“15 Temmuz darbesi, halktan döndü”

ETKİNLİK

15 Temmuz’un yıl dönümünde Darbeler ve Demokrasi Paneli.

“15 Temmuz darbesi, halktan döndü”

15 Temmuz’un yıl dönümünde Darbeler ve Demokrasi Paneli.

Üsküdar Üniversitesi tarafından 15 Temmuz Destanının 2. yıl dönümünde ‘Darbeler ve Demokrasi’ Paneli düzenlendi. Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 15 Temmuz’da topun kaleden değil, hakemden döndüğünü belirterek “Türkiye kaleden döndü. Top kaleden dönmedi, top hakemden döndü. Hakem kim? Toplum. 15 Temmuz’da darbe olmuştu aslında. Toplum o darbeyi, golü iptal etti” dedi.

Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda “Darbeler ve Demokrasi Paneli” başlıklı panel düzenlendi. Panel öncesinde 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin kısa bir film gösterimi gerçekleştirildi.

Panelin moderatörlüğünü Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Zelka yaparken; Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve akademisyen Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan konuşmacı olarak yer aldı.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Toplum o darbeyi iptal etti”


Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 15 Temmuz’da topun kaleden değil hakemden yani milletten döndüğünü söyledi. 15 Temmuz’da darbe girişiminin sivil vatandaşların gayretiyle önlendiğini belirten Tarhan, darbeyle asker ve cemaat hakkındaki ezberlerin bozulduğunu belirtti.

“Türkiye kaleden döndü” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Top kaleden dönmedi, top hakemden döndü. Hakem kim? Toplum. 15 Temmuz’da darbe olmuştu aslında. Toplum o darbeyi, golü iptal etti. Hakem olarak iptal etti. Onun için toplumun artık demokrasiyi, demokrasi kültürünü içselleştirdiğini ve bundan sonra darbe düşleyenlerin bir defa değil 40 defa daha düşünmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.

Doğu toplumları duygu temellidir


Dini cemaatlerin dünyevileşmesinin tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi: “Bana hep soruluyor? Koskoca generaller Gülen’in etkisinde nasıl kalmışlar diye. Doğu toplumları duygu temelli toplumlardır. Eleştirisel düşünceden mahrumuz. Aliya İzzetbegoviç’in çok güzel bir sözü var; ‘Batı, birinci ve ikinci dünya savaşlarıylaeleştirisel düşünce okulundan geçti. Muhalefetin ve eleştirinin önemi ortaya çıktı. Batı bu okuldan geçti, Doğu bu okuldan geçemedi’ diyor. Avrupa’da 100 yıl süren savaşlar var. Bu savaşların ardından uzlaşma kültürü doğuyor. Doğu’da uzun iç savaşlar olmamış, olmuş ama kısa sürmüş. Bu süreçten geçmediğimiz için duygu temelli olduğumuz için Mesiyanik bir kültür var. Yani kurtarıcı bekleniyor, bir Mehdi bekliyoruz. Bunun arkasından sorgulamadan inanıp gidiyoruz.

Dini bir cemaat dünyevileşirse potansiyel tehlikedir


‘Biz kurtarıcıyız, Mehdi Cemaatiyiz’ tarzında bir algı oluştu ve burada ‘Hz. İsa bizim içimizde, Allah’ın yeryüzündeki temsilcisiyiz’ dedi. Allah’a bağlı olmak, Allah adına hareket etmek gibi. Allah rızasıyla hareket etmeyi Allah adına hareket etmek olarak gördü. Cemaatte bu yapıldı, bunun sonucunda da cemaat liderine sanki kutsiyet verildi. Dini bir cemaat ticarileşirse, siyasileşirse ve dünyevileşirse o dini cemaat potansiyel tehlikedir. Onun için dini cemaat sadece ilahi rızayı gayeyi maksat yapmalıdır. Bunu yapmazsa ticarileşirse, siyasileşirse, dünyevi amaçla yapılanmaya girerse zaten dinin özünden uzaklaşıyor” dedi.

Prof. Dr. Tarhan, “Dini gruplarda kişi, grup içerisinde kişisizleştiriliyor. ‘Sen önemli değilsin. Grup önemli’ tarzında. Cemaatte ayrıca lider kimsede olmayan şey sende var sen seçilmişsin. Bu sefer bu kişiyi özel seçilmiş duygusuyla fedaileştiriyorlar. Kahramanlık ideolojisi oluşturuyorlar. Bu çerçevede baktığımızda asimetrik savaş dinamikleri ciddi bir kadrolaşmayı kullanıyor. Burada bütün bunların sonucunda toplumun önemli bir kesimi farkında olmadı, devlet dinamikleri farkına varmadı” diye konuştu.

Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’dan akide şekeri hikâyesi


Akademisyen Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan ise 15 Temmuz darbesinin uluslararası ilişkiler boyutuna değindi. Sadece Türkiye’de değil, NATO üyesi olan ve olmayan ülkelerde de darbelerin olduğunu söyledi. Osmanlı’da akide şekerinin 17 ve 18. yüzyıllarda önemli siyasal bir sembol olduğunu belirten Prof. Dr. Arıboğan, “Padişahlar tahta ilk çıktıklarında ulufenin yanı sıra akide şekeri dağıtırlarmış. Bunun karşılığında da Osmanlı ordusu padişaha 400 gramlık bir akide şekeri hediye edermiş. Bu 400 gramlık şeker eğer 300-350 grama düşerse bu padişaha sana güvenmiyoruz mesajı vermekmiş. Akide şekeri de akitleşmeden geliyormuş. Yani aslında Osmanlı’dan bu yana siyaset Osmanlı askerinin bir şekilde meşrulaştırmasıyla ve el vermesiyle yürütülen bir şey olarak devam edegelmiş yani bu bir anlamda kültürümüzün bir parçası olmuş. Bundan 10 yıl önce bir gazeteci askeri darbe dönemleri bitti değil mi hocam diye sormuştu. Ben de bitmez demiştim. İnsanın elleri sadece bir tek yıkamayla temiz olmaz, düzenli olarak el yıkamak lazım. Şunu da söyleyeyim, bu son darbe teşebbüsü olmayabilir. Yani ezeli ve ebedi bir bitiş olarak değerlendirmek çok yanlış bir şeydir. Dünya ordularının tamamı için bunu söylüyorum. Avrupa Birliği ülkelerinde de askeri darbe ihtimali olabilir. Amerika’da da olabilir” diye konuştu.

Prof. Dr. Arıboğan: “15 Temmuz’u yas değil zafer üzerine inşa etmeli “


Türkiye Cumhuriyeti’nin bir zafer ruhu üzerine kurulduğunu hatırlatan Prof. Dr. Arıboğan, 15 Temmuz’un bir yas kültürü üzerine değil, bir zafer duygusu üzerine kurulması gerektiğinin altını çizdi. Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, şunları söyledi:

“Türkiye, bir zafer kültürünün üzerine marşlarla zaferlerle kutlanan bir Cumhuriyet kimliği inşa etmiştir. 15 Temmuz’dan sonra yeni Türkiye’nin inşasında 15 Temmuz bir travma olarak kullanılıyor. Seçilmiş travma olarak kullanılıyor. Bu travma üzerinden bir şey inşa etmeye çalışılan ki bunun sakıncalarını tartışırız. Bunu bir zafere dönüştürmek lazım yani travma üzerinden inşa edilmiş toplumlar yasa girer. Yas kültüründe bir ağıt ve yas vardır ve bu yas üzerinden şekillenir. Fakat yas döneminde kişiler nasıl içine dönerlerse toplumlar da öyle içine döner yani toplum enerjisini kaybeder ve regresyon denilen bir geri çekilme yaşanır. Çocukluğuna döner, hep eski güzel günlere özlem yaşanır. Geleceğe değil, geçmişe saplanıp kalırsınız. O bakımdan travma üzerinden sürekli ağıt yakmak, sadece şehitler ve kayıplar üzerinden bir anlatı geliştiriliyor. Bunlar kötü olduğu için söylemiyorum ama sadece kayıplar ve yas ortamı üretecek şekilde bir ağıt kültürü üzerinden iyileştirirseniz Türkiye ciddi bir enerji kaybına uğrar. Onun için hızla bu zaferin diğer zaferle eklemlenmesi veya güvenlik nedeniyle iptal edilen 30 Ağustos, 29 Ekim gibi ülkenin kurucu gününü kutlamamak gibi şeyler doğru değil. Bu yanlış. Bu yanlıştan dönülüp Türkiye Cumhuriyeti’nin o tarihsel bütünlük içinde Osmanlı’dan bugüne tüm yaşanan acısıyla tatlısıyla hep zafere doğru, zafer söylemi üzerinden şekillenmek ve böyle anlatmak daha doğru diye düşünüyorum."

Prof. Dr. Mehmet Zelka: “Dış desteği olmayan darbeler başarılı olamaz”


Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Zelka ise darbelerin dış destekli olarak hayata geçirildiğini belirterek dış desteği olmayan darbelerin başarılı olması ve etkisini sürdürmesinin mümkün olmadığını söyledi. Darbelerin siyasi, ekonomik ve inanca ilişkin sebeplerinin olduğunu kaydeden Prof. Dr. Zelka, 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olmasında halkın sivil toplum kuruluşları tarafından aydınlatılmış olmasının önemine işaret etti.

Panelin ardından Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Anne Darbe Ne Demek?” isimli kitabını imzaladı.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.