Kafein kullanımı nasıl olmalı?
Kafein içeren ürünlerin, sinirliliği, uykusuzluğu ve idrar sıklığını artırdığını belirten Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Kafein içeren, kahvelerin alınmasının bir sakıncası yoktur. Günlük 3 birimi geçmemelidir. Örneğin; ‘1 Kahve + 1 Çay + 1 Kola = 3’ şeklinde olmalıdır” diyerek, şu bilgileri verdi:
“Çerez ve Tohumlar: Çerez ve tohumlar esansiyel yağ asitleri kadar doğal yağların da kaynağıdır. Bu amaçla doğrudan çerez kullanılacağı gibi onların ezmeleri de kullanılabilir (fındık, fıstık ezmeleri). 1 kaşık fıstık ezmesi veya 10 adet fıstık/fındık günlük olarak yenebilir.
Meyveler: Günlük 2 meyve yenmesi önerilir. Tüm meyveler yenebilir. Öncelikle taze meyveler önerilir ama olmadığında donmuş meyveler de yenebilir.
Zeytin: Günde 3 siyah zeytin ya da 6 yeşil zeytin yenebilir. Veya bunların yerine 1 yemek kaşığı kadar yağ (5 gram) yenebilir.
Balık: Tüm balıklar istenildiği kadar yenebilir. Balıklar omega yağ asitleri ve D-vitamini açısından çok zengindir ve MS hastalarının, haftada en az bir kez balık yemeleri gerekir. Buna karşın, diğer deniz ürünlerinin tüketimi (midye, karides, ahtapot vb.) önerilmez.”
Bu gıdalara dikkat!
Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Gluten içeren gıdalar, bedensel olarak alerji yaptığı ya da alerji testlerinde alerjik olduğu görülen besinler ve akrabalarından uzak durulmalıdır” diyerek,
Yine alınan besinler, bağırsaklarda herhangi bir hassasiyet oluşturuyorsa kaçınılmalıdır. Herhangi bir gıdaya (meyveye, sebzeye veya ete karşı) alerjik reaksiyon gösterebilir. Fakat bunlar aşağıda belirtilen gıdalara karşı olduğu kadar yaygın değildirler. Bu sıralanan gıdalar, insanlarda görülen gıda alerjik reaksiyonların %90’ının nedenini oluştururlar: Süt, yumurta, yerfıstığı, ağaç fındığı (ceviz, vb...), balık, kabuklu deniz mamulleri, soya unu. Bilinenin tersine, gıda katkı maddeleri (E-numaralı) alerjik reaksiyonların nadiren sebebini oluşturur” şeklinde konuştu.
Bazı “E katkılı” besinler
Prof. Dr. Sultan Tarlacı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Günlük kullanılan ürünlerin içerisinde katkı olarak bulunabilir. Bunlar içerisinde en problemli olanlar gluten ve glutamat içerenlerdir. MonoSodyum glutamat, Vetsin, ya da E621 olarak da bilinen monosodyum glutamat birçok gıda ürününde aromayı artırmak için kullanılan bir katkı maddesidir. Bilimsel olarak bu tat beşinci tat olarak acı, tatlı, tuzlu, ekşinin yanında kabul edilir. Glutamat proteinin ana bileşenidir. Hemen hemen bütün protein içeren gıdalarda (et, kümes hayvanlarının etleri, deniz ürünleri) doğal olarak bulunur. Gıdalarda kullanılan glutamatın miktarı, gıdanın % 0,1 ile % 0,8’i arasındadır. Bu miktar geleneksel gıdalarda doğal olarak bulunan glutamat seviyesinin benzeridir. Monosodyum glutamattan başka diğer hoş koku artırıcılarda (aromalar) kullanılmaktadır. Bazıları yine glutamat kökenlidir, bunlar; monopotasyum glutamat, kalsiyum diglutamat, monoamonyum glutamat ve magnezyum diglutamattır. Bunların ürün kodu ‘E620’ ile ‘E629’ arasındadır.
Aspartam’dan uzak durun!
Aspartam kalorisi düşük bir tatlandırıcıdır. Eğer çaya tatlandırıcı koymuyor ama diyet/light kola içiyorsanız aspartam alıyorsunuz demektir. Aspartam, bir zehirleyici olan aspartata %40 oranında dönüşür. Bunun yanında metanol (bir çeşit alkol) ve formik aside de dönüşür. Eğer arspartamla birlikte, gıdalarda sıklıkla kullanılan monosodyum glutamat alınmış ise dönüştüğü ürün aspartat zehirleyici seviyesi kat kat artar. Bu maddeler serbest olarak kan-beyin engelini aşıp sinir sistemine doğrudan zarar verebileceği gibi var olan zararı da arttırabilir. Bugün için, MS tanısı olan kişiler aspartam içeren besinleri almamalıdır. Bazı çalışmalarda ‘herhangi bir kanıt yok’ dense de ‘Kanıtın yokluğu, olmadığının kanıtı olamaz’ diye düşünüp fazladan bedene aspartam yüklememek lazımdır. MS ataklarını tetiklemese de aspartamın alımının, yorgunluk, halsizlik ve uyuşma artırıcı özellikleri nedeni ile uzak durulmalıdır. Aspartamın bazı kişilerde migren baş ağrılarını tetiklediği de gösterilmiştir.
Probiyotikler, bağırsak dengesini sağlıyor
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Bağırsak florasının yokluğunun olumsuz etkilerine karşın besin yoluyla yararlı bakterilerin (probiyotik katkıların) alınması bağırsaktaki normal dengeyi düzeltip sağlığın düzelmesinde rol oynayabilmektedir. Yani bağırsak içi yararlı bakterileri, isteyerek dışarıdaki besinlerden alabilir ve bağırsaktaki dostlarımıza yerler verebiliriz” diyerek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Faydalı bakterilere ‘probiyotikler’ denir. Probiyotikler, sindirim sisteminde belli sayılarda bulunan ve temel beslenmenin yanında sağlık açısından çok yararlı olan canlı organizmalardır. Bir başka tanımda ise; Probiyotik, kullananın bağırsak mikrobiyal dengesini düzelterek yararlı bir şekilde etkileyen canlı organizmalardır. Probiyotik kelimesi Yunancada ‘Pro Biyo’ köklerinden gelir ve ‘Pro Yaşam’ anlamına gelir. Son yıllarda birçok değişik tanımla anılmıştır. Her durumda da, insanlar için yararlı bakteriyel bir ürün olarak bulunur.”