Gezi Parkı, ‘Arap Baharı’na değil ‘Wall Street’e benziyor
Gezi Parkı protestolarının “sosyal medya” ve “internet” boyutunu, İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Erkan Saka ve ‘dijital aktivist’ Bahriye Sarıkaya RS FM’de anlattı.
Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesine karşı başlayan gösteriler bir haftayı geride bıraktı. Çevre duyarlılığıyla başlayan eylemler, hükümete yönelik bir muhalefet dalgasına dönüştü. Gösterilere ilişkin analizlerde, sosyal medya kullanımının da yaygınlığı nedeniyle özellikle Batı basınında “Türk Baharı” benzetmeleri yapıldı.
Peki bu benzetmeler ne kadar doğruydu? Geçen bir hafta içinde sosyal medya nasıl kullanıldı? Twitter ve Facebook üzerinden yayılan “provokatif haberler”le mücadele edilebildi mi? Bu soruların yanıtını İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Erkan Saka’dan aldık.
“PROVOKASYONU YAPAN ‘AKTİVİST’LER DEĞİL”
Başbakan Erdoğan’ın sosyal ağ Twitter’a negatif baktığını söyleyen Erkan Saka, “baş belası” açıklamasının şaşırtıcı olmadığını söyledi. Saka, hükümete yakın kesimlerin de sosyal medyayı aktif şekilde kullandığını belirtti:
“Şaşırtmadı Başbakan, genelde negatif bakıyor. Ancak bu kadar açık söylemesini beklemiyordum. AKP’liler bir haftadır Twitter’ Trending Topics’lerinietkilemeye çalışıyorlar. Twitter’da tabi ki provokasyonlar olabilir ama ‘bağlam’a bakmak lazım. Yanlış enformasyon anında temizleniyor bir şekilde millet birbirini düzeltiyor. Ben şu ana kadar yanlış haberlerin çoğunun düzeltildiğini gördüm ama bazı kesimler tarafından yayılan ve yanlış bir haber olan “camide bira içildi” haberini düzeltmiyorlar. Burada sosyal medya aktivistleri suçlanıyor ama provokasyonu yapan sosyal medyayı kullanan aktivistler değil. Sosyal medyaya da gerek yok; asıl provokasyon barışçıl bir şekilde parkta duran insanlara saldırmaktır. Bu kadar aşırı biber gazı kullanımı varken, gözaltına alınan insanların sayısı belli değilken, Twitter’da ne yapılması bekleniyordu?”
“SOSYAL MEDYA YASAKLANAMAZ”
Kendisi de bir “blogger” olan Doç. Dr. Erkan Saka, Twitter ve Facebook’u yasaklamak için uzun süredir girişimlerin bulunduğunu söyledi. Saka’ya göre, bu girişimlerden sonuç alınması ise neredeyse imkansız:
“Bence bir yıldır bir yasaklama girişimi var. Eminim şu anda da yasak için çalışıyorlar. Twitter ve Facebook o kadar dev medyalar ki durdurmak bir siteyi kapatmak gibi kolay değil. O yüzden yolunu bulmaya çalışıyorlardır. Kapatmak yerine itibarını zedelemeye çalışıyorlar gibi geliyor bana. Kullanımı azaltabilirler ama hemen alternatifler çıkar. Dün Twitter yarım saat dünya çapında kesildi biz hemen Facebook’a kaydık. Sansürü engelleyici yazılımlar var; onlar da anında dolaşmaya başlar. Yasaklama girişimi olursa Twitter’ın da buna izin vereceğini sanmıyorum.”
“AMAÇ İKTİDARI DEVİRMEK DEĞİL”
Batı basınında yer alan “Türk Baharı” benzetmelerinin doğru olmadığını söyleyen Erkan Saka, hem internet kullanımı hem de katılımcı profili açısından Gezi Parkı eylemlerinin, 2011 yılındaNew York'ta, ABD'nin finansal kalbi Wall Street'te, başlayan “işgal” eylemleriyle karşılaştırılmasının daha doğru olduğuna dikkat çekti.
“Benzetmeleri duyuyorum. Eğer bizimki bir şeye benzeyecekse o “Occupy” hareketine daha yakın bence. Hatırlanacak olursa “Wall Street’e İşgal Et” hareketi vardı. Orada da talep iktidarı devirmek değil, kaygıların dile getirilmesiydi. Organize ve politik yönü daha az gibiydi. Bence buradaki ona daha yakın. Kimsenin öyle iktidar devirme arzusu yok. Fakat eylemler uzadıkça, şiddet arttıkça, söylemler de sertleşiyor. Bu sembolik bir hareket!”
“FARKLI ARAÇLAR DEVREYE GİRECEK”
Doç. Dr. Erkan Saka, ‘sosyal medya’nın Twitter ve Facebook’tan ibaret olmadığını vurgulayarak, protestoların ardından çok önemli bir yaratıcı potansiyelin öne çıktığını söyledi ve daha farklı medya araçlarının da kullanılabileceğini vurguladı:
“Yurttaş gazeteciliğinin, anaakım medyada eleştirildiğini gördüm. Pek çok gazeteci günlerce haber yapamadı. Burada sosyal medya kurtarıcı bir rol oynadı. Ben anaakım basına kızmıyorum, ciddi bir baskı altında bulunuyorlar. Şu anda en çok Facebook ve Twitter kullanılıyor ancak “sosyal medya” bundan ibaret değil. Çok farklı araçlar devreye girebilir. Şu anda çok veri akışı olduğu için biraz zor ama geçtiğimiz 1 haftanın bir haritalandırması yapılabilir. Yeni medya o kadar geniş bir alan ki daha işin başındayız. Çok yaratıcı işler çıkmaya başladı bu protestoların ardından; videolar - animasyonlar hazırlanıyor. Mizah güçlendi.”
TWİTTER KULLANIMI TAVAN YAPTI
BBC’nin haberine göre, Türkiye'de bir haftadır devam eden Gezi Parkı protestolarıyla sosyal medyanın özellikle de Twitter'ın kullanımında bir yoğunlaşma oldu. New York Üniversitesi Sosyal Medya ve Siyasi Katılım laboratuvarının araştırmasına göre, olayların doruğa çıktığı31 Mayıs Cuma günü saat 16.00 ile 00.00 arasında gösterilerle ilgili 2 milyon tweet atıldı. Etiketlerde #direngeziparkı 950 bin tweet'le birinci sıradayken, ardından #occupygezi (170 bin tweet) ve #geziparki (50 bin tweet) geldi Gece yarısından sonra bile her dakika 3 bin tweet atılmaya devam edildi. New York Üniversitesi'nin özellikle altını çizdiği noktalardan biri Türklerin sosyal medya kullanımının diğer benzer olaylarda vatandaşların sosyal medya faaliyetlerine kıyasla da yüksek olmasıydı. Türklerin gösterilerle ilgili Twitter kullanımının "olağanüstü" ve "benzersiz" olduğu ifade edilen raporda, atılan tweet'lerin yüzde 90'ının Türkiye kaynaklı olduğu ifade edildi.
Peki, Sosyal Medya kullanılırken devlet, sansür ve engelleme girişimlerinde bulundu mu? Dijital aktivistler, olayları nasıl duyurdu? Geride kalan bir haftada ne tür deneyimler yaşandı?
“Sansüre Sansür” girişiminin aktivistlerinden Bahriye Sarıkaya, “Gezi Parkı Direnişi”nin başladığı günden beri, başta Twitter olmak üzere pek çok kaynaktan, haber paylaşımı yapıyor. Sarıkaya, geride kalan haftayı tüm yönleriyle RS FM’e anlattı.
“BİREYSELLİK ÖNDE”
Gezi Parkı eylemlerinde “bireysel direniş”in öne çıktığını söyleyen Sarıkaya, haberin Twitter üzerinden dolaşıma girmesiyle ilgili şöyle konuştu:
Yıllardır süre gelen “Sansüre Sansür” ekibiyle birlikte hareket ediyorum. Gezi Parkı için ekip olarak değilse bile bireysel olarak çalışıyoruz. Bireysel olarak direnişteyiz. Her şey Twitter üzerinden yayılıyor.
OYUNCULAR SENDİKASI DA DESTEK VERDİ
Sarıkaya, eylemin bugünkü noktaya nasıl geldiğini şu sözlerle anlattı:
“Ayağa Kalk” şeklide bir kullanıcıadı altında Twitter da Gezi Parkı’nın bir platformu var. Gezi Parkı için yapılan ilk konserden sonra biz o platformu takip ediyorduk. Oradaki ağaçlara ve direnişçilere herhangi bir tepki verildiği zaman hepimizde bir anda yayılmış oldu bu. Müdahalenin ardından herkes toplandı. Arkadaşlarımızın üzerine duvarın yıkılması ve çadırların yakılmasından sonra işin rengi değişti. Oyuncular sendikası en başından beri oradaydı, Şebnem Sönmez’in Twitter hesabı çok aktif şu anda, Suzan Aksoy’un da öyle. Oyuncular da organize olmuş durumda. Sürekli sosyal ağlardan paylaşım yapıyorlar.”
CEP TELEFONUNDAN CANLI YAYIN YAPILDI
Protesto sırasında yaratıcı çözümler bulunduğunu söyleyen Sarıkaya, “tüm sosyal medya kanallarını kullanmaya çalıştık” dedi:
“Gözüme çarpan örnekler arasında şu var. Normalde bir şirkete bağlı olan bir “Web TV” projesi var. Burada ben de çalışıyordum. Bu sitenin kameramanları “geziparki.web.tv” diye bir site kurarar, cep telefonlarından canlı yayın yapmaya başladılar. En yaratıcılarından bir tanesi buydu. Medyanın kitlendiği, internetin kitlendiği hatta insanların şarjlarını yapacak bir yer bulamadığı zamanda sırf haber alma özgürlüğünü korumak amacıyla böyle bir şey yapmaları çok iyiydi. Sosyal medyanın bütün kanallarını kullanmaya çalıştık.”
‘DİRENİŞ’E GLOBAL DESTEK!
Peki sansüre karşı, ne tür uygulamalar var? Sarıkaya her türlü mobil platform için geliştirilen bu uygulamaları da anlattı:
“TunnelBear diye bir tane uygulama var. Hem “Android” hem “Iphone”da çalışan bir uygulama bu. Aylık 1,5 GB’lık bir alan hakkı veriyor. Böylelikle, internete bağlı olduğunuzda, VPN denilen bir sistem sayesinde başka bir ülkedeymişsiniz gibi Twitter’a veya Facebook’a ulaşmanızı sağlıyor. Türkiye’de olaylar başladıktan sonra, VPN şirketleri, Türk kullanıcılara 8 Haziran’a kadar ücretsiz hale getirdiler uygulamayı. Yurtdışından böyle bir destek alıyoruz. Bunun dışında “Anonymous” Türkiye’ye özel bizim kullanmamız için VPN’i açtı. Global markalar da bizim yanımızda zaten, yurtdışındaki basın çok büyük ilgi gösteriyor eylemlerimize.”
PROVOKASYONA KARŞI DAYANIŞMA
Protestoların barışçı bir şekilde devam etmesi için insanların büyük çaba gösterdiğini de söyleyen ‘dijital aktivist’, dayanışma çağrısı yaptı:
“Sinyal kesicilerle (jammer) internetimiz kesildiğinde parkın içinden çıkıp biraz uzaklaşarak paylaşımlar yapıyoruz. İnternet erişimimiz ciddi anlamda kesildiğinde, provokatif haberlere karşı bir takım gruplar, kağıtlara “kimseye doğrulanmamış haberleri vermeyin, biber gazı geldiğinde sakince koşun, insanları sakinleştirin” gibi ufak not kağıtları dağıtmaya başladılar. Anaakım gazetelerde yayınlanan provokasyon haberlerine karşı da arkadaşlarımız bilgilendirme yapıyor. Şuanda her ne kadar sekteye uğratılmak istense de güzel bir haber dönüşü alanımız var birbirimize çok rahat haberlerimizi yayabiliyoruz ki bunu doğrulama kısmını da çok rahat yapmaya başladık.
Gezi Parkı’na gelebilecek insanlara eğer böyle bir şansınız varsa t-shirt, eşofman, su, yiyecek-içecek, çöp torbası bu tarz verilebilecek ihtiyaçlar getirmelerini istiyoruz. Beşiktaş’ta saldırı olduğu zaman revirde 10-15 çöp poşeti ilaç hazırladık bunlara ihtiyacımız oluyor. Bunu duyurmaya çalışıyoruz.”
Gezi Parkı, ‘Arap Baharı’na değil ‘Wall Street’e benziyor
Gezi Parkı, ‘Arap Baharı’na değil ‘Wall Street’e benziyor
GÜNDEM
Gezi Parkı protestolarının “sosyal medya” ve “internet” boyutunu, İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Erkan Saka ve ‘dijital aktivist’ Bahriye Sarıkaya RS FM’de anlattı.
Paylaş: