TÜRKİYE EKONOMİSİ NEREYE GİDİYOR?
TÜRKİYE EKONOMİSİ NEREYE GİDİYOR?
Demokrat Parti Merkez Karar Kurulu Üyesi Süleyman Uluocak’ın, DP Zeytinburnu İlçe Binası’nda her hafta düzenlediği ve her kesimden insanın büyük ilgisini çeken ve panelin bu haftaki konusu “Türkiye Ekonomisi Nereye gidiyor?” oldu. Panelin konuşmacısı İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Gökçen olurken, panele katılımın yüksek olması gözlerden kaçmadı
Toplantının açılış konuşmasını katılımcılara teşekkür ederek başlayan Mimar Süleyman Uluocak, sözlerine her zaman olduğu gibi Türkiye gündemini değerlendirerek başladı.
MİT-PKK ilişkisini eleştirerek konuşmasına başlayan Uluocak,
Türkiye’nin en önemli devlet kurumları kamuoyu önünde yıpratılmaktadır. Şu anda tutuklu bulunan eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un TSK’ya sızmış Ergenekon üyesi sıfatıyla ömür boyu hapis istemi ile yargılanmasına dikkat çeken Uluocak, gündemin en çok konuşulan konusu olan MİT hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.
“Kamuoyunda MİT Teşkilatının Kandil’de Terör Örgütü yetkilileri ile görüştüğünü, MİT elamanlarının KCK’nın kuruluşunda rol almaları, Özerk Kürdistan’ın kurulması için MİT yetkililerinin sözde Kürt Liderler ile pazarlık halinde oldukları yazılı ve görsel basında yazılıp çizilmektedir. Bu haberlerin kamuoyunu meşgul ettiğini ve bu haberler kullanılarak devletimizin ve milletimizin birlik ve beraberliğine zarar verilmektedir. Bizim başka vatanımız, başka devletimiz yoktur.”
CARİ AÇIĞIMIZ İFLAS EDEN YUNANİSTAN’DAN FAZLA
“Türkiye çok büyük bir cari açıkla karşı karşıya olup, ekonomimiz tamamen kuşatılmış durumdadır. Komşumuz Yunanistan Gayri Safi Yurt İçi Hasılası’nın yaklaşık yüzde 8’i gibi bir cari açıkla iflasın eşiğinde olurken biz Gayri Safi Yurt İçi Hasılamızın yüzde 9,5 oranı cari açıkla şuanda dünyada en büyük orana sahibiz. Brezilya’da cari açık oranı yüzde 2.5, İtalya’da yüzde 3.5’dur. Üretmeyen bir ülke konumundayız. Bunun için bizler Demokrat Parti, Adalet Partisi, Doğruyol Partisi ve Anavatan Partisi gibi geçmiş de olduğu gibi üreten bir ülkenin alt yapısını yaratmalıyız. Cari açık için GSYH’nın yüzde 5’i kadar risk yoktur diyenler ile cari açığın finansmanı yapıldığı sürece risk yoktur diyenler, mutlaka bu cari açıktan beslenenlerdir.” ifadesini kullandı.
CARİ AÇIK , GELECEĞİMİZİ HOVARDACA TÜKETMEKTEDİR.
TÜİK’in açıkladığı 2011 yılı 240 milyar dolarlık ithalat rakamlarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Enerji 54 milyar dolar, makine 27 milyar dolar, demir-çelik 21 milyar dolar, otomotiv 18 milyar dolar, elektrikli makineler 17 milyar dolar, plastikler 13 milyar dolar, mücevherat 7 milyar dolar…TÜİK’in açıkladığı yıllara yansıyan rakamları bir araya getirdiğimizde 2002 yılından 2011 yılı sonuna kadar toplam cari açığımızın 300 milyar dolar olduğu görülmektedir.Türkiye ekonomisi bugün yatırım malı ithal etmek ve yatırım yapmak için cari açık vermiyor. İstenirse ülkemizde üretebileceğimiz aramalı, hammadde ve tüketim mallarını ithal etmek için cari açık veriyor.Cari açığın düşmesi ithal ettiğimiz bu ara malı ve hammaddenin ülkemizde üretilmesine bağlıdır.
İthal ettiğimiz bu malların mutlak surette geçmiş de bizim hükümetlerimiz zamanında olduğu gibi, ülkemizde hür teşebbüsün devlet teşvikleriyle desteklenmesi suretiyle üretilmesi gerekmektedir. Ekonomi Bakanımız Zafer Çağlayan bile ithalattan rahatsızlığını “geçen yıl Türkiye’ye 14.3 milyon cep telefonu geldiğini ve bunlara 1 milyar 744 milyon dolar ödendiğini. Biz 12 ayda bir kez cep telefonu değiştirecek kadar zengin bir ülkemiyiz? diyerek, dile getirmiştir.
YERLİ OTOMOBİL İÇİN HAM MADDE YOK
Yerli otomobil konusu gündemde ama otomobil için gerekli olan ham madde üretimi ülkemizde yapılmıyor. Yassı saç üretmeden, paslanmaz çelik üretmeden Dolayısı ile yapacağımız otomobilin %60’lık kısmı yine yurt dışından ithal ürünlerle olacaktır. Gerçek manada yerli bir otomobil yapmak istiyor isek, öncelikle tüm ham maddeyi üreteceğimiz tesisleri kurmalıyız ve bu şekilde yerli otomobil üretimine başlamalıyız. Diğer türlü yerli otomobil işi sadece hayal olmaktan öteye gitmez.”
Sanayi tesislerini eski hükümetlere borçluyuz
Cumhuriyet döneminin ilk yılları hariç ülkemizdeki bütün sanayi tesisleri başta olmak üzere bütün yatırımlar DP Menderes hükümeti, AP ve DYP Demirel hükümeti ile ANAP Özal hükümeti zamanında yapılmıştır.Bugünkü iktidarın yaptığı tek şey geçmişde bizim iktidarlarımız tarafından yapılan yolları genişleterek duble yollar haline getirmek, birde dağa, taşa, yeşil alana devlet eliyle TOKİ olarak bina dikmek.
Geçmişte DP, AP, DYP ve ANAVATAN gibi bizim misyonumuzun partileri başta Keban Barajı olmak üzere Hidroelektrik Santralleri, Şeker fabrikaları, Kağıt fabrikaları, Çimento fabrikaları, Seydişehir Alüminyum Tesisleri, Petkim, Tüpraş, İzmir Aliağa Rafinerisi, İskenderun ve Erdemir Demir Çelik Fabrikaları, Çanakkale-Çan ve Bursa-Orhaneli Linyit Tesisleri gibi sanayi tesislerini yapmış, Hem de ARÇELİK , Kale Kilit , OTOSAN, ÜLKER, Türk Demir Döküm, DYO, Marshall, ÇBS Rabak, ECA, Eczacıbaşı İlaç, Eczacıbaşı Serarmik, Pfizer İlaç, Mutlu Akü, Türk Traktör, Mannesmann Boru, TAMEK, Ankara Makarna, Kaleseramik, Pirelli, Altınyıldız, BOSSA, VAKKO, Pimaş, Alarko, AYGAZ, Polisan, Türk-Simens, YTONG gibi özel sektöre ait kuruluşları da devlet teşvikleriyle üretmeyi teşvik etmiştir.
Boğaz Köprüsünün birisi Demirel hükümeti, diğeri Özal hükümeti döneminde yapılmıştır. AKP 10 yıldır iktidarda olduğu halde, daha 3.köprünün güzargahını bile ihale edememiştir.
Yani günümüzde böyle büyük tesislerin yapılması yerine, dışa bağımlı ve üretmeden tüketmeyi ilke edinmiş bir yönetimle karşı karşıyayız” dedi.
Uluocak’tan sonra söz alan İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Gökçen, konuşmasına programa gösterilen yoğun ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getirerek başladı.
Gökçen konuşmasında 2008 yılında yaşanan ve bütün Dünya’yı etkileyen ekonomik krizin çıkış sebeplerini açıklayarak, uzun vadeli verilen krediler ve malların ekonomiye olumsuz etkilerinden bahsetti.
3-5 AYLIK VADELER 10-20 YILA ÇIKTI
Gökçen şunları söyledi;
“Mortgage adı verilen sistemle Dünya’nın bir çok ülkesinde çok uzun vadeler ile verilen konutların zamanla değerlerinin yükselmesi ve kredi geri ödemelerinde yaşanan aksaklıklar bankaları ve finans kuruluşlarını iflasın eşiğine getirdi. Batmaz denilen birçok Dünyaca ünlü banka bu krizde iflas etti. Eskiden en fazla 3-5 ay olan vade sayısı şimdilerde 10 -20 yıla kadar çıktı. Buda insanların bir şeylere almasını ve uzun vadede borçlanmasını sağladı.
10-20 yıl vadeli bir konut yada mal almak insanların geleceğine ipotek koymak demektir. Belli bir zaman sonra ödeme güçlüğüne düşen kişiler, kredi ile aldıkları mal ipotekli olduğu için satamıyor, kredi verenlerde o malı geri alsa bile satacak birileri olmadığı için ellerinde kalıyor. İşte bu sistemden kaynaklanan sorunlar 2008 yılında Dünya ekonomisini yerle bir etti.
HERYIL MİLYONLARCA İNSAN İCRA’LIK OLUYOR
Bizde o zaman böyle bir uygulama olmadığından ülkemiz bu krizden çok etkilenmedi. Ancak geçen zamanda görüyoruz ki, şuan gelinen noktada krizin başlangıcı olan faktörler ülkemizde yavaş yavaş oluşmaya başladı. Her gün yenisi yapılan konutlar, ayda 250-300 TL’ye verilen otomobiller, bir mesaj ile alınan krediler ülkemizdeki insanları harcama çılgınlığına doğru sürüklemektedir. Bu çılgınlıkla Kredi kartı kullanan ve bir müddet sonra artık borçlarını ödeyemez hala gelen vatandaşların sayısı her yıl milyonlarla ifade ediliyor. İcra mahkemeleri, bu borçları ödeyemeyen insanların dosyaları ile dolup taşıyor.
Hükümet dışarıdan gelen sıcak parayı piyasaya sürerek krizin çıkmasını ertelerken, bankalar milyonlarca insandan kredi alacaklısı olmasına rağmen, hala insanlara kredi verme yarışı içerisindeler. Bir yandan para verip öte yandan bu parayı tahsil edemiyorsan ve hala para vermeye uğraşıyorsan bu işte bir sorun var demektir.
ÜLKEMİZDE 5 MİLYONDAN FAZLA İŞSİZ VAR
AK Parti Hükümeti ekonomik anlamda her şeyin güllük gülistanlık olduğunu söylerken, Türkiye’de işsizlik oranı giderek artmaktadır. Son açıklanan rakamlarda 2 milyonun üzerinde işsiz olduğu söylenmektedir. Ama bunun yanında en az 2-3 milyon’da yıllardır iş arayan ama bir türlü bulamayan insanlar var. Hükümet bu insanları yıllardır iş bulamadığı için artık işsiz sınıfına almadığı için, bu insanlar yok sayılıyor. Gerçek işsiz oranı Ülkemizde 5 milyon’un üzerindedir.
106 MİLYAR DOLAR TİCARET AÇIĞIMIZ VAR
Ülkemizde üretim düşüyor ama ekonomik olarak büyüyoruz. Bunu anlamak çok zor. Üretimin artmadığı bir ülkede nasıl büyüme olur ? 2011 yılında ülke olarak 135 Milyar Dolar İhracat yapmışız ama buna karşılık 241 Milyar Dolar İthalat yapmışız. 106 Milyar Dolar ticaret açığımız söz konusu. Bu kadar açıkla ekonomimiz nasıl büyüyor anlamış değilim”
Prof. Dr. Ahmet Gökçen’in konuşmasından sonra toplantıya katılan konuklar söz alarak Ekonomik alandaki fikirleri beyan ederek Gökçen’e sorular yönettiler.
Toplantının kapanış konuşmasını da DP Zeytinburnu İlçe Başkanı Av. Temel Yavuz yaptı.