Ahlat
Ahlat, Anadolu'nun kalender ağaçlardan biridir.
Azla yetinen, bulunduğu yerden şikayet etmeyen, en kurak bölgelerde bile varlığını sürdürebilen ahlat ağacının meyveleri de bir çok canlıya besin kaynağı olur.
"Ayının bildiği üç türkü var, üçü de ahlat üstüne" özdeyişi, Türkiye'nin hemen her bölgesinde doğal olarak yetişen ahlatın bir çok kuş ve memeli türü yanında ayılar tarafından da çok sevildiğinin göstergesidir.
Yaban armudu, çakal armudu, taşlı armut ve çörtük gibi bir çok isimle anılan Ahlat ağacı Doğu Anadolu'da kadim bir kente de adını vermiştir. İç Anadolu coğrafyasının çıplak bozkırlarında sürülmüş tarlalar ya da ekinlerin arasında tek tük beliren ağaçlardan biri de ahlattır.
Alıç, kuşburnu ve muşmula gibi gülgiller ailesinin bir üyesi olan ahlat binlerce yıldır insanoğlunun da en eski besin kaynaklarından biri. Büyük savaşlar görmüş Anadolu toprağının insanı, kıtlık ve zorluk yıllarında ahlatın meyvelerini ekmeğine katık etmiştir.
Sonbaharda olgunlaşmaya başlayan ahlat meyveleri asit ve tanen içerdiğinden buruk bir tat verir ve yemesi zordur. Ancak kışa doğru iyice olgunlaşan meyvelerin tadı ve aromasına doyum olmaz. Yaşı ellinin üstünde olan kırsal kökenli insanların hemen hepsinde bir ahlat ağacı anısı vardır. Bir sabah ansızın çıkılan göç yollarında vedalaşamadan ayrıldığı o yalnız ahlat ağacının hüznünü hep içinde taşır durur.
"Ahlat ağacı Anadolu insanına benzer" dedi "Ne derdini söyler ne de duyanı olur feryadını.
Ne vazgeçer tutunmaktan ne de terk eder toprağını. Ahlatın bildiği üç türkü vardır. Üçü de sabır üstüne..."