerek sorumluluktan kaçan Batılı ülkeler, şimdi suçlarını gizlemek için vaktiyle ateşe attıkları bir toplumun hamisi rolüne soyunmuşlardır. Oysa aynı rolü oynama inatları yüzünden Osmanlı topraklarında milyonlarca insanın kanı akmıştır. O günlerde ölen insanların kanı, bugünkü Batılıların dedelerinin ellerindedir. Artık çocukların bile inanmadığı soykırım masalı, uluslararası alandaki siyasi çıkarlar için büyük bir arsızlıkla masaya koz olarak konulmaktadır. Soykırım iddiaları yalan söylemekten nefesleri kokanların ağzında sarımsak misalidir."
Sırtından vurulmaya karşı nefsi müdafaa hakkının meşruiyetini gizleme çabasıdır. Ermeni meselesi, mazlum bir ırkın uğradığı haksızlıkların trajik hikâyesi değildir. Aksine, masumiyet maskesi arkasında, sevgi ve müsamahanın dinamitlenerek sosyal hayatın nasıl mukatele ortamına tahvil edildiğinin hikâyesidir. Soykırım iddialarıysa bu mukateleden, yani birbirini öldürme olgusundan çıkarılan koca bir yalan edebiyatıdır.
Osmanlı azınlıkları arasında yaydıkları bir hastalığın vahim sonuçlarını görerek sorumluluktan kaçan Batılı ülkeler, şimdi suçlarını gizlemek için vaktiyle ateşe attıkları bir toplumun hamisi rolüne soyunmuşlardır. Oysa aynı rolü oynama inatları yüzünden Osmanlı topraklarında milyonlarca insanın kanı akmıştır. O günlerde ölen insanların kanı, bugünkü Batılıların dedelerinin ellerindedir. Artık çocukların bile inanmadığı soykırım masalı, uluslararası alandaki siyasi çıkarlar için büyük bir arsızlıkla masaya koz olarak konulmaktadır. Soykırım iddiaları yalan söylemekten nefesleri kokanların ağzında sarımsak misalidir."