“Kadına Yönelik Şiddeti Sona Erdirmek İçin Birleşin - 16 Günlük Aktivizm Kampanyası" kapsamında İstanbul’un sembol yapıları, farkındalık oluşturmak amacıyla turuncu renkle aydınlatıldı.
25 Kasım’da başlayan uygulamanın finali, dün akşam Kız Kulesi’nde yapıldı. Kapanış töreninde konuşan İmamoğlu, “Ayrımcılığa, şiddete karşı yüreği eşitlikten, kardeşlikten yana atan herkesin yanında olacağız. Bu, benim İstanbul'a ve hayatımdaki 4 kadına, anneme, kız kardeşime, eşime ve kızıma borcumdur. Bu benim, şiddet nedeniyle kaybettiğimiz Şule Çet, Emine Bulut, Ceren Damar Şenel, Özgecan Aslan, Ayşe Paşalı, Güldünya Tören ve daha nice kadına ve sevenlerine sözümdür” dedi. Konuşmanın ardından İstanbul’un turuncu renkle aydınlatılan son sembol yapısı Kız Kulesi oldu.
Birleşmiş Milletler (BM), 25 Kasım 1960'ta Dominik Cumhuriyeti'nde Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele veren üç kız kardeş Patria, Minerva, Maria’nın vahşice öldürülmesi ve yankıları nedeniyle, 17 Aralık 1999'da 25 Kasım’ın “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü” olarak benimsenmesine karar verdi. Toplumda kadınların daha fazla yer alması için “Kadın-Erkek Eşitliği Eylem Planı”nı hayata geçiren İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), 25 Kasım "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü" kapsamında düzenlenen kampanyada yer aldı. BM Kadın Birimi’nin (UN Women) dünya çapında gerçekleştirdiği “Kadına Yönelik Şiddeti Sona Erdirmek İçin Birleşin - 16 Günlük Aktivizm Kampanyası" çerçevesinde tüm dünyada çeşitli etkinlikler düzenlendi. İBB, 25 Kasım'dan 10 Aralık tarihine kadar süren kampanya boyunca, farkındalık oluşturmak amacıyla Galata Kulesi, Kız Kulesi, Bozdoğan Kemeri, Tekfur Sarayı, Hidiv Kasrı, UCLG Binası, Haliç Metro Köprüsü ile İBB hizmet binalarının tamamını, kampanyanın rengi olan turuncu ile aydınlattı.
FARKINDALIK FİNALİ KIZ KULESİ’NDE YAPILDI
Kampanyanın finali, dün akşam, Kız Kulesi’nin turuncuya renkle aydınlatılmasıyla yapıldı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, kampanyanın kapanış törenine eşi Dilek İmamoğlu ile birlikte katıldı. Kapanış töreninde ilk konuşmaları Konuşmamız Gerek Derneği kurucusu İlayda Eskitaşçıoğlu ve UN Women Avrupa ve Orta Asya Bölge Direktörü ve Türkiye Temsilcisi Alia El-Yassir yaptı. Son konuşmayı gerçekleştiren İmamoğlu, dünyanın en güzel mekanlarından biri olan Kız Kulesi’nde, dünyanın en acı sorunlarından birini konuşmak için toplandıklarını belirterek, insanın insana zulmünden doğan acıların içimizi yaktığını vurguladı. BM’nin “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak 25 Kasım'ı belirlemesine neden olan acı olayın, 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti'nde yaşandığını hatırlatan İmamoğlu, “Yani ciddi ekonomik ve demokratik sorunları olan bir coğrafyada... Ekonomik sorunların, işsizlik ve yoksulluğun şiddeti besleyen bir zemin yarattığına kuşku yok. Demokratik mekanizmaların yetersizliğinin ve demokrasi kültürünün zayıflığının toplumları şiddete eğilimli hale getirdiğini biliyoruz. Aynı şekilde, adalete olan inancın yitirilmesi de şiddet eğilimini besleyen bir unsur” dedi.
“GLOBAL BİR SORUNLA KARŞI KARŞIYAYIZ”
Kadına yönelik şiddetin yalnızca dünyanın ekonomik açıdan geri kalmış, demokratik standartları düşük bölgelerinde yaşanmadığını vurgulayan İmamoğlu, “Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerde bile, her 3 kadından 1'i fiziksel ya da cinsel şiddete uğradığını söylüyor. Bütün bunlar bize çok büyük ve çok boyutlu, global bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Bu nedenle, sorunun çözümünde de global bir yaklaşıma, uluslararası bir iş birliğine ve dil birliğine ihtiyaç var” diye konuştu. İstanbul Sözleşmesi’nin bu ihtiyacın anlamlı bir ifadesi olduğunu kaydeden İmamoğlu, “İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik ayrımcılık ve şiddete duyarsız kalmayan, bu yolda mücadele eden herkes için, tüm kurum ve kuruluşlar için bir referans metindir. Elbette tartışılmaz, sorgulanmaz bir metin değildir. Ancak eşitlikçi talepler için bir başlangıç noktasıdır ve önemlidir. Ayrımcılığa ve şiddete karşı uluslararası ölçekte bir eşitlik arayışının ifadesi olan bu sözleşmeyi, aile değerlerimize ve kültürümüze bir saldırı gibi görmek açıkçası kendimize büyük haksızlık olur” dedi.
“YÜZDE 40 CİNSİYET KOTASI UYGULAMA KARARLILIĞINDAYIZ”
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması hedefinin ailenin gücünü ve sürekliliğini artırıp, aile içi bütünlüğü pekiştireceğini belirten İmamoğlu, “Biz, bu şehirde tam bir toplumsal cinsiyet eşitliğini hedefliyorsak, bunu herhangi bir sözleşme maddesi gereği yapmıyoruz. İnsan olduğumuz için, insanları eşit ölçüde değerli ve saygın kabul ettiğimiz için yapıyoruz” şeklinde konuştu. “Biz, bu şehrin kadınlarını eşit birer yurttaş olarak gören, kadınlara söz veren, fırsat tanıyan ve hakkını teslim eden bir anlayışla çalışıyoruz” diyen İmamoğlu, İBB olarak, kadın yöneticilerin ve çalışanların sayısını arttırmayı hedeflediklerini vurguladı. Yönetici kadrolarda yüzde 40 cinsiyet kotası uygulama kararlılığında olduklarının altını çizen İmamoğlu, yeni yılla birlikte İBB'nin ‘Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Eylem Planı’ olacağını ifade etti.
“KADINLAR 7/24 ARAYABİLECEK”
İstanbul'da her yüz kadından 13’ünün yaşamlarının bir noktasında cinsel şiddette maruz kaldığını belirten İmamoğlu, konuşmasında, İBB olarak geliştirecekleri projelere ve detaylarını da yer verdi: “Sığınak Sonrası Destek Hizmetleri kapsamında ‘Kadın Dayanışma Evi’ni bu ayın sonuna kadar hayata geçirmiş olacağız. Kadına yönelik şiddetle mücadele için her türlü koruyucu ve önleyici tedbiri almak önceliğimiz olacak. Bu amaçla 2 istasyon ve 2 sığınma evi açacağız. Kadınlara yönelik cinsel saldırı ve suçlar gizli kalmayacak. Yıllardır kadın hareketinin talep ettiği ‘Cinsel Şiddet Kriz Merkezleri’ İBB çatısı altında açılacak. Sokak, meydan, park, bahçeler ve diğer kamusal alan aydınlatmaları eksiksiz ve güvenli hale gelecek, Aydınlatma Planı uygulanacak. Çocuklara yönelik işlenen ihmal ve istismar suçlarına karşı ilk başvuru merkezi biz olacağız. ‘Çocuk Koruma ve Koordinasyon Birimi’ kurarak çocuk ihmal ve istismarı ile aktif olarak mücadele edeceğiz.Kadınlar, açacağımız ‘Destek Hattı’ ile sosyal yardımdan başlayarak şiddete, istihdamdan kreş talebine her türlü sorunu için 7/24 bizi arayabilecek.”
“150 KREŞ PROJESİNE ÇOK ÖNEM VERİYORUM”
Çocukların ve kadınların can güvenliği konusunda çok hassas olacaklarına dikkat çeken İmamoğlu, “Temelini attığımız 150 mahalleye 150 kreş projesine bu çerçevede çok önem veriyorum. ‘Yuvamız İstanbul’ projesiyle İstanbul'da okul öncesi eğitim almayan çocuğumuz kalmasın diye çalışıyoruz. Bu kreş hizmeti ekonomik ve sosyal hayata katılma yolunda annelere çok önemli bir zemin hazırlayacak. Kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere, hiç kimse şiddete maruz kalmasın diye, bir belediye neyi ne kadar yapabilirse onu yapacağız. Ama şiddetle mücadele çerçevesinde yapacağımız en önemli şeyin, bu şehirde yaşayan herkese eşitliği ve adaleti hissettirmek, sevginin gücünü göstermek olacağına inanıyorum. Biz, şiddetin, ayrımcılığın dilini bu şehrin yönetiminden, kamusal hayatından, siyasetinden uzaklaştıracağız. Sevginin, saygının, hoşgörünün dilini konuşacağız. Ayrımcılığa, şiddete karşı yüreği eşitlikten, kardeşlikten yana atan herkesin yanında olacağız. Bu, benim İstanbul'a ve hayatımdaki 4 kadına, anneme, kız kardeşime, eşime ve kızıma borcumdur. Bu benim, şiddet nedeniyle kaybettiğimiz Şule Çet, Emine Bulut, Ceren Damar Şenel, Özgecan Aslan, Ayşe Paşalı, Güldünya Tören ve daha nice kadına ve sevenlerine sözümdür” diye konuştu.
Konuşmaların ardından Kız Kulesi’nin rıhtımına çıkıldı. İmamoğlu çifti, El-Yassir ve Eskitaşçıoğlu ile aynı anda uzaktan kumanda düğmesine basarak, İstanbul Boğazı’nın sembol yapılarından Kız Kulesi’ni turuncu renge boyayan ses ve ışık gösterisini başlattı. Boğaz’a konulan platform üzerinde fırlatılan hava fişekler geceyi aydınlattı ve izleyenlere keyifli anlar yaşattı.
25 Kasım’da başlayan uygulamanın finali, dün akşam Kız Kulesi’nde yapıldı. Kapanış töreninde konuşan İmamoğlu, “Ayrımcılığa, şiddete karşı yüreği eşitlikten, kardeşlikten yana atan herkesin yanında olacağız. Bu, benim İstanbul'a ve hayatımdaki 4 kadına, anneme, kız kardeşime, eşime ve kızıma borcumdur. Bu benim, şiddet nedeniyle kaybettiğimiz Şule Çet, Emine Bulut, Ceren Damar Şenel, Özgecan Aslan, Ayşe Paşalı, Güldünya Tören ve daha nice kadına ve sevenlerine sözümdür” dedi. Konuşmanın ardından İstanbul’un turuncu renkle aydınlatılan son sembol yapısı Kız Kulesi oldu.
Birleşmiş Milletler (BM), 25 Kasım 1960'ta Dominik Cumhuriyeti'nde Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele veren üç kız kardeş Patria, Minerva, Maria’nın vahşice öldürülmesi ve yankıları nedeniyle, 17 Aralık 1999'da 25 Kasım’ın “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü” olarak benimsenmesine karar verdi. Toplumda kadınların daha fazla yer alması için “Kadın-Erkek Eşitliği Eylem Planı”nı hayata geçiren İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), 25 Kasım "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü" kapsamında düzenlenen kampanyada yer aldı. BM Kadın Birimi’nin (UN Women) dünya çapında gerçekleştirdiği “Kadına Yönelik Şiddeti Sona Erdirmek İçin Birleşin - 16 Günlük Aktivizm Kampanyası" çerçevesinde tüm dünyada çeşitli etkinlikler düzenlendi. İBB, 25 Kasım'dan 10 Aralık tarihine kadar süren kampanya boyunca, farkındalık oluşturmak amacıyla Galata Kulesi, Kız Kulesi, Bozdoğan Kemeri, Tekfur Sarayı, Hidiv Kasrı, UCLG Binası, Haliç Metro Köprüsü ile İBB hizmet binalarının tamamını, kampanyanın rengi olan turuncu ile aydınlattı.
FARKINDALIK FİNALİ KIZ KULESİ’NDE YAPILDI
Kampanyanın finali, dün akşam, Kız Kulesi’nin turuncuya renkle aydınlatılmasıyla yapıldı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, kampanyanın kapanış törenine eşi Dilek İmamoğlu ile birlikte katıldı. Kapanış töreninde ilk konuşmaları Konuşmamız Gerek Derneği kurucusu İlayda Eskitaşçıoğlu ve UN Women Avrupa ve Orta Asya Bölge Direktörü ve Türkiye Temsilcisi Alia El-Yassir yaptı. Son konuşmayı gerçekleştiren İmamoğlu, dünyanın en güzel mekanlarından biri olan Kız Kulesi’nde, dünyanın en acı sorunlarından birini konuşmak için toplandıklarını belirterek, insanın insana zulmünden doğan acıların içimizi yaktığını vurguladı. BM’nin “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak 25 Kasım'ı belirlemesine neden olan acı olayın, 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti'nde yaşandığını hatırlatan İmamoğlu, “Yani ciddi ekonomik ve demokratik sorunları olan bir coğrafyada... Ekonomik sorunların, işsizlik ve yoksulluğun şiddeti besleyen bir zemin yarattığına kuşku yok. Demokratik mekanizmaların yetersizliğinin ve demokrasi kültürünün zayıflığının toplumları şiddete eğilimli hale getirdiğini biliyoruz. Aynı şekilde, adalete olan inancın yitirilmesi de şiddet eğilimini besleyen bir unsur” dedi.
“GLOBAL BİR SORUNLA KARŞI KARŞIYAYIZ”
Kadına yönelik şiddetin yalnızca dünyanın ekonomik açıdan geri kalmış, demokratik standartları düşük bölgelerinde yaşanmadığını vurgulayan İmamoğlu, “Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerde bile, her 3 kadından 1'i fiziksel ya da cinsel şiddete uğradığını söylüyor. Bütün bunlar bize çok büyük ve çok boyutlu, global bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Bu nedenle, sorunun çözümünde de global bir yaklaşıma, uluslararası bir iş birliğine ve dil birliğine ihtiyaç var” diye konuştu. İstanbul Sözleşmesi’nin bu ihtiyacın anlamlı bir ifadesi olduğunu kaydeden İmamoğlu, “İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik ayrımcılık ve şiddete duyarsız kalmayan, bu yolda mücadele eden herkes için, tüm kurum ve kuruluşlar için bir referans metindir. Elbette tartışılmaz, sorgulanmaz bir metin değildir. Ancak eşitlikçi talepler için bir başlangıç noktasıdır ve önemlidir. Ayrımcılığa ve şiddete karşı uluslararası ölçekte bir eşitlik arayışının ifadesi olan bu sözleşmeyi, aile değerlerimize ve kültürümüze bir saldırı gibi görmek açıkçası kendimize büyük haksızlık olur” dedi.
“YÜZDE 40 CİNSİYET KOTASI UYGULAMA KARARLILIĞINDAYIZ”
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması hedefinin ailenin gücünü ve sürekliliğini artırıp, aile içi bütünlüğü pekiştireceğini belirten İmamoğlu, “Biz, bu şehirde tam bir toplumsal cinsiyet eşitliğini hedefliyorsak, bunu herhangi bir sözleşme maddesi gereği yapmıyoruz. İnsan olduğumuz için, insanları eşit ölçüde değerli ve saygın kabul ettiğimiz için yapıyoruz” şeklinde konuştu. “Biz, bu şehrin kadınlarını eşit birer yurttaş olarak gören, kadınlara söz veren, fırsat tanıyan ve hakkını teslim eden bir anlayışla çalışıyoruz” diyen İmamoğlu, İBB olarak, kadın yöneticilerin ve çalışanların sayısını arttırmayı hedeflediklerini vurguladı. Yönetici kadrolarda yüzde 40 cinsiyet kotası uygulama kararlılığında olduklarının altını çizen İmamoğlu, yeni yılla birlikte İBB'nin ‘Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Eylem Planı’ olacağını ifade etti.
“KADINLAR 7/24 ARAYABİLECEK”
İstanbul'da her yüz kadından 13’ünün yaşamlarının bir noktasında cinsel şiddette maruz kaldığını belirten İmamoğlu, konuşmasında, İBB olarak geliştirecekleri projelere ve detaylarını da yer verdi: “Sığınak Sonrası Destek Hizmetleri kapsamında ‘Kadın Dayanışma Evi’ni bu ayın sonuna kadar hayata geçirmiş olacağız. Kadına yönelik şiddetle mücadele için her türlü koruyucu ve önleyici tedbiri almak önceliğimiz olacak. Bu amaçla 2 istasyon ve 2 sığınma evi açacağız. Kadınlara yönelik cinsel saldırı ve suçlar gizli kalmayacak. Yıllardır kadın hareketinin talep ettiği ‘Cinsel Şiddet Kriz Merkezleri’ İBB çatısı altında açılacak. Sokak, meydan, park, bahçeler ve diğer kamusal alan aydınlatmaları eksiksiz ve güvenli hale gelecek, Aydınlatma Planı uygulanacak. Çocuklara yönelik işlenen ihmal ve istismar suçlarına karşı ilk başvuru merkezi biz olacağız. ‘Çocuk Koruma ve Koordinasyon Birimi’ kurarak çocuk ihmal ve istismarı ile aktif olarak mücadele edeceğiz.Kadınlar, açacağımız ‘Destek Hattı’ ile sosyal yardımdan başlayarak şiddete, istihdamdan kreş talebine her türlü sorunu için 7/24 bizi arayabilecek.”
“150 KREŞ PROJESİNE ÇOK ÖNEM VERİYORUM”
Çocukların ve kadınların can güvenliği konusunda çok hassas olacaklarına dikkat çeken İmamoğlu, “Temelini attığımız 150 mahalleye 150 kreş projesine bu çerçevede çok önem veriyorum. ‘Yuvamız İstanbul’ projesiyle İstanbul'da okul öncesi eğitim almayan çocuğumuz kalmasın diye çalışıyoruz. Bu kreş hizmeti ekonomik ve sosyal hayata katılma yolunda annelere çok önemli bir zemin hazırlayacak. Kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere, hiç kimse şiddete maruz kalmasın diye, bir belediye neyi ne kadar yapabilirse onu yapacağız. Ama şiddetle mücadele çerçevesinde yapacağımız en önemli şeyin, bu şehirde yaşayan herkese eşitliği ve adaleti hissettirmek, sevginin gücünü göstermek olacağına inanıyorum. Biz, şiddetin, ayrımcılığın dilini bu şehrin yönetiminden, kamusal hayatından, siyasetinden uzaklaştıracağız. Sevginin, saygının, hoşgörünün dilini konuşacağız. Ayrımcılığa, şiddete karşı yüreği eşitlikten, kardeşlikten yana atan herkesin yanında olacağız. Bu, benim İstanbul'a ve hayatımdaki 4 kadına, anneme, kız kardeşime, eşime ve kızıma borcumdur. Bu benim, şiddet nedeniyle kaybettiğimiz Şule Çet, Emine Bulut, Ceren Damar Şenel, Özgecan Aslan, Ayşe Paşalı, Güldünya Tören ve daha nice kadına ve sevenlerine sözümdür” diye konuştu.
Konuşmaların ardından Kız Kulesi’nin rıhtımına çıkıldı. İmamoğlu çifti, El-Yassir ve Eskitaşçıoğlu ile aynı anda uzaktan kumanda düğmesine basarak, İstanbul Boğazı’nın sembol yapılarından Kız Kulesi’ni turuncu renge boyayan ses ve ışık gösterisini başlattı. Boğaz’a konulan platform üzerinde fırlatılan hava fişekler geceyi aydınlattı ve izleyenlere keyifli anlar yaşattı.