Bir önceki yazımda, “Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibini destekleyenlere (bidon kafalı) diyenler, kişisel ihtiraslarını ideolojik kılıf altına gizlemeye çalışıyor” tespitini yapmıştım. Kişisel hırslarına yenik düşen ve “küçük olsun benim olsun” mantığıyla hareket edenlerin "eksen kaydı" söylemi, CHP tabanında adeta infial yaratmış. “CHP tabanı değişen politikaları anlamıyor. Anlasa oy vermezlerdi” diyen zihniyete en sert cevap ise parti tabanından geliyor.
Bunu nereden mi biliyorum?
Pazar günü İstanbul’da bir kafede otururken farklı zamanlarda yanıma gelen üç kişi, “TV’lerde sizi izliyoruz. CHP’yi çok güzel anlatıyorsunuz. N’olur Kemal Bey’e sahip çıkın” dedi. Gümrük Müşaviri, Emekli Öğretmen ve Kimya Mühendisi olduklarını söyleyen bu üç kişi, “CHP, sizin de anlattığınız gibi gerçek eksenine oturuyor. Sosyal demokrat bir parti oluyor. Halka açılıyor. Kemal Bey’i destekliyoruz” dedi. Emekli öğretmen olduğunu söyleyen kişi ise, sohbetimiz sırasında ağlamaya başladı. “Yeter artık, parti içi kavga istemiyoruz, Kemal Bey’i de ekibini de rahat bıraksınlar” ifadesini kullandı.
Pazartesi ise daha farklı bir tabloyla karşılaştım. Sabah saatlerinde ofise gelmek üzereyken, bir taksi yanıma yaklaştı ve “Barış Bey, taksi mi bekliyorsunuz?” dedi. Aslında taksi beklemiyordum. Şehir içi ulaşımda genellikle toplu taşıma araçlarını kullandığım için, taksiyi çok fazla tercih etmem. Ancak doğrusu taksiciyi de kırmak istemedim. 50 yaşlarındaki taksi şoförü bunu anlamış olacak ki; hemen söze girdi. Taksi şoförü, “Barış Bey, sizi TV’de izliyorum. Sizi dinledikçe mutlu oluyoruz ailece. Adeta bizim sesimiz oluyorsunuz” dedi. Uzun yıllardan bu yana CHP’yi desteklediğini söyleyen taksici, ardından şunu söyledi: “Sizi görünce arabama binmenizi istedim. Çünkü içimi dökmek istiyorum.”
50’li yaşlardaki taksi şoförü, “Noluyor Barış Bey Allah aşkına. Niye rahat bırakmıyorlar Kemal Bey’i. Ben Kürt kökenliyim. Bingöllüyüm. Bu sene içim rahat bir şekilde oy verdim CHP’ye. Ne istiyorlar Kemal Bey’den, ekibini niye rahat bırakmıyorlar?” diye serzenişte bulundu. CHP’nin “sosyal demokrat” çizgide ilerlemeye başlamasınin kendisini memnun ettiğini de belirten taksi şoförü, sözlerine şöyle devam etti: “N’olur Kemal Bey’e söyleyin çizgisini değiştirmesin. Eskilerden de bıktık artık. Denenmişleri niye bir daha deneyelim? Onları yıllarca gördük, ne yaptılar ki ne istiyorlar?”
Kadıköy’de taksi ücretini ödeyip inerken, saçları artık kırlaşmış ve “iktidar yüzü görmemiş” olan şoför, arkamdan bağırmayı da ihmal etmedi: “Barış Bey, Kemal Bey’e sahip çıkın. Kurultay Kemal Bey’i yemek için isteniyor. Kemal Bey, ekibiyle devam etsin.”
Doğrusu, iki günde dört CHP’linin “nabzını tutmak yeterli” diye düşünürken, öğlen saatlerinde Kadıköy’de farklı zamanlarda karşılaştığım iki kişi daha yanıma gelerek “Sizi izliyoruz. Partimizi savunuyorsunuz. Teşekkür ediyoruz” dedi. Emekli Kondöktör olduğunu söyleyen kişi, sözlerine şöyle devam etti: “Az önce Kadıköy İlçe Örgütü’nden geldim. Sizi de görünce sevindim. Şimdi Kadir Öğüt’ü (yeni milletvekili) Ankara’ya uğurladık. Hepimiz Kemal Bey’e sahip çıkmalıyız. Kurultay isteyenler, Kemal Bey’i indirmek istiyor. Gürsel falan bu işin bahanesi..”
Bu tablo, günlerden bu yana, CHP’nin enerjisini “iç kavga”yla tüketmeye çalışanların neden taban bulamadığının en açık göstergesi aslında. Çünkü; tabanın tepkilerinden de anlaşılacağı üzere, “bidon kafalı” diyerek hakaret ettikleri CHP’li seçmen, her şeyin farkında… Hedefin, bir önceki yazımızda da ifade ettiğimiz üzere Kemal Kılıçdaroğlu olduğu biliniyor. Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi büyütecek politikaları ortaya koyduğu için indirilmeye çalışıldığını söyleyen partililer, “Yeniden eski günlere dönmek istiyorlar” diyor. “Partimizi çok iyi savunuyorsunuz” diyerek önümü kesen bir partili, “Kemal Bey’in ekibine de politikalarına da tam destek veriyoruz” diyor.
Gürsel Tekin’i öne çıkartarak “hedef küçülten” ve planlarını iki aşamaya bölen “küskünler”in her gün Melih Gökçek’in Beyaz TV’sinde konuşması da fayda etmiyor. Planlar deşifre olduğu için, asıl hedefin Gürsel Tekin değil, Kemal Kılıçdaroğlu olduğu fark ediliyor. CHP’yi yeniden eski “dar grupçu” yapısına döndürmeye çalışan bu girişimlerin boşa çıkacağı da görülüyor. Zira; Deniz Baykal ve Önder Sav’ın birbirlerine ettikleri onca sözün ardından “hiçbir şey olmamış gibi” koltukları yeniden paylaştırabilmek için bir araya gelmiş olmaları bile, CHP tabanında inanılmaz bir tepki topluyor. Baykal’ın, Önder Sav için söylediği sözlerin ardından, eski arkadaşlarını Parti Meclisi’ne sokma gayretine girişmesi, hayretle karşılanıyor.
Konuştuğum Kurultay Delegeleri bu yüzden “Biz kesinlikle imza vermeyeceğiz” diyor. Milletvekili Aday Adayı olmasına rağmen listeye giremeyen İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Grup Başkanvekili Atalay Oğul da bu isimlerden biri. Oğul, “Aday gösterilmek benim hakkımdı. Ama olmadı. Kişi olarak kırıldım. Kırgınlığımı da ifade ettim. Ama bu ekibe destek vermeyi sürdüreceğim. Kemal Bey ve ekibine ilişkin eleştiri hakkımı saklı tutuyorum. Ama kurultaya gitmeye ve PM’yi yenilemeye şu an için gerek yok” diyor.
Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı – Kurultay Delegesi Zafer Nuhoğlu da bu isimlerden biri… Nuhoğlu, “Ben bu partinin kiracısı değilim. Bizden oy isteyenler, hangi yüzle bize telefon açıyor. Kendilerini partinin sahibi mi zannediyorlar. Bize telefon açıp kurultay için oy isteyenlerin hiç birini seçim çalışmalarında sahada görmedik. CHP’ye oy verip vermedikleri de kuşkulu. Bence bunların hiç biri CHP’ye oy bile vermedi” görüşünü ifade ediyor.
Sancaktepeli Özgen Nama ise çıtayı daha da yukarı çekiyor. Nama, “Biz oylar sayılırken sandık başında kavga ederken, üç – beş oyun hesabını yaparken, bu beyler koltuk derdine düştüler. İlçe Seçim Kurulu’nda oylar yüzünden tartışma çıktı. AKP’liler bizim olan oyları kendi hanesine yazmaya çalışıyordu. Durumu Gürsel Tekin’e bildirdim. Çünkü ortam gerginleşmişti. Genel merkezin haberinin olmasını istedim” dedikten sonra sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Gürsel Başkan’la sandık başında konuştuktan sonra telefonumu kapattım. Kapatır kapatmaz eski yöneticilerimizden biri aradı. Ben sandıkla ilgili sorunlar yüzünden aradığını sanarken, (Özgen parti başarısız oldu, kurultaya gidiyoruz, senin de imza vermeni istiyoruz) dedi. O an kendimi kaybettim. Çok ağır sözler etmek zorunda kaldım.”
Ataşehir’li Musa Kocaman da ‘’kurultay baskısı’’na uğrayan bir başka CHP’li. Kocaman, seçim günü sabah beşte sandık başına gittiğini ve üzgün döndüğünü söylüyor. Ancak Kocaman’ı üzen asıl şey, oyların sayılıp bitmesinin ardından çalan telefonu… Kocaman, 0532’yle başlayan bir numaradan arandığını belirterek, “Kurultay için oy istediler. Küfür etmek zorunda kaldım. Zaten üzgündüm. Üstüne bir de bu gelince kendimi kaybettim” diyor. Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin’in politikalarına tam destek verdiğini söyleyen Kocaman, “Ne kurultayı istiyorlar. Neyi oylayacağız? Kemal Bey partinin lideridir. Ekibini kurdu ve çalışıyor. Biz de destekliyoruz” ifadesini kullanıyor.
Kadıköy kurultay Delegesi Kasım Keskintaş da ‘’tavrını’’ açıkça ortaya koyanlardan Keskintaş, “Kemal Bey ve ekibi elinden geleni yaptı. Bu kadar kısa süre içinde ancak bu yapılır. Benden imza isteyen olursa, hangi cevabı vereceğimi biliyorum” diyor.
Yukarıda da yansıtmaya çalıştığım üzere, CHP tabanı öyle bazılarının TV ekranlarında yansıtmaya çalıştığı gibi “bidon kafalı” değil. “Partinin ilkeleri değişiyor, farkında bile değiller” sözü, CHP tabanına ağır bir hakaret olarak görülüyor. CHP tabanı, aksine, “değişen politikalar”ın bizim de sık sık ifade ettiğimiz üzere sıkı bir destekçisi. Zaten, 64 ilde oyların yükselmesi, bunun en basit göstergesi. CHP tabanı, partisinin yeniden sosyal demokrat çizgiye gelmesini olumlu bulurken, aynı kararlılığın devam etmesini de istiyor. Kürt Sorunu ve Yeni Anayasa’da CHP’nin “aktif rol oynaması”nı isteyen CHP’liler, “Eski hataları yapmayalım” görüşünde birleşiyor. Bir Kurultay Delegesi’nin sözleri ise “ilginç” olduğu kadar şaşırtıcı da. İsminin yazılmamasını isteyen delege, “Kişisel kavgadan bıktık. Yine aynı çizgiye geliyoruz” diyor. Aynı delege, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Hedefte Sencer Ayata da var. Ayata’nın hazırladığı demokrasi paketini eleştiriyor imza isteyen marjinaller. Demokrasi Raporu partinin eksenini kaydırmış onlara göre... Ayrıca, Sencer Hoca’nın çalışmadığını da söylüyorlar. Buna kanıt olarak da Sencer Hoca’nın sesinin kısılmamasını gösteriyorlar. Güya, Sencer Hoca sahaya inip çalışmamış. Sesi de bu yüzden hiç kısılmamış.”
Bu sözler, koltuk uğruna hırsına yenik düşenlerin, söyleyecek hiçbir sözünün kalmadığını gösteriyor.
CHP’nin “kişisel hesaplaşma”yı bırakıp “program ve tüzük” üzerinden konuşması gerektiğini belirten CHP tabanı, “Maya tutuyor. Kemal Bey ve ekibi aynı çizgide ısrar etsin” diyor.
CHP’nin bazı genel başkan yardımcılarının istenen performansı gösteremediğini de belirten CHP’liler, “Takdir genel başkanındır. Revizyona gerek duyarsa bunu yapar. Ama bu birileri istediği için olmaz” diyor.
CHP Genel Merkezi’nden gelen sinyaller ise, Kılıçdaroğlu’nun kabinede bazı değişiklikler yapacağını gösteriyor. “Yeni CHP” tabandan tam destek alırken, politikalarının toplumsal karşılık bulduğu açıkça görülüyor. Şimdi sıra Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinde… Taban ve halk onlara önemli bir kredi verdi. Bu krediyi heba edip etmemek onların elinde…
"Eski"nin temsilcileri, "800 imzayı bulduk, geliyoruz" derken, "yeni"nin ve geleceğin temsilcileri, önlerine bakıp Türkiye'nin rotasını çizmek zorunda... Tarih, bu misyonu onlara yükledi çünkü... .
BARIŞ YARKADAŞ
baris@gercekgundem.com
gerçekgündem.com
CHP tabanı olan bitene ne diyor?
CHP tabanı olan bitene ne diyor?
CHP ATAŞEHİR
CHP tabanı olan bitene ne diyor?
Paylaş: