MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİMİZİ DEĞERLENDİRİRKEN
FİNLANDİYA EĞİTİM REFORMUNDAN
NELER ÖĞRENEBİLİRİZ?
Saadet Garan*
Özet : Sorgulayan ve bağımsız düşünmeyi öğretebilen bir milli eğitim sistemiyle ,ulusal kalkınmayı gerçekleştirebiliriz.
Daha donanımlı ,nitelikli öğretmenler yetiştiren kaliteli bir milli eğitim sistemiyle yetişen bireyler,ülke sorunlarını ,görebilenler ve çözebilenler olarak yarınlarımızda ülkeyi yönetenler olacaklardır.
Bizler, Köy Enstitülerinin ,o dönemin öğretmenlerinin neler başardığını bilen bir ulusuz.
Onca yoklara ve yoksulluklara rağmen nelerin yoktan var edildiğinin kanıtlandığı bir kuşağın uzantısıyız.Yine başarabiliriz.
Çağdaş eğitim sistemlerini ülkemize uyarlayarak,öğretmenlerimizi mesleki gelişimin olmazsa olmaz olduğuna inandırarak ve öğretmenlerimize bu gelişim için gereken koşulları sağlayarak ,öğretmenliği cazip bir meslek haline getirmek zorundayız.
Öğretmenlik, kolay olunabilen bir meslekten uzak kılınmalıdır.Kendisini çağa uyduramayan ,eğitim ve seminerlere katılarak yenileyemeyen öğretmenlerin mesleklerine devam etmeleri engellenmelidir.
Aksi takdirde ulusun kaderini değiştirme şansımız olamaz.
Geri kalmış,kaynaklarını yönetemeyen ülkeler arasından çıkmanın yolu yine kaliteli bir eğitime sahip olmakla mümkündür.Bunu gerçekleştirecek kişiler ise iyi donanımlı kaliteli öğretmenlerimiz olacaktır.
Gayet anlaşılır ve kolay uygulanabilir ,başarılı bir eğitim modeli olan Finlandiya Eğitiminden bahsederek,bizim sistemimizle karşılaştırmalar yapmanızı ,”Sizler neleri ,nasıl uygulamaktasınız .?”özeleştirinizi yapmanızı ve bu özeleştirinizin toplumumuza yararlı olmasını diliyorum.
Anahtar sözcükler : Eğitim, milli eğitim, eğitim reformu, temel eğitim, zorunlu eğitim,
karşılaştırmalı eğitim, uluslararası eğitim, milli eğitim,
Finlandiya Eğitim Sistemi, peruskoulu[1]…
I.GENEL OLARAK:
2001’deki ilk PISA[2] sonuçlarından bu yana İngiltere, Almanya, Fransa ve ABD uyruklu öğrenciler, kendi yurttaşları arasında ayrışık düzeylerde ve uluslararası değerlendirmede ortalama bir başarı gösterirken; Finlandiya, Kanada, Japonya ve Kore uyruklu öğrenciler ise değişik sosyo ekonomik durumlarına karşın kendi yurttaşları arasında benzer düzeylerde ve uluslararası değerlendirme yüksek derecede bir başarı göstermektedir.
Uluslararası eğitimde son on yıldır değişmeyen bu ayrımın kaynağı nedir? İster küresel, ister yerel düzlemde olsun, eğitim alanında başarıyı yakalamak için izlenmesi gereken yöntem ve yaklaşımlar neler olmalıdır? Öğrencilerinin eğitim başarısı, bir ülkenin ekonomik refahını ya da toplumsal kalkınmasını belirlemede ne denli önemli bir yere sahiptir?
Bu makalede, örnek çağdaş eğitim sistemi ve Fin mucizesi gibi unvanlarla adlandırılan, New York Times, Washington Post, CNN, Times of London, Le Monde, El País, National Public Radio, NBC, Deutsche Welle, BBC gibi uluslararası alanda önde gelen sayısız gazetenin sayfalarına taşınan ve başarsını anlamak için dünyanın dört bir yanından bini aşkın resmi delege, politikacı ve eğitmenin Finlandiya yetkililerine, okullarına ve topluluklarına başvurmasını sağlayan, Finlandiya Eğitim Sistemi’ni inceleyerek bu sorulara geçerli ve güncel yanıtlar arayacağız.
İncelememizi gerçekleştirirken, önce (i) eğitim ile ülkesel kalkınma arasındaki ilişkiyi, ardından (ii) eğitimde başarıyı yakalamak adına atılan adımları ve son olarak (iii) Finlandiya Eğitim Reformu’na geçmişten günümüze somut örneklerle kısaca değinerek, Türkiye’de bu sistemden nasıl yararlanabileceğimiz üzerinde duracağız.
II.EĞİTİMLE KALKINMAYI SAĞLAMAK: Ülkeler ve Sektörler
1.Uluslararası Retrospektif
Gerek bilim ve teknoloji alanında olsun, gerekse sanat ve kişilik; ulusların eğitim düzeyi tarih boyunca toplumsal kültür ve toplumsal kalkınma ile içiçe biçimlenmiştir.
Yakın tarihe ait bir süreç çizmek gerekirse, 1960’larda Rusya’nın Sputnik’i uzaya fırlatmasıyla; ABD’nin milli eğitiminde bilim ve matematik unsurlarını arttırmasıyla işe başlayabiliriz.
Bu iki devin rekabetini izleyen onyıllarda, Japonya ve diğer Asya ekonomilerinin yükselişi ve 2000’lerde Hindistan ve Çin’in ekonomik filizlenişiyle birlikte, finans dünyasındaki rakamların rekabeti, eğitim dünyasındaki öğrenci notlarının rekabetine dönüştü.
George W. Bush yönetimindeki NCLB[3] ve Barack Obama başkanlığındaki Race to the Top programları, öğretmenlerin bonus almasını ya da işten atılmasını öğrenci sınav sonuçlarına dayandıracak denli şiddetli bir sonuca tırmandırdı.
Diğer bir değişle, küreselleşmeyle birlikte gelen rekabet, aynı acımasız rekabet anlayışıyla birçok ülkenin eğitim sistemine yansıdı.
1980’lerden bu yana hakim olan GERM[4], ABD, Kanada, BK, Avusturalya ve İskandinav Ülkelerinde eğitimde refahtan ziyade; çok uluslu özel şirketlerin, uluslarüstü kalkınma bankalarının, uluslararsı bağışçıların, özel kuruluşların ve danışma firmalarının strateji ve çıkarlarına hizmet ediyor gibi gözüküyor. Gelişen ülkelerde küresel ve yerel gelişim bankaları; sanayi uluslarında OECD[5], ve IMF; ABD’de Pearon ve McKinsey gibi kuruluşlar bu varsayıma somut örnekler olarak gösteriliyor.
Eğitimde yeni değerler dizisi yaratmak, eğitimsel etkiyi garanti altına almak ve rekabet-denetim ortamını sağlamlaştırmak vaadleriyle oluşturulan GERM, beş küresel eğitim ilkesi çevresinde toplanıyor:
· Okullar Arası Rekabet: Temel pazar mekanizması olan “Rekabet kaliteyi, verimliliği ve etkililiği arttırır.” anlayışının eğitime yansımasıyla devlet okulları, özel okullar, bağımsız okullar ve sözleşmeli okulları birbirleriyle rekabet etmeye başladı.
· Standardize Eğitim: Öğretmen ve öğrenci için kalite ve adaleti arttıracağı düşüncesiyle müfredattan sınamaya, bilgilerden becerilere dek eğitimde standardlaşmaya gidildi.
· Kök Branşlara Odaklanma: Okuma yazma, matematik ve doğal bilimler gibi belirli branşları temel kabul ederek, öğrenciler bu alanlarda uzmanlaştırıldı.
· Sınav Odaklı Denetim: Promosyon, denetim ve yaptırım olmadan öğrencinin gelişmeyeceği düşüncesiyle; eğitim dışarıdan sınanan ödül-ceza sistemine oturtuldu.
· Okul Seçimi: Aynı serbest pazarda olduğu gibi, okul bir tüketim ürünü olarak görülerek, velilerin seçimine bırakıldı. Aynı bağlamda, okulların işleyiş ve uygulamaları da velilerin yoğun müdahalelerine açık tutuldu.
Ticari yaşam yansımaları olan zorlama, baskı, utanç, A’dan Z’ye müdahale, eğitimde pazar anlayışı, rekabet, standartizasyon, sınama, kolay ve kısa yoldan öğretmenlik, etkisiz öğretmen anlayışı, takım çalışmasını dışlama ve başarısı düşen okulları kapatma gibi uygulamalar karşısında Finlandiya, eğitim sistemini düzenlerken farklı bir yaklaşıma yöneldi.
2.Finlandiya’nın Eğitim ve Kalkınma Anlayışı
Günümüz Finlandiya okullarının çoğunun çekirdek kitap listesinde, Yedi Kardeş adlı bir roman yer almaktadır.
Fin yazar Aleksis Kivi’nin 1870’deki ilk romanı, söz konusu yetim kardeşlerin mutluluğun ve iyi bir yaşamın anahtarının okur yazar olmaktan geçtiğini anlamasını konu alır. Aynı roman, metaforik bir düzlemde, Finlandiya’nın özyaşam öyküsünü yansıtır: Fakir ve düşük-orta eğitimli bir ulustan, çağdaş bir bilge topluma geçiş tarihi.
Sovyetler Birliği çöktüğünde finansal çöküş yaşayan Finlandiya, bugün ticaret, yüksek teknoloji, sürdürülebilir gelişim, iyi yönetim, bayındırlık, cinsiyet eşitliği ve çocuk refahı konularında uluslararası düzeyde bir önder.
Finlandiya’nın ekonomisini ve toplumunu dönüştüren etkenler, Nokia Şirketinin küresel alandaki başarısı ve peruskoulu yani 9 yıllık zorunlu temel eğitim olmuştur. Oluşumuna 1970’lerin başında başlayan peruskoulu, o günden bu yana 20 hükümet ve 27 eğitim bakanı değiştirerek, günümüz Fin kültürünün yapıtaşları olan diploması, işbirliği, sorun çözme ve uzlaşma anlayışını sağlamlaştırmıştır.
GERM’in günümüz ticari gerçekleriyle birebir örtüşen anlayışına karşın, PISA verilerinde Finlandiya Yolu’nun GERM öğrencilerinden daha başarılı bir toplum yetiştirmesi üzerinde durulması gereken bir sonuçtur.
III.FİNLANDİYA EĞİTİM SİSTEMİ
1.Öğrencilerin Eğitimdeki Yeri: Herkes İçin İyi Bir Okul
a.Öğrenci Yerleştirme
i.Eğitim Reformu Öncesi Finlandiya’da Öğrenci Yerleştirme
1970 öncesinde, ilköğretim ve ilköğretim sonrasındaki okullar arasında bir bütünlük bulunmayan Finlandiya’da, değişik eğitim evrelerinden geçen öğrenciler arasında ulusal bir birlik kurulamamakta ve toplumun tarım ulusundan sanayi ulusuna geçirecek, yani Batı demokrasilerine ve pazar ekonomilerine ayak uyulmasını sağlayacak nitelikte bir eğitim bulunmamaktaydı. Eğitimsel bütünlüğün yanı sıra, yalnızca ikametgahı yakın ve ödeme gücüne sahip olanların okula gidebiliyordu ve nüfusun yalnızca %7’si üniversite mezunuydu.
ii. Eğitim Reformu Başlangıcında Finlandiya’da Öğrenci Yerleştirme
1970’lerin başında Çokamaçlı Okul Reformu ile paralel eğitim sistemi kaldırılarak, herkes için daha iyi ve daha ulaşılabilir bir anlayış benimsenerek, öğrencilerin içlerinden gelen istekleriyle eğitimlerini sürdürmelerine olanak sağlayan yeni bir eğitim sistemi getirildi.
Her öğrenciye aynı müfredatın uygulanması ya da her öğrencinin okuldan aynı sonuçları elde etmesi inancına dayanan sözde adalet anlayışın yerini; ikametgahına, velisine ya da geçmişteki okullarına bakılmaksızın her öğrencinin yüksek nitelikli eğitime ulaşması gerektiği anlayışı aldı.
Peruskoulu adı verilen yeni zorunlu öğretim düzenlemesi ile ortaokul, yerel okul ve ilkokul birleştirilerek; ikametgah, sosyo ekonomik geçmiş ya da öğrenci ilgi alanlarna bakılmaksızın zorunlu öğretim süreci her öğrenci için 9 yıla ve 16 yaşa uzatıldı. İlköğretim sonrasında öğrencilere genel eğitim ya da meslek eğitimi düzeyinde ortaöğretim olanağı sağlanmış ve nüfusun mezuniyet dağılımı önce ortaöğretim ve daha sonra yükseköğretime doğru büyük bir değişim ve gelişim yaşadı.
Çizelge III-I. 1970 Öncesi Finlandiya Eğitim Sistemi
Yaş Okul Sınıf
24+
Üniversite
Çalışma Yaşamı
Çalışma Yaşamı
Çalışma
Yaşamı
21
Üniversite
18/19
Lise
(Gymnasium)
Meslek Koleji
Meslek Okulu
Çalışma Yaşamı
12
10
16
Ortaokul
Yerel Okul
Çalışma
Yaşamı
6
10
İlkokul
7
1
Çizelge III-II. 1970 Sonrası Finlandiya Eğitim Sistemi
Yaş Okul Sınıf
24+
Üniversite
Meslek Koleji
Çalışma Yaşamı
21
18/19
Genel
Üst-Ortaokul
Meslek
Üst-Ortaokulu
Çalışma Yaşamı
12
16
Alt-Orta Düzey
……………..………..………..Peruskoulu………..……………………
9
6
10
7
İlk Düzey
1
Çizelge III-III. 1970 Sonrası Finlandiya Nüfusu Eğitim Düzeyi
2010
28
39
33
1990
18
32
50
1970
7
14
79
Yükseköğretim
Ortaöğretim
İlköğretim
iii.2015 İtibariyle Öğrenci Yerleştirme
Günümüz itibariyle, Finlandiya Eğitim Sistemi’ndeki bir öğrenciye zorunlu öğretim sonrasında dört seçenek sunulmuştur:
· Genel Üst-Ortakokula devam etmek,
· Mesleki Üst-Ortakokula devam etmek,
· Zorunlu öğretimin son sınıfına ek olarak, 10’uncu bir sınıfa devam etmek,
· Resmi eğitimini sonlandırmak.
Çizelge III-IV. Finlandiya Eğitim Sistemi 2015
Yaş Okul Sınıf
24+
Üniversite
Teknik Üniversite
Üniversite
Teknik Üniversite
Çalışma Yaşamı
21
18/19
Genel
Üst-Ortaokul
10. Sınıf
Meslek
Ortaokulu
16
Birleşik Peruskoulu
9
6
10
7
1
6
Anaokulu
1
Erken Çocukluk Eğitimi
Öğrencilerin %94’ü ilköğretim sonrası hemen üst-ortaokullardan birine devam ederken, bir kısmı resmi olmayan eğitim alıp, daha sonra üst-ortaokula devam edebilir hale geldi. Üstelik, ortaöğretime geçiş ülke çapında çok yüksek bir oranda artış gösterdi.
Ortaöğretimin yanı sıra, genel üst-ortaokulu bitiren öğrenciler Ulusal Yeterlilik Sınavı’na girerek, mesleki üst-ortaokulu bitiren öğrenciler ise düzeyleri ve becerileri doğrultusunda onay alarak yüksek öğretime geçiş yapabiliyorlar.
Çizelge III-V. Peruskoulu’dan Üst-Ortaöğretim’e Geçiş Oranı
2012
2009
2006
2003
2000
%0
%10
%20
%30
%40
%50
%60
%70
%80
%90
%100
Genel Üst-Ortaokul
Ek 10. Sınıf
Meslek Üst-Ortaokulu
Resmi Eğitimi Sürdürmeme
Son güncellemelerde ilköğretimin de öncesine gidilerek, öğrencilere ihtiyari olarak anaokulu ve erken çocukluk eğitimi de sunulmaya başlandı. Anne ve babaya, Finlandiya Devlet Sigorta Kurumu’ndan mesleki ücretlerini bire bir almak kaydıyla, annelik ve babalık iznine çıkma hakkı getirildi. Gebelikten öne iki, sonrasında da ise 5 olmak üzere, 8 ay boyunca anne – babalar çocuklarıyla işe gitmeden vakit geçirebiliyor.
Finlandiya’da çocukların %98’i, 6 yaşında ailelerinin ihtiyari isteğiyle okul öncesi eğitime başlıyor. Anaokulunda, çocuğun kişisel refahını arttırıcı, davranış ve alışkanlık özelliklerini geliştirici ve bireysel özerkliğini güçlendirici eğitimler verilirken, belirgin bir içerik bulunmadan, yalnızca çerçeve paket içerisinde matematik, bilim, tarih, estetik, etik ve dinsel yönlendirmeler gerçekleştiriliyor. Zorunlu öğretim öncesindeki tek amaç, öğrenciyi mutlu ve duyarlı bir bireye dönüştürmek.
b.Özel Eğitim
i.Sınıflarda Çeşitlilik
Her çocuğun eğitim alma hakkı dışında, Finlandiya eğitim adaleti anlayışındaki diğer bir önemli uygulama, özel eğitim gereksinimi olan çocukların da ayrı tutulmayarak, genel eğitimin içine dahil edilmesidir. Tüm özel eğitim öğrencilerinin genel sınıfların içerisinde olması nedeniyle, her okulda özel eğitim öğretmenleri ve özel gereksinimli öğrencilere yardımcı olabilecek nitelikte sınıf asistanları bulunmaktadır.
ii.Özel Eğitimin Fincesi
ABD ve diğer birçok ülkenin aksine, Finlandiya’da “özel eğitim” duyusal, konuşsal, zihinsel ya da davranışsal engeli olan öğrenciler için değil, okuma yazma, matematik ya da yabancı dil gibi herhangi bir konuda “öğrenmede zorluk” çeken öğrenciler için kullanılan bir tanımdır. Söz gelimi, 2012 yılında Finlandiya öğrencilerinin üçte biri kısmi ya da tam zamanlı olarak özel eğitim görmüştür.
iii.Yaptırımdan Önce Önlem
Özel eğitim gereksinimlerin konusunda, uluslararası alanda yaygın olan iyileştirme aşamasında müdahale yerine, Finlandiya Eğitim Sistemi’nde üst sınıflara ve üst okullara ulaşmadan önce “önleme” uygulaması yeğlenmekte ve özel eğitim gereksinimi olabildiğince erken sürede tanımlanmaktadır.
iv.Özel Eğitim Destekleri
2011’de Finlandiya Eğitim Sistemi’ndeki özel eğitim “Öğrenme ve Okul Desteği” olarak adlandırılmış ve üç özel gereksinime ayrılmıştır:
· Genel sınıf öğretmeni eylemleri ve okul emeği ile karşılanan genel destek,
· Öğretmenle eş zamanlı özel eğitim öğretmeni ve bireysel ya da küçük kümede öğrenimde kısmi zamanlı özel eğitim öğretmeni ile karşılanan yoğun destek,
· Tam zamanlı genel eğitimden özel kuruma yerleştirmeye dek değişebilen özel destek.
Son kümedeki öğrencilere Bireysel Öğrenim Planı yapılarak, bütün öğrenme sürecinin öğrenciye uygun olarak terzilenmesi sağlanır.
c.Öğrenci Çalıştırma
i.Daha Az Öğret, Daha Çok Öğren
Finlandiya Eğitim Sistemi, öğrencilerin gözetim altında olmayan çevrelerde kendi başlarına ve birbirilerine yardım ederek öğrenebildiklerine inanır. Bu nedenle okul saati ve ev ödevi zamanı olabildiğince asgaridir.
İlke olarak, Finlandiya öğrencileri öğleden sonra eve gider. İlkokullar, en genç öğrencileri için okul sonrası etkinlikler hazırlar ve yaşı daha ileri öğrenciler ise eğitsel ya da eğlensel kulüplere katılmak için teşvik edilirler. Fin gençlik ve spor birlikleri, gençlerin öğrenme ve gelişimine ilişkin etkinliklerde büyük bir görev üstlenmektedir. 10-14 yaşlarındaki öğrencilerin üçte ikisi ve 15-19 yaşlarındaki öğrencilerin yarısından fazlası en az bir gençlik ya da spor birliğine üyedir.
ABD, Hollanda, Fransa, İspanya, Avusturya ve İsrail’in alt-ortaokulda düzeyindeki okulları en yüksek öğretim saatlerine sahip ülkelerde ilk ondayken, günlük dört ders ve ders başına 45 dakika ile eğitim veren Finlandiya listenin son on ülkesi içerisindedir. ABD’de bu sayı günlük en az altı ders ve ders başına 50 dakikadır. Aynı derece okuldaki Finlandiya öğretmeni haftalık 31.6 saat öğretimde bulunurken, İngiltere öğretmeni 45.9 saat, ABD öğretmeni 44.8 saat, Avusturalya öğretmeni ise 42.7 saat öğretimde bulunmaktadır.[6]
Uluslararası araştırmalara göre Finlandiya, ev ödevi konusunda da ilköğretim ve ortaöğretim düzeylerinde en hafif yüke sahip eğitim sistemidir. Gerçekten de, öğrencilerin çoğu okulda eve geçmeden ödevlerini tamamlamış olurlar. 15 yaşındaki öğrenciler için okul dışında özel öğretmene ya da ek ders almaya da gerek duyulmamaktadır.
Okuma, matematik ve bilim alanlarında Finlandiya’ya eşit ya da üstün olan Kore, Japonya, Singapur, Şangay ve Çin’de ise öğrenciler okul sonrasında, haftasonlarında, özel kurslarda ve sınava hazırlık kurumlarında saatlerce çalışmak zorundadır. Bunun yanı sıra, Finlandiya öğrencileri evde matematik ödevi yaparken %7 stres yaşarken, Japonya ve Fransa öğrencileri için bu oran %52 ve %53’tür.
d.Öğrenci Değerlendirme
i.Daha Az Sına, Daha Çok Öğren
Standardize değerlendirme sınavları yerine, öğrencilerin kendilerinden beklenenleri ne denli iyi öğrendikleri, ulusal eğitim sisteminin kalite kontrol kriteridir.
Finlandiya Eğitim Sistemi’nde değerlendirme üç türlüdür:
· Derslikte öğretmen tarafından ve öğretmenin özerk ölçütleri doğrultusunda gerçekleştirilen tanısal, biçimsel ve özetsel değerlendirme,
· Her yarıyıl sonrası öğretmen tarafından ve okul ya da ulusal ölçütler doğrultusunda hazırlanmış karneler üzerinde, öğrencinin gelişimini akademik ve akademik olmayan yönleriyle kapsamlı bir biçimde değerlendirme,
· Öğrencilerin ulusal ölçütler doğrultusunda okulda gelişimi.
ii.Sınıf Tekrarı
Peruskoulu’da eğitim reformu boyunca sınıf tekrarlayanlar ciddi oranda azalmıştır. Fransa, Belçika, Hollanda ve İspanya’da öğrencilerin üçte biri, Almanya ve İsviçre’de ise öğrencilerin beş biri 16 yaşında dek sınıf tekrarlarken, Finlandiya’da bu oran %2’den azdır.
Bireyselleştirilmiş öğrenme ve olumlu ayrımcılık sağlayan özel eğitimin yanı sıra, Finlandiya Eğitim Sistemi’nde sınıf tekrarını azaltan diğer bir etken gerek genel gerekse mesleki üst-ortaokullarda yıl bazlı sınıflar yerine birimsel müfredatların kullanılmasıdır. Böylece öğrenciler, dersler listesinden kendi bireysel öğrenim programlarını oluşturarak, yıllık süreler yerine, öğrenci yetenekleri ve günlük yaşamlarına göre derslerini tamamlar ve herhangi bir derste başarısız olduğu takdirde, bütün bir yılı tekrarlamak yerine yalnızca başarısız olduğu dersi tekrarlar.
2.Öğretmenlerin Eğitimdeki Yeri: İyi Öğretmenler, Çok İyi Okullar
Finlandiya Eğitim Sistemi’nde öğretmenlik üç esas üzerine kurulmuştur:
· Çalışma koşulları: Öğretmenlerin dış denetim yerine öğrenci odaklı değerlendirme yapabilmelerinin ve mesleki dayanışmanın getirdiği eğitim özerkliği, aynı zamanda görevlerini de hakkıyla yerine getirmelerine olanak sağlamaktadır. Aynı özerklik ve öğretimde geçen çalışma süresinin azlığı, öğretmenin çalışma etkinlikleri olan tasarlama, öğretme, tanımlama, yürütme ve değerlendirme aşamalarını en iyi biçimde tamamlamalarını sağlar.
· Yetkinlik: Lisans ve yüksek lisans gerektirdiğinden, öğretmenlik eğitimi yetenekli genç lise mezunlarını çekmeye yetecek denli rekabetçi ve talepkar bir meslektir. Dahası öğretmenler aynı yüksek lisans diploması ile başka bir işlem gerçekleştirmeden doktoraya başvurulabilir, kamusal ve yerel yönetimlerde çalışabilir üniversitede kalabilir yada özel sektöre atılabilmektedirler.
· Saygınlık: Öğretmenler, ortalama ulusal maaştan biraz yüksek almalarına karşın, gördükleri toplumsal saygınlık ve mesleki sorumluluklarından ötürü iç güdümlü bir biçimde mesleklerine karşı sürekli olarak istekli kalmaktadırlar.
a.Çalışma Koşulları
1970’lerde oluşumuna başlayan Finlandiya mucizesi, kuruluşunu izleyen yaklaşık yarı yüzyılda üç önemli evreden geçmiştir.
· 1980’lerde Finlandiya eğitiminin görevi, yurttaşlara sorgulayıcı ve bağımsız düşünmeyi aşılamak olmuştur.
· 1990’larda, Ulusal Müfredat Reformu ile okullar diğer okullar, aileler ve velilerle işbirliğine geçmiştir. Akvaryum Projesi ile tüm Finlandiya okulları, müdürleri ve öğretmenleri birbirleriyle iletişime geçebildikleri bir ağa kavuşarak, okulları adet birer etkin öğrenme topluluğuna dönüştürmüştür. 1997 başında, 5000 öğretmen, 1000’i aşkın proje, 700 okul, 500 müdür ve 163 belediye doğrudan Akvaryum Projesi’nde yer alarak düşünce paylaşımına ve sorunları işbirliği yoluyla çözmeye verilen değeri yükseltmiştir. Bu anlayış, okulların birbirilerini rakip olarak görmelerini ve merkezi denetimi körelterek; okulların özerkliğini, kurumsal kimliğini ve sosyal sorumluluğunu de güçlendirmiştir.
· 2000’lerden günümüze dek geçen sürede ise yönetim ve yapıların verimliliğine odaklanılmıştır.
Çizelge III-VI. 1980 Sonrası Finlandiya Eğitimindeki Değişimin Üç Evresi
Bilgi Kavramı
Öğrenme Kavramı
Öğretme Yöntemleri
Müfredat
Değerler
Öğrenme Topluluğu
Ağ Kurma
Değerlendirme
Temel Eğitim
Yapılar
Üretkenlik
Nitelik Göstergeleri
1980ler
1990lar
2000-Günümüz
Okulların teorik ve metodolojik temellerini yeniden düşünme
Ağ kurma ve öz yönlendirmeli değişim yoluyla gelişim
Yönetim ve yapıların verimliliği
b.Mesleki Yetkinlik
Finlandiya Eğitim Sistemi’nde yükseköğretim öncesinde beş tür öğretmen mevcuttur:
· Anaokullarında çalışan ve okul öncesi çocuklara eğitim vermeye lisanslı anaokulu öğretmenleri,
· Preskoulu’nun 1-6’ıncı sınıf öğrencilere eğitim veren ve genellikle bir sınıfla görevlendirilen ilkokul öğretmenleri,
· Preskoulu’nun 7-9’uncu sınıflarına ve genel/iş eğitimsel üst-orta okullara –matematik, fizik, kimya gibi birden üçe dek branş dersi veren branş öğretmenleri,
· Preskoulu’da özel gereksinimli öğrenci ve öğrenci kümeleriyle çalışan özel eğitim öğretmenleri,
· Meslek üst-ortaokulunda öğrencilerine eğitim veren ve eğitim alanlarında en az 3 yıl derslik deneyimi olan meslek üst-ortaokulu öğretmenleri,
Çizelge IV-VII. Öğretmen Yeterliliği
Okul türü
Yaşı
Sınıf
Gerekli Öğrenmen Niteliği
Anaokulu
0-6
Anaokulu Öğretmeni (BA)
Okul Öncesi
6
Anaokulu Öğretmeni (BA)
İlkokul Öğretmeni (MA)
Peruskoulu
7-16
1-9
Çokamaçlı Okul Öğretmeni (MA)
İlkokul
7-12
1-6
İlkokul Öğretmeni (MA)
Alt-Ortaokul
13-15
7-9
Branş Öğretmeni (MA)
Genel Üst-Ortaokul
16-18
10-12
Branş Öğretmeni (MA)
Meslek Üst-Ortaokulu
Meslek Öğretmeni (BA)
Üniversite
19-
Yüksek Akademik Derece (MA/PhD)
Teknik Üniversite
Yüksek Eğitim Derecesi (MA/PhD)
c.Mesleki Saygınlık
Finlandiya’da öğretmenlik mesleği tıp, hukuk ve mimarlık gibi saygın görülen ve gençlerin ulaşmak istedikleri bir kariyerdir. Meslek olmanın yanı sıra, yurttaşların refah ve nihai mutluluklarının iyi bir eğitimden geçtiği düşünülerek, Finlandiya’da öğretmenlik törel bir sorumluluk olar ak görülmektedir. Öğretmenler bu nedenle, bonus ümidi ya da kovulma korkusuyla değil iç güdümlü bir isteklilikle çalışmaktadır.
3.Eğitimin Diğer İlkeleri
a. Özgünlük
Finlandiya Eğitim Sistemi’nin en önemli özelliklerinden biri kendi toplumunun gereksinimlerine uygun bir biçimde yapılanmasıdır. Diğer bir değişle Finlandiya Yolu, Finlandiya’ya yüklenen, başkasından ödünç alınan ya da genel standardlara uymaya çalışan bir sistem değil, ülkenin kendi toplumuyla bağlantılı, içsel, yaratıcı ve özgün bir vizyon çerçevesinde kurulmasıdır.
b. Esinlenme
Finlandiya Eğitim Sistemi, arkadaş ve komşu ülkelerden aldığı önerilerle özgün nitelikli yapısını zenginleştirmeyi başarmıştır. 1917’de İsveç, 1969’da OECD, 1995’te AB’den aldığı uygulamalarla; İngiltere, California ve Ontario’dan müfredat; ABD ve İsrail’den işbirlikçi öğrenme, ABD’den portfolyo değerlendirme; İngiltere, ABD ve Avusturalya’dan bilim ve matematik öğretimi; Kanada ve Hollanda’dan akran destekli liderlik gibi yöntemlerle kendi geleneklerini ve kanıtlanmış başarılarla birleştirmiştir.
c. Sürdürülebilirlik
Finlandiya Eğitim Sistemi, bugün halen özünü ve çıkış noktasını koruyarak, çağdaş yaşama ayak uydurarak değiştiğinden, toplumuna sürdürülebilir bir gelişim sunmaktadır.
IV.TÜRKİYE’NİN KUTUP YILDIZI
Tarihsel verilere ve ülkelerin uygulamalarına baktığımızda eğitim, özellikle günümüzde ülkelerin bugününü ve geleceğini etkileyen en önemli öğelerden biridir. Eğitim, belirli zümrelere sunulan bir ayrıcalık değil, halkın geneline yayılması gereken ekonomik bir zorunluluktur. Peki Türkiye kendi eğitim sistemini değerlendirirken, uluslararası kaynaklardan yararlanmalı mıdır? Eğer yanıtımız evet ise, bu kaynak hangisi olacaktır?
a.GERM ve Finlandiya Yolu
GERM ve Finlandiya Eğitim Sistemi, (özetlenecek,
Çizelge IV.I. Karşılaştırmalı Eğitim Yaklaşımları
GERM
Finlandiya Eğitim Sistemi
Okullar Arası Rekabet
Okullar Arası İşbirliği
Standardize Eğitim
Bireysel Eğitim
Kök Branşlara Odaklılık
Öğrenciye Odaklılık
Sınav Odaklı Denetim
Güven Odaklı Sorumluluk
Okul Seçimi
Sonuç Adaleti
Merkezileşme
Özerklik
b.Türkiye’deki Uygulamalar
Yıllardır,Özel Okullar Birliği Derneğinin gelenekseleştirdiği Eğitim sempozyumuna katlılıyorum.Daha sempozyuma bir bir iki ay kala tanıdık arkadaşlarla birbirimizi arar “katılacağız değil mi” sözünü alırız birbirimizden .hem arkadaş buluşmasıdır bizi heyecanlandıran hem de yeni bilgilenmeler ve Türk Eğitim Sistemi’nde çıtamızın ne kadar yükseldiğini görmek ve yeni yeni bilgiler kazanmaktır amacımız.Ancak ne hazindir ki bu buluşma sonrası ben hep boynu bükük ,mahsun dönerim Antalya’dan kendi adıma .Eğitim sistemimizin kara kaderinin değişmediğini görüp üzülerek.En çok ta yabancı konuk konuşmacıların bizim dünya sıralamalarındaki yerlerimizden bahsedişleri yokmu o canımı acıtan.
Ben Ankara Yüksek Öğretmen Okulu mezunuyum.Köy Enstitülerinden sonra ki öğretmen yetiştiren hakiki” öğretmen yetiştiren “bir okul mezunuyum.Öğretmen olmanın çok onurlu bir görev olduğunu,bir öğretmenin,toplumu aydınlatacak ve yazgısını değiştirecek kudrete sahip olduğunu ve her şeyi bilmemiz gerekliğinini beynimize öylesine kazımışlardı ki bu nedenle eğitimdeki başarısızlıklar ve dünya sıralamalarındaki geri kalmışlığımızı asla kendime ve ulusuma yakıştıramıyorum.Hatta kanıma dokunuyor adeta.Bireysel olarak “Bana düşen ne varsa yaptım”ın vicdan rahatlığı da yetmiyor bana.Çünkü 1974 ‘den bu yana baktığımda, değil ilerlemek geriye geriye gittiğimizdir gerçek olan.1974 yılında okulumdan mezun olunca (Yüksek Öğretmen Okullları’na ,her öğretmen okullarının ,ilk dereceli öğrencileri kabul edilirdi.Öğretmenlerimize anlayamadık bir konuyu bile soramazdık ,korkardık.Eğer bilmediğimiz bir şey olursa “Topla bavulunu dön geldiğin okula “olurdu.Yani hepimiz ,bize yakıştırılan başarılı öğrenci ünvanının hakkını vermek için canla başla çalışırdık.Ülkenin kalkınmasını ,ülkeyi uygarlığa taşımayı görev bilirdik.)Doğu’da görev istedim.Herkesin köşe bucak kaçmak,gitmek istemediği Doğu’ya öğretmen olmak için çok hevesliydim.Hatta Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Müdürüm bana” mutlaka oku ,yükseğini oku” diye çok nasihat verdi,Burslu okuma imkanım vardı,puanlarım yüksekti.Ama ben Kars’ta öğretmen olmayı seçtim.Kağızman Oluklu Köyüne çıktı tayinim.Yolsuz,susuz,elektriksiz bir köy düşünün.Dünyayla bağlantımın küçük bir el radyosu olan köydeydim artık.Doğu’nun tabiriyle bir göz oda kiraladık rahmetli babamla.Pencere, dışarıdan soğuk gelmesin diye naylon kaplıydı.Odanın içinde banyo,tuvalet,su ,gibi temel ihtiyac olan hiç birşey yoktu. Odanın zemini topraktı. Tavan da ahşap kalaslar vardı.
Bir akşam günlüğümü yazıyorum çıtır çıtır seslere kulak kesildim .Tavanda bir fare.Çok korktum neticede şehir kızıyım ,hayatımda köy yaşamı deneyimim yok.Dua ettim ,hatta rica da ettim fareye bana yakın gelmesin diye .Sabah okula gidince ,müdürüme ”Evimde , tavanda fare var .” dedim .Korkumu anlattım.Fare, uzun bir süre aynı yerde kalıp bana baktı sonra yürüdü gitti “dedim.Müdürüm sordu “Ne renk fare ?” diye .Ben de “Beyaz “dedim.”İyi ,korkma tarla faresidir zarar vermez” dedi gayet sakin bir şekilde .Sonra bir tezek hikayesi var köy yaşantımda .Havalar soğudu .Bir soba kurduk orta yere .Odun ,kömür almalıyım diyince gülmüşlerdi bana .Hocam tezek toplayacağız burada tezek yakarız dediler.Çocuklara haber verdik .Bugün yarın sıra size gelecek dendi.Bir kaç gün sonra köyün çocuklarıyla tarlalarda çuvallarla tezek topladık ama idareli yakmamız gerek kışın ağır geçeceği malumdu.Hiç unutmam parmaklarımı .Soba yakarken ,çıraları tutuştururken olacak parmak uçlarım hissizlenmişti.Kalın hissiz bir deriydi sanki.
Sınıfım ve okulumda da durum çok iç açıcı değildi.İki sınıf bir müdür odası gibi köyün biraz yamacında güneşin bol aydınlattığı bir okuldu. Her gün okula gidiyorum ama üç beş öğrenci var . Sınıflar boş gibi anlam veremiyordum.Köyün çocuğu olan bir öğretmenimiz daha vardı ona sordum “Nerede çocuklar niye gelmiyorlar “diye.Verilen yanıt anlayamadığım bir yanıttı. “Patostalar gelmezler.Kasım ortasına kadar yani koç katımına kadar böyle “dedi.,Şimdi patos ,koç katımı nedir . ? desem . Bilmiyorum diye ayıp olur mu diye duraksadım ama sordum nasıl “patos” Öğretmen güldü .Şehirliyim ya bilmediğim şeyler var.Önce ekin depoye girecek,hayvanlar ahıra girecek çocukların eli boşalacak sonra okula.Öyle ise ben onlara gideyim orada çalışalım.dedim .Heyecanlıyım öğrencilerle bir an evvel ders yapmak onları tanımak istiyorum.”İyi” dedi Selahattin Öğretmenim ,beni patos yapılan yere götürdü. Ben de orada anne babalarla konuşup “çocukları ne olur bırakın okula gelsin” diye anlatmaya çalışıyorum. Dediler ki hocam “ Bu işler bitmeden olmaz.” İyi dedim bende size yardım edeyim bari işler çabuk bitsin niyetindeyim .Okulda boş boş kalmayalım da işler çabuk bitsin bir işe yarayayımdı derdim..Neyse ,bana verdiler kayışları ve tarif ettiler yapmam gerekenleri .Keyifle ,hevesle girdim saman yığınlarının ortasına ,ilk başta eğlenceli gibi geldi. Görmediğim komik gelen eğlenceli bir yaşam gibi ama aman allahım nasıl kaşınıyorum saçımın dibi ,gözlerim, sırtım ,meğerse o minicik saman kırıntıları haşat edermiş adamı.Zavallı insanlar hele çocuklar nasıl alışmışlar buna.Düşündükçe ,ne kadar lüks yaşamışız diye utanası geliyor insanın. Neyse ki kasım ayının ortalarına doğru , köyümüzün tabiriyle çocukların elleri boşaldı okula geldiler .
Hiç unutmam , maaşım bin liraydı .Maaşımdan bir bölümünü duvarlara asmak için panolar,mevsim şeridi,çocuklara defter ,kalem ,çorap almak için harcardım.Defter kalemsiz hatta çorapsız gelen çok öğrencilerim olurdu.Bir gün müdürüm uyardı “Hocam bu kadar harcıyorsun, muhtarın çocuğuna bile çorap alıyosun ,bırak babası alsın .Sonra öğrendim muhtar bey şehirde çok zaman harcıyor eviyle ilgisizmiş. Müdürüm de beni korumak istemiş masraf etmeyeyim diye.Babası şehre gidip geliyor ,ilgilensin çocuğunun çorabıyla vs diye.Ama çok şaşardım . O soğuğa nasıl alışmışlardı .Lastik ayakkabılar ve yalın ayaklar.
Bir gün sınıfımda ders işliyorum gözüme bir kız öğrencinin yüzünde dolaşan böcekler çarptı. Yanına gittim saçı başı böcek dolu.Karşı oda müdür odası . Müdürüm de köyün çocuğu . Köylerine tayin olmuşlar evlenip çoluk çocuğa karışmışlar .Müdür Bey geldi öğrencinin başına baktı bana baktı “Hocam bunlar böcek değil bunlar bit” dedi ve gitti.Bende aldım öğrencimi okulun önüne oturttum sandalyeye ,güzel güneşli bir gün o güneşin sıcaklığını hiç unutamam.Güz sıcağı , içimin ısındığını hissettiren bir güneş var.Başladım bitleri saçlardan çıkarmaya kolum yoruldu ama bitiremedim .Aldım makası sınıftan saçlarını bir güzel kısacık kestim. Tutamlara yapışan böceklerlerden kurtarıyordum güzel yüzlü kızımı.Kısacık oldu saçlar yüzünün güzelliği de ortaya çıktı. Tam o kalktık içeriye doğru geçiyorduk ki müdürüm de odasından çıkıyordu. Bizi gördü müdürüm de o halını hep anlatırım aklıma geldikçe ,adamcağızda ne renk kaldı ne beniz .Fenalaştı.Kolonya bulduk,kargaşa kıyamet kopuyor,neyse kendine geldi ,”Hocam kendini öldü bil,bunlar ……… ailesinin kızı yandık yandık.” diye dizlerine vuruyor.”Bende naptım ki saçlarını temizledim bitler bitmedi .”dedim.”Akşam kalmayın evinizde gelin bizde kalın. Bizde oturun dedi .Başınıza bir şey gelir haberimiz olmaz “diyor ama ortada dört dönüyor.Neyse akşam oldu ,bir köyün çocuğu olan diğer öğretmen,köyün ebesi olan hanımı da geldi .Sürekli fıs fıs konuşuyorlar sopalar falan topluyorlar ,taşlar kapının arkasında biriktiriliyor .Kötü bir şey var ama ne ,ne oluyor anlayamıyorum.Sonra müdürümün eşi anlattı .”İki güçlü aile var köyde ama ikisi de birbirlerine düşman gibiymiş. ,Saç kesilmesi de namus meselesi gibi ciddi bir olaymış.Üstelik bunu bizim yaptırttığımızı düşüneceklerdir ve çok kavgacı bir ailedirler sonu kötü görünüyor bu işin.”dedi. .Yani benim işim zor üstelik bir başka sıkıntı da köyde hemen herkes Kürtçe konuşuyor . Türkçe’yi çok iyi bilmeyen çocuklarım var ve ben de kürtçe bilmiyorum .Çok huzursuz bir gece oldu.Müdürüm ayrı odada , eşiyle ben ve bebekleri aynı odada yatıyoruz ama uyuamıyoruz hatta uyumamaya çalışıyoruz .Üstelik ben onların canlarının sıkılmasına neden olduğum ve ev düzenlerini altüst ettiğimden de rahatsızım.Sızana dek bir sürü şeylerden konuştuğumuzu ve yorgunluktan pes ettiğimi hatırlıyorum.Neyse sabah oldu. Kahvaltı yaptık. Okula gittik .Okulda da da aynı fısfıslar ve telaşlar var. Okulda iki oda var her birinde bir pencere var Arada bir avlu odalar avluya açılıyor bir pencerede orada mevcut.Pencerelere kalaslar çaprazlandı,sopalar,taşlar toplandı kapılar kapandı sesizce bekliyoruz.Birden birisi bağırdı “İşte geliyorlar .”diye pencereden baktım 500 metre kadar ileride kalabalık bir grup aşağıdan yukarıya ,yamaca doğru geliyorlar. Bayağı kalabalıklardı.Tabi bizim cephede sağolsun müdürümüz panik ve telaşla da ayrı bir stress yaratıyor.Anladım ki ben ciddi bir probleme neden oldum.Camı pencereyi tahtalarla kapattığımıza göre , sopalı bir kavga olacak en iyisi ben bu sorunu nasıl yarattıysam ,çözeyim ve okula zarar verdirmeden bir şeyler yapayım “ diye düşünüp okuldan çıktım ama çığlıkları görseniz beni bırakmak istemiyorlar. Başıma kötü bir şeyler geleceği kesin.Ama aklım da ermiyor ki “Ben kötü olan ne yaptım ki?.Western filmleri gibi ben yukarıdan aşağıya iniyorum ,bir ordu kadınlı erkekli ,elleri sopalı yukarıya doğru geliyorlar.Aşağıdaki grupta hiç ses yok ama okuldan bana çığlık çığlığa bağırıyorlar “Dön , gel ,kaç “diye .Epey yürüdük karşılıklı zaman durmuştu sanki .Yaklaşık elli metre metre kadar kala durdular ve Kürtçe bir şeyler konuşuyorlar aralarında ama anlayamıyorum . Bir süre sessizlik oldu .Ben onlara ,onlar bana uzun uzun bakıştık. Birden saçını kestiğim öğrencim,sanırım annesiydi, bir kadının elini bırakıp koşarak bana geldi ve bacaklarıma sarıldı .Yapıştı bana .Annesi olduğunu tahmin ettiğim kadın yanımıza kadar geldi gözlerime bakarak bir şeyler söylüyordu.Ama ben de anlıyamıyordum .Ben de ona Türkçe olarak başında böcekler yürüyordu kestim ki temizlensin diye hem anlatıyorum hem de elimle işaret dili kullanmaya çalışıyordum. Kadın kızını çekti ama kızı bacaklarımı bırakmıyor .Kadın asıldı kızına ama öğrencim yapışmış bana gitmiyor.O sırada annesiyle yine bakıştık sessizce kaldık.Birden kadının gözlerinden yaşlar akmaya başladı Bana baktı ,baktı döndü arkasını gitti.Onu bekleyen eli sopalı o kalabalık gruba bakmaya cesaretim dermanım yok hissettim. Kadıncağız onlara ne anlatı ne söyledi bilmiyorum ama arkalarını dönüp sessizce gittiler. Öğrencinin elini tuttum okula doğru yürüdük okula geldiğimizde kimisi şaşkın ,kimisi baygın panik içinde karşılandık.O günden sonra bu minik kız benim küçük odamın eğlencesi oldu.Ara sıra geceleri bile bende kaldı..Ailesi de bir gün olsun bana düşmanlık gözetmedi ve dost olduk.
Doğu’da kışlar acımasız soğuk geceler ise upuzundur.zaman geçmek bilmez geceler sanki öldürülmesi gereken saatlerdir.Akşamları tüm köy gençleri toplanırlar biraraya sigara içerlerdi. Sanırsınız ki odaya soba bacası bağlanmıştır. Her yer giysiler zehir gibi tütün kokar.Sanki büyüdüğünü kanıtlamak ,sigara içebilmekti.Biz öğretmenler bir yandan da sırayla öğretmenlere veya ebenin evine gider ev ziyaretleri yapar zaman geçirirdik.Ben de gaz lambası ışığında kitap okurdum .Elimden düşmezdi kitap üstelik hızlı da okurdum .Hem dumandan rahatsız olduğum hem de konuşmaları ve uzun saatleri çok işe yarar harcanır bulamadığımdan mümkün olduğunca evde kalır kitap okurdum.Bazı hafta sonları Kars’a şehre giderdim.Aileme .Ama kar yolları çabuk kapatırdı gözgözü görmez tipiler ve boyumuzca karda kara bata çıka 3-4- saat yürüyüp yola çıkar saatlerce bekler belki şehre giden araç geçebilir diye yolda araç bekleyip bazen de bulamadan geriye dönerdik.Şimdi düşünüyorum da nasıl bir azim nasıl bir kanıksamak o zor koşulları şaşırıyorum kendime.Zorluklar ,sanki tüm yaşamlarda olmazsa olmazdı,sanki herkes aynı şeyleri yaşıyordu bizlerle. Yaş onsekiz. Yatılı okumuştum. Dünyadan bihaber gibi. Her akşam köy gençlerinin aynı tempoyla kağıt oynayıp sigara içmelerini çok anlamlandıramadığım gibi bunu bir yanlış ve bir eksiklik gibi görüyordum. Sanki farklı bir şeyler yapmalıydım .Bir farklılık olmalıydı farklı akşamlar farklı sohbetler. Birden aklıma , köyler arası bilgi yarışmaları yaparsak herkes kitap okumaya başlar mı diye bir fikir geldi.Hafta sonları da anlamlı geçmeye başlayacaktı . Ama önce kaymakamlıktan izin almalıymışız .Bence müthiş bir heyecendı.Beş kilometrelik yolu sanki bir dakikada bitirdim gibiydi.Sanki soluksuz bir yürüyüşle anayola indim ve bir süre bekledikten sonra Kağızman’a giden bir araç yakaladım.Kağızman’a vardığımda hemen kaymakamlığı sordum ve kaymakamın yanına çıktım.Oluklu Köyü’nde öğretmen olduğumu köylerarası bilgi yarışmaları yapmak istediğimi bir solukta anlattım kaymakam bey dik dik gözlerime bak baktı.”Sen mi kız başına mı yapacaksın bunları,bu kışta karda . Sakın ha dedi , sakın ha .Kızaklarla ,yollarda kaybolur gidersin kimse de katılmaz hem ne yarışması nerden çıktı.Risk bunlar .“dedi. Tam o sırada ağabeyimle olan bir sohbetimi hatırladım.Ağabeyim Kars merkez’de maliyede çalışıyordu.Bir kez bana “Kars’ta olan bir toplantıda Kağızman Kaymakamı ile tanıştığını iyi bir adama benzediğini anlatmıştı ve sıkışırsan git tanış,yardımcı olur ” demişti.Ben de Ağabeyimin ,”Bir işin olursa Kaymakam Bey’e git sana yardımcı olur . “dediğini anlattım. Adamcağız ,bilemiyorum abimi hatırladı mı hatırlamadı mı ama çok mülayimleşti .Kızım ,benden olsa yapma ,kış kötü iklimdir ,ulaşım meşakatlidir,git otur köyünde ama eğer de çok istersen ,ben görmedim duymadım haberim yok “dedi.Sevinsem mi üzülsem mi anlayamadan teşekkür ettim. Odadan ayrıldım.İstemediğine göre bu iş zor ve riskleri mi çoktu ne olabilirdi ki diye köye dönene dek düşündüm durdum.Ama köye vardığımda sanki iyi olacakmış gibi hissettiğimi herkese anlattım .Tüm köylere haber salalım ,köyler arası bilgi yarışmaları yapacağız diye.Okullara haber salındı. İlk katılımcı köy Pasinler Köyü Okulu oldu. Donduran soğuklara ,kara tipiye rağmen kızaklarla doluşup gidiyoruz ve üstelik kazanıp geliyoruz köyde bayram havası herkes ya kitap okuyor ya da birbirine sorular sorarak münazara ve yarışmalara hafıza kaydı yapıyordu.Köylerle dostluklar bile arttı.Kendi kendimize ürettiğimiz güzel bir sinerjiydi paylaşılan .Sabahları kapımın önünde küçük bir tepside bir bardak süt ,iki yumurtayla bırakılıyordu..Köylü aileler sanki bir teşekkür jestinde bulunuyorlardı.Ödüllendiriliyordum.Köylülerin toplanıp oturdukları köy odası gibi bir yer vardı. Uğramıştum bir gün yine .Köyümüzün yaşlı dedeleri bile ,”aferin kızım bak bizim çocuklar da çalıştı ha bu köyde. Boyu devrilesiler ha bu kızın yaptığını yapmadı .Aferin kızım “deyip bana yer verip ayağa kalkıyorlardı.O soğuklardan olacak ,ellerime baktığımda mor renk görüyordum .Ellerim mosmor kesiliyordu soğuktan ama mutluydum , aldırmıyordum lakin romatizma o yıllardan bana kalan bir hatıra oldu.
Bir gün hafta sonu Kars’a şehire inelim ,gidelim istedik. Bir öğretmen arkadaşla sarındık lahanalar gibi kat kat giyindik .Daha beş metre gitmemiştik ki köylü ,yaşlı bir amca bağırdı Gitmeyin ! gitmeyin!hocalar kocakarı fırtınası var tipide boğulursunuz.” diye .Ama giyinmişiz hevesle. Tipinin ciddiyetini bildiğimiz yok ki.Tipi de nasıl bir şey gözümüzü bile açamıyoruz. Yüzümüze dik dik kar saplanıyor sanki .Yüzümüz gözümüz sarılı dümdüz yürümeye çalışıyoruz.Nereye gittiğimizi bile bilmiyoruz kara bata çıka.Saatlerce yürüdük .Ayağımızın bastığı yer setleşince yola çıkmış olabileceğimizi düşündüm .Evet ana yola çıkmıştık .Hava da kararıyor gibiydi .Çok ta üşümüştüm. Bir araç geçse de binebilsek diye bekledik. neredeyse akşam olacak gibiydi. Bir araç ışığı gördük.Çok sevindik.El sallıyoruz bizi görsün ve dursun diye .Araç önümüzden geçti gitti ama on onbeş metre filan sonra durdu .Bir koşup gittik. Herhalde acıdılar almaya karar kıldılar diye havalara uçtuk. Araca bindik .Eski landrower lerden resmi bir araç.Arka bölüme geçtik.Atkılarımızı açmaya çalışıyoruz .Ama etraf kar oldu .Çok utandık .Lahana gibi kat kat sarınmışız .Aç aç bitmiyor karlar yapışmış.Şoförün yanında ön koltukta oturan bey arkaya döndü bizi sanırım bayan olarak görünce şok olmuş gibi “Ne işiniz var bu havada yollarda”dedi biz de “Öğretmeniz şehre inmek istedik “deyince adam iyice döndü o bakışı hiç unutmayacağım biz uzaydan inmiş gibi miydik hala anlayamadım.Sanırım bizim kız başına bu havada yollara düşmemiz anormal bir durumdu. Üstelik şansımıza da Kağızman Milli Eğitim Müdürü imiş.
Bir kaç soru sordu.Yolculuk bitttiği araçtan indiğimizde çok gururluyduk.Koca milli eğitim müdürüyle yolculuk ettik diye. Hiç yılmıyordum,kara ,kışa meydan okurcasına ,azimle şevkle yapmak istediğim herşeyi yapacak kadar özgüvenliydim .Hatta o gidişimiz sonrasında köye döndüğümüzde evsahibimden epey de sitem aldım.Niye bu fırtınada yola çıktım diye.Şimdi iki damla kar düşse okullar tatil oluyor ve evlerde de okul yok diye bayram havası.
V. SONUÇ
Sevgili Öğretmenlerimiz toplumsal kalkınmada çok büyük bir sorumluluğunuz var. Ulusumuzun Kahramanı Atatürk’ümüzün de söylediği gibi “Geleceğimiz ,öğretmenlerimizin ellerinde”
Öğretmendir ,ülkenin kaderini çizen. Çünkü;onun yetiştireceği öğrenciler ,yarınlarda ülkenin yöneticileri olarak görevler alacaklardır..
Eğer,bir avukatın aldığı davaları kazanması bekleniyor ise,eğer bir doktorun yaptığı ameliyatı başarıyla tamamlaması gerekiyor ise,eğer bir mühendisin yaptığı binayı sağlam yapması bekleniyor ise,
Hatta daha önemlisi her bir bireyin , insanlar tarafından takdir görmüş ,topluma yararlı örnek davranış ve alışkanlıkları olsun isteniyor ise ,okula başladığı ilk günden beri bu minik ,masum çocuklara “iyiyi,güzeli , doğruyu va ahlakı “öğretmemiz gerekmektedir.
İyiyi ,güzeli,doğruyu ve ahlakı öğrenen kişi,kendisine,ailesine ,topluma,değerlerine ve dünyaya yararlı olan kişi olur.Aksi takdirde,karakter ve kişiliğin şekillenmesinde (altı yaşına dek) çok geç kalmış oluruz ki atalarımız ne güzel söylemişler.”Ağaç yaş iken eğilir.”İnsan yedide ne ise yetmişte de o .“Elimizde o kadar güzel örnekler ,o kadar güzel deyişler var ki küçük yaşta eğitimin önemini vurgulayan.
Öğretmenlerimizin ,ekonomik koşullarının ,günümüz avrupa ülkesi standartlarının çok altında olduğu gerçeği,”Bu maaşa bu kadar iş”mantığıyla yürütülür ise suçsuz çocuklar ve toplum kaybeder.Yaşam koşullarının faturasını minicik öğrencilerden çıkarmanın ,mantık ve vicdanla bağlantısı yoktur.Bu bahanelerle öğretmenlerimizin dünyadan vazgeçercesine, sanki mezun olduğu yıldan kalmış gibi ,mesleki gelişimlerine özen göstermemeleri ,kitap okumamaları,mesleki eğitim seminerlerine katılmamalarının hiç bir haklı gerekçesi olamaz.
Öğretmenlerimizin ,öğretim süresinde şüphesiz sıkıntıları vardır.Anne-babalardan,büyük ebeveynlerden ,yaşadıkları sıkıntılar inkar edilemez.Okula başlayan çocuğunun arkasında dolaşarak zorla yemek yediren veliler yok değildir.Zorla beslenen çocuklar ,özellikle de teneffüslerde okul kantinlerinde satılan son derece yararsız hatta öbeziteye neden olan yüksek enerjili besinlerle beslenen çocukları sıralarda “Güzel çocuk ol,ellerini bağla”komutlarıyla tutmak öğretmenler için işkencedir.Ancak öğretmen,aileler için de eğiticidir.Ailelerle kuracağı başarılı iletişim ile onları da eğiterek,yanlış tutumları giderecek böylece sistemin düzelmesine destek olacaktır.
Sınıflarında sessizlik isteyen,çocukların soru sormalarına ,sınıfta dolaşmalarına,araştırmalarına “gürültü”gözüyle bakan öğretmenlerin sınıflarında özgürlükten,özgür düşünen ,sorgulayan,araştıran, düşünen ,düşündüğünü paylaşan sınıf ortamından bahsetmek zor olacaktır.Öğretmenlerimizin üretekenliğe ,yaratıcılığa imkan veren sınıf ortamlarını hazırlamaları gerekmektedir.Sınıfın sinerjisini değerlendirmenin en güzel yoludur bu ortamlar.
Yıllardır ne yazık ki ülkemiz eğitim sistemimizde ,öğrencilerimiz sadece testlere,test çözmeye odaklandırıldıklarından,sanatsal dersler hep geri planda kalmıştır.Halbuki resim ,müzik,beden eğitimi gibi dersler yaşamı daha güzel ,daha anlamlı kılan öğelerdir.Hatta kimbilir belki de bu alanlarda keşfedeceğimiz nice yetenekler ortaya çıkarılacaktır.
Ödevler,sayfalar dolusu ödevler.Dersin derste öğrenilmesi esasını gözden uzak tutarak,evlere gönderdiğimiz ödevleri ne yazık ki çocuklar anne-babalarına ya da ücretli öğretmenlerine yaptırarak,hem yalan söylemeye alışmakta hem de bu fazla bilgi yükünün altında ezilmektedir.Bugün örneğin Finlandiya’da okul ders saati yalnızca 4 saattir.Öğrenciler okul dışı saatlerde sosyal etkinlikler ve hobileriyle sosyal olmayı,kendilerini ifade edebilmeyi ve arkadaşlarından öğrenmeyi gerçekleştiriyorlar.Sadece ezberlemekle başarılı olunamayacağının faturasını bizler yıllardır yaşamaktayız.
Çok kolay öğretmen olunan ülkemizde ,kaybeden ülke bütünüdür.Bugünün gelişmiş ülkelerini incelediğimizde hiç bir ülkede bu kadar kolay öğretmen olabilme yolu yoktur.Öğretmen olmak ,iyi sıkı eğitimden geçer ve her 2-3 yılda bir de genel yapılan mesleki gelişim sınavlarına girmek zorundadır öğretmenler.Bu yüzden ,sürekli olarak kendilerini geliştirdikleri için bilgi düzeyleri gelişmekte,çağa ayak uydurmakta zorlanmamaktadırlar.Ülkemizde hala bilgisayarı olmayan binlerce anaokul öğretmeni olduğunu üzüntü ile söyleyebilirim.Bu kişilerin mevcut donanımlarıyla çağı yakalamaları mümkün müdür.?
Her öğretmenimizin, önce kendisine,kendi ailesine,belki kendi çocuklarına,topluma,insanlığa yararlı olabilmesi için kendisine yatırım yapması gerekmektedir.Okuyarak,mesleki eğitimler alarak ve diğer dünya eğitim sistemlerinden haberdar olarak ,iyi öğretmen,aktif ve etkin öğretmen olmaya çaba harcamaları çok önemlidir.
Unutulmamalıdır ki öğretmenlerimizin bugün yaşamsal sıkıntılarının çözümü için yine iyi yetişitrecekleri bireylere ihtiyacımız vardır..Dünyadan haberdar olan ,eğitimsizliğin getirdiği felaketlerin farkında olan donanımlı bireyler yetiştirilir ise bugünün eğitim bakanlarının düştüğü gaflete düşmeyen,daha vizyonlu eğitim bakanları ve kadrosuyla, sadece çağdaş eğitimi yakalamış olmakla kalınmaz ,öğretmenlerin de daha iyi koşullarda çalışmaları sağlanır.Ekonomik sıkıntılarla veya rotasyon çilesiyle uğraşmaktan kurtulan öğretmen ,kendi gelişimi için gerekli çabayı sağlar.
“ Hiç bir şey olamazsan bari bir öğretmen ol.”mantığıyla şimdiye dek ne yazık ki ülkemizin de hiç birşey olamadığını üzüntüyle yaşamaktayız.
Sevgiden,barıştan,hukuktan ,insan haklarından soyutlanan ,yanlızlığa itilen ,konuşmaktan korkan bir topluma dönüştük.
Bireysel yanlızlıklara terkettiğimiz yeni nesillerimiz ,dijital oyunların bağımlısı olarak,iletişimsiz ve ilgisiz olmaya itilmekte daha doğrusu ülke ve toplum sorunlarına duyarlılıktan uzaklaştırılmaktadırlar.
Yine uyuşturucu bağımlılığının had safhada görüldüğü özellikle İstanbul’da minik masum yavrularımız için tehlike çanlarını umursayan yok gibi.Sahipsiz ve ilgisiz kalan gençlik uyuşturucunun kurbanı olmakla kalmayıp satıcı olarak ta kendilerine,başkalarına ve ülke değerlerine farkında olmadan zarar vermektedirler.
Okul saatlerinin rutinliğinden sıyrılmak,ödev yükünden kurtulmak ve öğrenmeyi keyifli hale getirmek için öğrencilerin hobi atölyelerinde yeteneklerini geliştirmeye fırsat veren eğitim sistemiyle bu sorunların üstesinden gelmek kolay olacaktır.
Doğal olarak devletin görevleri vardır.Başarılı bir milli eğitim sistemini inşa etmek ve bunu geliştirerek,muhafaza etmek zorundadır.Eğitim sistemi ,hükümetlerin inançları ve ideolojileri için değiştirilemez.Böyle olunca zaten milli olmaktan çıkar.Yap boz tahtasına döner.Ancak öğretmenlerimiz de devlet görevini yerine getiremiyor diye kayıtsız kalma,öğrencilerini iyi yetiştirememe gafletine düşemez.Daha da sorumluluk bilinciyle ,kendisini bu sorunla baş etmeye görevli bir nefer gibi düşünerek mücadeleye,aklıyla,kalemiyle ve yetiştireceği başarılı öğrencileriyle devam etmek zorundadır.Bunu sizden öncekiler başardılar.Köy Enstitüleri bu ülkenin kaderini değiştirdi.Siz de başarabilirsiniz .Üstelik daha iyi koşullara sahipsiniz.Bilgiye kolay ulaşılan bir çağdayız.Bu inanılmaz bir avantajdır.Onlar yolsuz,elektriksiz,susuz köylerde bunları başardılar.Sizler daha kolay başarabilirsiniz.İçinizdeki azim ve yararlı olma hevesi size başarıya götürecektir.Başlamak için beklemeye gerek yoktur.Her biriniz birer ışıksınız , birilerinin size haydi demesine gerek yoktur.Başarın ve yarınları güçlü kılın.Bu öğretmenlerin en kutsal görevidir.Finlandiya Mucizesini okumanızı öneririm.Gelin biz de ikinci bir Türk Mucizesi yaratalım.Bu ülke bizim!
* Matematik öğretmeni, özel okul müdürü, eğitmen.
* Bu çalışma, Finlandiya’nın 2015 öncesi yasal düzenlemeleri doğrultusunda hazırlanmıştır.
[1] Preskoula: Finlandiya Eğitim Sistemi’nde çok amaçlı okullar için kullanılan ad.
[2] PISA: Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (Programme for International Student Assessment)
[3] NCLB: Hiçbir Çocuk Arkada Kalmayacak (No Child Left Behind)
[4] GERM: Küresel Eğitim Reformu Hareketi (Global Educational Reform Movement)
[5] OECD: Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (Organisation for Economic Cooperation and Development)
[6] Öğretmenlerin “öğretim etkinliği” dışında; öğrenci değerlendirme, derse hazırlık, okul etkinliklerine katılım gibi diğer birçok etkinlikleri de “çalışma” alanına girdiğinden, paragrafta karışıklığa mahal vermemek adına, bilinçli olarak “çalışmak” sözcüğü yerine “öğretimde bulunmak” söylemi yeğlenmiştir.