DUMA temsilcisi Malik Kerimov “Atatürk döneminde Türkiye, Sovyetler Birliği’nin tarımının yüzde 33’ünü karşılarken bugün niye bunu yapmıyor?’ diye sordu.
10. Boğaziçi Zirvesi’nde söz alan DUMA temsilcisi Malik Kerimov “Atatürk döneminde Türkiye, Sovyetler Birliği’nin tarımının yüzde 33’ünü karşılarken bugün niye bunu yapmıyor?’ diye sordu.Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım ve İstanbul Ticaret Borsası yetkilisi Hakkı İsmet Aral, bunda Marshall yardımıyla başlayan IMF politikalarının rolüne işaret etti.
Uluslararası İşbirliği Platformu (UİP-ICP) tarafından Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayesinde ve düzenlenen 10. Boğaziçi Zirvesi, "Yeni Bir Dünya Düzenine Doğru" temasıyla İstanbul'da gerçekleştiriliyor. Rosatom'un sponsorları arasında bulunduğu etkinliğin üçüncü günündeki tarım oturumunda, Dünya gazetesi yazarı Ali Ekber Yıldırım, Migros Ticaret AŞ İcra Kurulu Üyesi Cem Rodoslu, İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hakkı İsmet Aral konuşma yaptı.
Dünya gazetesi yazarı Ali Ekber Yıldırım, küresel ısınmanın tarıma olumsuz etkilerine karşı akıllı tarımın önemine değinerek “Dünya hızla değişiyor, tüketici tercihleri de değişiyor. Yeni dünya düzenine geçerken tarımda da teknolojiden yararlanılarak inovasyonlar şart. Zira, tarım küresel ısınmadan etkileniyor. İsraf da bu bağlamda önemli bir konu. Bu yüzden akıllı tarım önemli bir konu olarak karşımıza çıkıyor” dedi.
Migros yetkilisi: Anadolu, dünyanın en büyük çiftliği; tarım ise Türkiye’nin petrolüdür’
Migros yetkilisi Cem Rodoslu da tarımın önemine ilişkin bilincin artırılması gerektiğine işaret ederek “45 bin çalışanımız ve günde 2.8 milyon müşterimiz var. Ciromuzun yüzde 77’sini ise tarımdan sağlıyoruz. Yani Migros’un işinin neredeyse tamamı aslında tarım. Tarıma ülkede yeteri kadar önem verilmiyor. Bizim çocuklarımıza bir keçinin sütünün sağılmasını ya da bir tavuğun altından yumurta alınmasını öğretmemiz lazım. Böyle yaparsak 100 metrekare bir toprak bile yeter. Anadolu’daki verimliliği unutmamalıyız. Tarım bizim geleceğimiz. Anadolu dünyanın en büyük çiftliği, tarımsa bizim petrolümüzdür” dedi.
Tarımla ilgili çeşitli toplantılara katılımın düşük olduğuna işaret eden Rodoslu “Bu toplantılarda zaman zaman ümitsizliğe kapılıyorum. Çünkü dopdolu olması gereken salonlar dolmuyor, tarıma yeteri kadar ilgi gösterilmiyor. Halbuki Türkiye’nin sürdürülebilirlikte 2022-2014 yılları arasında önemli bir rolü olacak. Bizim de bunun için elimizi taşın altına koymamız gerekiyor. Onarıcı tarım bu noktada önem kazanıyor. Migros Tarım Bakanlığı ile başlattığı çalışma kapsamında 7-8 yılda onarıcı tarım alanında çalışmalar yapıyor. Mesela avokadonun yüzde 80’ı ithalken şimdi yüzde 70’i yerli. 10 yıl önce kivinin yüzde 50’si ithalken şimdi kivinin yüzde 100’ü yerli. Bu rakamların hepsini artırmalıyız. Anadolu’nun zenginliğinin farkına varmalıyız. Biz de bu farkındalığı yaratmak için ‘Anadolu Çiftliği’ isimli belgesel filmler yayınlayacağız.Türkiye’nin sadece turizmdeki sembolik noktaları değil, tarımı da dünyaya anlatılmalı” diye anlattı.
İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hakkı İsmet Aral ise “Maalesef hala dijital tarımı konuşacak seviyede değiliz. Fakat şehre göç olduğu için çiftçiler giderek azalıyor. Gençler toprakla ilgilenmiyor. Aynı kentsel dönüşüm gibi, insanları toprağına döndürecek kırsal dönüşüm de şart” dedi.
‘Atatürk döneminde Türkiye, Sovyetler Birliği’nin tarımının yüzde 33’ünü karşıladı’
Rusya Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Koordinatörü Malik Kerimov “Rusya’nın iade ettiği domateslere baktığımızda Ruslar haklı çıkıyor. Çünkü çok fazla gübre kullanılmış oluyor. Ruslar her zaman domatesi kullanmak isterler ama yeteri kadar organik olmadığı için iade ediyorlar. Ben Atatürk-Lenin dönemine dokunmak istiyorum. O zamanlar Rusya Türkiye’ye faizsiz krediler verdi. Nazilli ve Kayseri’de tekstil fabrikaları ve aynı zamanda 1967-71 senelerinde İskenderun Demir-Çelik tesisleri, Seydişehir Alüminyum tesisleri, Aliağa petrol rafinerisi, Bandırma asit sülfürik fabrikası, bunların hepsini Rusya Sovyetler Birliği döneminde Türkiye’ye katkıda bulunarak kendi teknolojisiyle kurdu. Türkiye Sovyetler Birliği’nin tarımını yüzde 33 karşılamıştır. Hem hayvan sektöründe hem de tarım, meyve sebze sektöründe. Bugün Türkiye teşvikler veriyor tarım sektörüne. Bugün maalesef Türkiye Rusya’dan buğday alıyor. Türkiye Rusya’dan 3 milyar dolara yakın buğday alıyor. Neden Türkiye Atatürk döneminde, en zayıf döneminde tarıma önem verdi? Sovyetler Birliği'nin tarımını yüzde 33 karşılayan bir ülke neden bunu bugün yapamıyor?” diye sordu.
‘Atatürk, kendisi de çiftçilik yapan bir liderdi’
Soru üzerine Yıldırım “Atatürk kendisi de çiftçilik yapan bir liderdi. Atatürk Orman Çiftliği ve aynı zamanda Silifke’deki kooperatifin hem kurucusu hem de ortağı. Atatürk gibi tarıma önem veren bir lider maalesef göremedik. Daha sonra Marshall yardımları verildi, 1980’lerde de ‘hangi ürünün fiyatı artıyorsa onu ithal edelim, fiyatı düşürelim’ gibi bir ithalat sopası çiftçinin başında. Dolayısıyla bugün birçok konuda, mercimek örneğinde olduğu gibi, geçmişte Rusya’ya buğday satarken bugün biz oradan ithal ediyoruz. Bu konuda Mısır’la yarışıyoruz. Bazen onlar birinci oluyor bazen biz. Buğday ithalatının yüzde 75’ini Rusya’dan yapıyoruz” yanıtını verdi.
‘Düşüşte ana sebep IMF politikaları’
Bu düşüşün sebebini Aral IMF politikalarıyla açıkladı. Aral “Türkiye 20 sene önce 55 milyon iken 22 milyon ton buğday üretiyordu. Bugün 82 milyonuz, herhalde 19 milyon ton üretiliyor. Türkiye çiftçiliği sanayi devriminde unutmaya başladı. Çiftçi olmak sanki kötü bir şeymiş gibi algı yaratıldı. Aslında sanayi devriminin yaparken tarım devrimini de yapabilirdi Türkiye. Avrupa bunu yaptı. Ama Türkiye ikinci, üçüncü plana attı. IMF politikaları da işin içine girince ‘siz üretmeyin biz ucuza verelim’ gibi dayatmalarla Türkiye’yi üretimden çektirdiler. Ana sebeplerden bir tanesi de genel algı ve IMF politikaları” yanıtını verdi.