-Genel Merkez’i atalet içinde görüyor musunuz?
-Evet öyle. Yapması gerekenleri tam yapamıyor. Muhalefeti tam olarak yapamadığına inanıyorum. Zaten eksik muhalefet yaptığımız için iktidar partisinin oyu artıyor. Yoksa AKP şu anda yokuş aşağıya giden freni boşalmış araba gibi. Doğru yaptığı hiçbir şey yok.
-Halkı nasıl inandırıp da bu kadar oy topluyor?
-Ama işte bunun sorgulanması gerekmiyor mu? Biz bu sorguyu yapıyoruz. AKP’nin nasıl anlattığından ziyade, soruyu tersinden sormak lâzım. Biz niye oylarımızı artıramıyoruz, diye sorgulamamız lazım... Demek ki eksiğimiz var. Milliyetçi Hareket Partisi sorguyu sağlıklı yapamadı. Bunun sonuçlarını tespit edip bu kongrede gideremezse önümüzdeki dönemde barajı bile aşamaz. Mutlaka bunu sorgulayıp, tespit edip, sebeplerini bulup onu ortadan kaldıracak bir yeni yol haritası yapılması lâzım.
-Projeleriniz, dosyalarınız hazır mı?
-Biz bu konuda hazırlıklı insanlarız. Ne yapacağımızı bilen insanlarız. Ben, 4 Kasım günü Genel Başkan olduğumda, kendimi 5 Kasım günü icraata geçebilecek hazırlık ve yeterlilikte görüyorum. Bu hareketi çok iyi tanıyorum, insanları çok iyi tanıyorum, nefes alışlarına kadar iyi biliyorum. Onun için geçmişte yaşanmış ve edinilmiş tecrübelerden hemen düğmeye basıp icraata geçebilecek kararlılıkta bir insanım. Dinlerim, herkesle konuşurum, ama karar verdim mi kimse beni tutamaz. Bu kararımı sonuna kadar uygularım, başarıyla hayata geçirmek için elimden geleni yaparım.
- Herhâlde 4 Kasım’da konuşma için notlar aldınız? Farklı bir konuşma olacağı intibaını alabilir miyiz sizden? Halk, şimdiye kadar duymadığı şeyler duyabilecek mi?
-O da benim sürprizim olsun.
-Sabah namazıyla işe başlayacağız diyorsunuz. Neden böyle sözler deme ihtiyacı duyuyorsunuz? İşe erken başlamayı mı kastediyorsunuz?
-Ben konuşmaları veciz hâle getirmek için söylüyorum. Sabah namazıyla işe başlayacağız, demek, acelemiz var, yapacak çok şeyimiz var demektir. Bunu sloganlaştırarak söyledim. MHP kitlesi de bunu benimsedi. Bu seferberlik ruhu hâlini yansıtmak için söylenmiştir. Bizim iktidar hedefimiz var. Seferberlik döneminde postallarıyla yatan kışladaki bir asker gibi teyakkuz içerisinde, göreve en erken saatlerde başlayan bir ruh halini ortaya koymak için ben bu sözü söylüyorum. Çünkü iktidar olmak istiyorsanız, olağanüstü çalışacaksınız. Ben Milliyetçi Hareket camiasına olağanüstü bir çalışma, iktidar coşkusunu yakalamış MHP kadroları ve bunu da ibadet vecdi içinde yerine getirecek bir anlayış vaat ediyorum. Milletin duasına da ihtiyacımız var. Ben bu işin manevî yönünü de önemsiyorum. Hissediyorum milletimizin duası bizimle beraber. Başarılı olacağımıza yürekten inanıyorum.
ONUN YERİNDE OLSAM DURMAM -Partililer içerisinde genelde, halk arasında da bu yaygın: ’Bahçeli’yle bu iş gitmez!’Ama Bahçeli duruyor. Sizinki öncü bir hareket. İstediğiniz noktayı yakaladınız mı?
-Ben şu anda büyük MHP ailesinin sözcülüğünü yapıyorum. Büyük MHP ailesinin mutlak çoğunluğu benim gibi düşünüyor. MHP’de yeni bir yönetimin olması konusunda, bu Hareket’in büyük çoğunluğu karar vermiş durumda. Bu sosyal bir olay. Ben olsam bunun önünde durmam. Tabana rağmen direnmem. Tabanı baskılayarak, onun üzerinde zorlayıcı unsurları devreye sokarak ona kumanda etmeye çalışmak eşyanın tabiatına aykırıdır. Zorlama yol olur. Ben, MHP’de, bu kongrede bu değişimin yaşanmasını bir mecburiyet olarak kabul ediyorum. İktidar istiyorsak bugünkü usûl ve yöntemlerle bunu elde edemeyeceğimizi söylüyorum.
MHP’Lİ KIYIMI VAR -AKP iktidarının MHP ve MHP’lilere yönelik yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- MHP, 1980 sonrası dâhil olmak üzere siyasî tarihinin en zor dönemini geçiriyor. Çünkü Milliyetçi Hareket Partisi, AKP’nin taarruzuna uğramış bir siyasî partidir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük insan kıyımını AKP yapmıştır. Bunun kime karşı yapıyor? MHP’lilere karşı yapıyor.
-Niye başkalarına değil de MHP’lilere?
- MHP’lilere karşı alerjileri var. MHP’lileri sevmiyorlar. Bizi düşman gözüyle görüyorlar. Geçmişten gelen fikrî alt yapıları dolayısıyla Milliyetçi Hareket Partililere hayat hakkı tanımayan büyük bir düşmanlık yapıyorlar. Taş üstünde taş koymamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bürokraside MHP’liyi dinsiz ve ateistten daha büyük düşman olarak görüyorlar. İnsan kıyımını milliyetçi ve ülkücü kadrolara yapıyorlar. Tahammül edilir boyutları aşmıştır. MHP’nin bu konuda dik duruşu, bir kararlı direnişi olmamıştır. Bir direniş sergilenemediği için de bu kıyım acımasızca devam etmektedir. Ben bu kıyıma tahammül edemiyorum. AKP’nin kıyımına karşı mutlaka bir karşı dik duruşu ve direnişi organize edeceğiz. Devlet gücünü bu kadar arkasına alarak insanları korku imparatorluğu içerisinde acımasızca ortadan kaldıran bu zihniyete karşı direnme hakkımızı kullanacağız.
-Bunu nasıl yapacaksınız?
-Demokratik yollardan. Demokrasinin bize verdiği bütün yolları kullanacağız.
AKP HUKUKUNU YENDİM
-AKP’yi hukukta yenen adam diyorlar sizin için. Nedir bu?
-Ben mevcut iktidarın siyasî hışmına uğramış bir siyasetçiyim.
-Muhakeme edilmenizi siyasî hışım mı görüyorsunuz?
-Elbette. Ben AKP’nin iktidar olduktan sonra kurmuş olduğu mahkemeleri rakiplerine karşı bir silâh olarak kullandığını, mahkemelerde alınacak neticelerle siyasî partiler üzerinde bir güç ve suçlama aracı olarak kullanmak üzere hareket ettiğini düşünüyorum. MHP içerisinde de en göze batan en etkin isim olarak ben görüldüğüm için benim seçildiğimi düşünüyorum. Düşünün, iktidarda AKP, devletin bütün organlarına hâkim. Devletin bütün birimleri onun denetimi ve kumandası altında. Ben onun tek başına iktidar olduğu böyle bir süreç içerisinde yargılandım. Onun kurduğu komisyonlardan geçtim. Benim o komisyonlarda verdiğim ifadeler kafa tutuş, dikiliştir. Ayrıca benim TBMM Genel Kurulu’nda Yüce Divan’a sevk oylamam tam bir ülkücü duruşudur. Tam bir kafa tutuştur. İdama giden insanın veya suçlu sandalyesine oturtulmuş bir insanın, kendisini yargılayan insanlara böyle kafa tutabildiği, onlardan âdeta hesap soran bir tavır içine girdiği pek görülmüş şey değildir. Ben, TBMM’de: ’Devletsiniz, her şey elinizde. Elinizden geleni yapın. Beni yargılayın. Her zaman hesap vermeye hazırım. Sizinle hesaplaşmayı yargıda yapacağım’ diye kafa tuttum. Daha sonra benim Anayasa Mahkemesi’ndeki duruşmalarıma iktidar partisi, Bakanlıklarıyla müdahil olarak katıldı. Hem Bayındırlık Bakanlığı, hem Maliye Bakanlığı, benim davalarıma müdahil oldu. Maliye Bakanlığı, benim geçmişimi didik didik etti. Ve ben Türk siyasî hayatında kanunlar çiğnenerek geriye doğru da sorgulanmış bir siyasetçiyim. İki maliyecinin iş yerine geldiğinde ayakları tir tir titreyen iş veren sahipleri akla geldiğinde, benim verdiğim hesabın ne kadar kuvvetli olduğu, bu işten ne kadar güçlenerek çıktığım çok daha iyi anlaşılacaktır. Ben, AKP iktidarı döneminde onun MHP’yi karalamak üzere kurmuş olduğu bu mahkemelerde Ülkücü Hareket adına bir duruş sergiledim. Orada ben yargılanmadım. Orada aslında Milliyetçi Hareket’i yargılamak istediler. Çünkü bana bir ceza verilseydi ben unutulacaktım. Benim yüzüm, silüetim aradan çıkacaktı, bunu MHP’nin üzerine bir leke olarak sürmeye çalışacaklardı. Ben Milliyetçi Hareket Partisi adına orada bir duruş sergileyerek hukuk alanında AKP’yi alt etmiş tek siyasetçiyim. Benim yargılanma sonundaki beraatim tarihe geçecek niteliktedir. Üç konuda yargılandım. Her üç konuda da 11 hâkimin ittifakıyla 11-0, 11-0, 11-0, beraat ettim. Yani bir kişinin bile tereddüt göstermediği, muhakeme safahatı süresince benim ne kadar hakkı yenmiş bir siyasetçi olduğumun anlaşılmasıyla böyle bir sonucun ortaya çıktığını düşünüyorum. Çünkü tek kişinin bile tereddüt göstermediği bu 11-0 alınmış sonuçlar ,mahkeme tarihinde de beni ilkler sınıfına sokuyor. Bu hâliyle de herkesin ittifakıyla beraat etmiş bir siyasî kimliğim. Mahkeme dışına çıktığımda, orada bir basın toplantısı yaptım. Karşıda beni karşılamaya gelen kitlenin elinde bir afiş vardı: “İşte ülkücü duruş, hesap verdi kuruş kuruş!” Aslında, gazetelere de intikal etmiş olan o fotoğraflardaki o afiş çok şey anlatıyordu. Evet, ben ülkücü duruş sergiledim ve kuruş kuruş hesap verdim. Ben bugün, Türk siyasetinin en güçlü siyasetçisiyim. Hesap vermekten korkmadan, cesaretle, bir ülkücü gibi vuruşa vuruşa hesabı vermiş ve AKP’yi kendi iktidarı döneminde bütün gücü ve imkânları elindeyken tuş etmiş bir siyasetçiyim. Bugün Türkiye’yi, hakkında açılmış davalardan hesabını verememiş, dokunulmazlık zırhına bürünmüş bir Başbakan ve trilyon davasından yargılanırken dokunulmazlık zırhıyla ondan kurtulan bir Cumhurbaşkanı yönetiyor. O bakımdan ben kendimi tam manasıyla Türkiye’nin en güçlü siyasetçisi olarak görüyorum ve bu konuda geçmişiyle ilgili hesap verebilmiş bir siyasetçi kimliğine sahip ilk insan olarak görüyorum.
YeniÇağ - Arslan Tekin
Koray Aydın: Bahçeli'nin yerinde olsam direnmem!
Koray Aydın: Bahçeli'nin yerinde olsam direnmem!
MHP ATAŞEHİR
Eğer MHP iktidar istiyorsa değişim kaçınılmaz olmalı. MHP Genel Başkan Adayı Koray Aydın, MHP’nin asıl oyunun yüzde 44 olduğunu, bu oyların neden MHP’de toplanmadığının sorgulanması gerektiğini anlattı. Tabanın MHP’nin mevcut yönetiminin mutlak değişmesini istediğini söyledi.
Paylaş: