Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, bedelli askerlikle ilgili olarak, "Şu anda bedelli askerlikle ilgili bir çalışmamız yok" açıklamasında bulundu.
Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, CNN Türk'te katıldığı canlı yayında Hakan Çelik'in sorularını yanıtladı. Bakan Işık, Rakka, Musul Operasyonları, sınır güvenliği ve milli savunma sanayi gibi önemli konulara dair bilgiler verdi. Bakan Işık, bedelli askerlik konusunda merak edilen soruyu da yanıtladı.
Bedelli askerlik konusuna ilişkin Işık, "Şu anda bedelli askerlikle ilgili bir çalışmamız yok. Hele hele terörle çok yoğun mücadele edildiği, sınır ötesinde harekatın yapıldığı bir dönemde bedelli askerliği gündeme getirmeyi doğru bulmuyoruz. O noktada hükümetimizin bir çalışması yok." diye konuştu.
Sosyal medyada bu konun gündeme geldiğini ifade eden Işık, sosyal medyada insanların dile getirdikleri görüşleri dikkate almanın gerektiğini ancak karar almada etkili mekanizmanın sadece bu olmadığını anlattı.
Işık, "Türk askeri Rakka'ya girecek mi? Eğer bu söz konusu olacaksa hangi şartlar altına olacak. ABD burada Türkiye'ye nasıl bir destek verebilir?" sorusu üzerine, bu konuların görüşüldüğünü kaydetti.
Türkiye'nin ön şartının Rakka operasyonunun PYD, PKK ve YPG unsurları olmadan yapılması olduğunu vurgulayan Işık, şöyle devam etti:
"O bölge insanının dışında bölgeye aktörler sevk ederseniz yarın DAEŞ'i oradan temizlerseniz dahi, daha büyük bir problemin fitilini ateşlemiş olursunuz. Çünkü o bölgede bir demografik bir yapı var. O demografik yapıyı değiştirmeye çalışan her hareket, bölgede çok daha büyük gerilimlere, çok daha büyük problemlere sebep olur. Dolayısıyla bizim Amerika'ya söylediğimiz şu. Bunu biz Amerikan Savunma Bakanıyla Londra'da da görüştük. Hem Musul, hem Rakka... Bu iki operasyonu yaparken kesinlikle PYD'ye, YPG'ye mahkum değilsiniz. Burada yerel unsurları, yerel güçleri kullanın. Türkiye olarak biz de koalisyon çerçevesinde destek verelim. Bu destek piyadelerimizi göndermek olarak değil. Bizim yapacağımız farklı destekler olur. O desteği verelim ama asıl yerel unsurlarla bu harekatı yapın. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ortada yok, bunlarla hareket yapamayız diyorlardı. Türkiye Fırat Kalkanı Harekatında gösterdi ki Özgür Suriye Ordusu'na destek verildiğinde onlar hızlı bir şekilde toparlanabilir ve bu harekatı yapabiliyorlar."
Fikri Işık, istenirse ÖSO'nun kapasitesinin artırılabileceğini aktararak, YPG'nin dışındaki bölgesel unsurların bu harekatı yapabileceğini, bunu ABD'nin maalesef yakın zamana kadar çok görmek istemediğini dile getirdi.
PYD'nin Suriye'nin geleceğinde önemli bir aktör olarak masaya oturmasının kabul edilemeyeceğini belirten Işık, "Biz Türkiye olarak buna karşıyız. PYD, PKK'nın uzantısıdır. PYD ve PKK'nın örgüt liderleri aynıdır, örgüt ve terörist havuzu da aynıdır. Dolayısıyla siz bir terörist örgütle iş birliği yapıyorsunuz. Bu hiçbir şekilde kabul edilemez diye ifade ediyorduk." dedi.
"Türk piyadesinin Rakka'ya girişi en son seçenek"
Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, Türk piyadesinin Rakka'ya girişinin Türkiye için en son seçenek olabileceğini, yerel unsurların kendi topraklarını savunması, DAEŞ'i temizlemesinin Suriye'nin toprak bütünlüğü ve geleceği açısından önemli olduğunu kaydetti.
Fırat Kalkanı Harekatında piyadenin yer almadığını anımsatan Işık, Türkiye'nin teknik destek verdiğini, asıl harekatı ÖSO'nun yaptığını söyledi.
"Suriye'nin bu saatten sonra bir toprak bütünlüğü olabilir mi?" sorusuna Işık, şu yanıtı verdi:
"Olabilir, neden olmasın. Esed iktidarı bırakmayı kabul etse, demokratik bir geçiş mekanizması oluşturulsa neden olmasın. Suriye niye bölünsün. Bölünmeyi gerektirecek bir şey yok. Ülkelerin güçlerini birleştirmeyi önemsedikleri bir dünyada bizim Ortadoğu'yu böle böle yönetmenin ne mantığı var. Bu Türkiye'nin kabul ettiği bir şey değil. Suriye toprak bütünlüğünü demokratik zemin içerisinde koruyabilir. Halkın iradesine saygı duyulan bir yönetim anlayışı olduğu zaman Suriye fevkalade kendi birliğini bütünlüğünü koruyabilir. Bizim Suriye'nin toprağında hiç gözümüz yok."
Türk askerinin Suriye'de kesinlikle kalıcı olmadığını vurgulayan Işık, Fırat Kalkanı Harekatının hedeflerinin sınırdan DAEŞ'i temizlemek ve bölgeden çıkmasını sağlamak, DAEŞ'ten sınıra gelen tehditleri ortadan kaldırmak, sınır ötesinin gerisinden de DAEŞ'in Türkiye'yi tehdidinin önüne geçmek olduğunu hatırlattı.
Türkiye'de 3 milyon insanın misafir olduğunu, 300 bine yakın da Suriye sınırında her an Türkiye'ye geçme riski olanların bulunduğunu anlatan Işık, buralarda bir güvenli bölge oluşturulmasıyla PYD'nin bölgede terör alanı oluşturmasına, kantonların birleşmesine müsaade etmemenin de harekatın amaçlarından olduğunu anlattı.
Işık, bu amaçlar gerçekleştiğinde Türk askerinin Suriye'de bulunmasını gerektiren bir şey kalmayacağını söyledi.
"Türkiye daha fazla tehdide muhatap"
Işık, DAEŞ'in iki önemli bölgesinin Musul ve Rakka olduğunu, ABD liderliğindeki koalisyonun da DAEŞ'e operasyon düşündüğü iki bölgenin bunlar olduğunu anımsattı.
Türkiye'nin ABD'ye "bu operasyonlar yapılmalı" dediğini aktaran Işık, herkesin ortak düşmanı olan DAEŞ'in oluşturduğu tehdit bakımından Türkiye'nin Amerika'dan ve Avrupa'dan daha fazla tehdide muhatap olduğunu kaydetti.
Türkiye'nin yüzlerce insanını DAEŞ teröründen dolayı kaybettiğini anlatan Bakan Işık, örgütü buradan sökmenin herkesin öncelikli ve önemli görevi olduğunu, ancak daha büyük problemlerin oluşmasına fırsat verilmemesi, mezhep ve etnik savaşları başlatacak bir hareket tarzı benimsenmemesi gerektiğini belirtti.
Işık, "Biz PYD ile gideriz, orayı temizleriz anlayışı"nın sakat ve bunun daha büyük problemlerin fitilini ateşleyen bir anlayış olduğunu vurguladı.
Amerika'da başkanlık sistemi olduğu için kendi aralarındaki görüş ayrılığı olduğunu ancak nihai kararı Başkanın verdiğini dile getiren Işık, bu açıdan "Amerika'da ikircikli bir yapı var, Amerika karar alamıyor" gibi bir algının doğru olmayacağını bildirdi.
"Kısa bir zamanda Rakka ve Musul operasyonunun başlayacağını öngörüyoruz. Bir aydan daha kısa bir süre içerisinde" diyen Işık, ABD, PKK- PYD unsurlarını kullanmadan bu harekatı yaparsa Türkiye'nin gereken her türlü desteği vereceğini anlattı.
Fikri Işık, Musul'daki bir kargaşanın bölgenin tamamını etkileme riski olduğunu da hatırlattı.
Türkiye Katyuşaları havada vuracak
"Türkiye'nin hava sistemini, sınırlarını koruyacak bir savunma modeli geliştirilmesi düşünülüyor mu? Bu iller, bu tip saldırılara karşı nasıl korunacak?" sorusun üzerine Bakan Işık, şöyle devam eti:
"DAEŞ'in kullandığı daha çok katyuşa füzeleri. Kısa menzilli ve duyarsız mühimmat. Müdahale etmek çok kolay olmuyor. Operasyonlar başladığı zaman Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı olarak hemen Genelkurmayla irtibata geçmiştik. Bunu nasıl önleriz, diye çalışma yapmıştık. O zaman pek çok şeyi denedik, bunları engellemekle ilgili. 2 gün önce arkadaşlar bilgi verdiler. Katyuşa füzelerini etkisiz hale getirecek bir modeli laboratuvar ortamında başardık, dediler. Katyuşa füzelerini etkisiz hale getirecek bir çalışmayı yaklaşık 1,5 yıldır yapıyorduk. Yerli milli imkanlarla yapmaya başlamıştık. Laboratuvar ortamında başarıyı sağladık. Şimdi saha testlerine hızlı bir şekilde başlayacağız."
"Füze kalkanından mı bahsediyorsunuz?" sorusuna Işık, bunun farklı bir teknoloji olduğunu belirterek, "Katyuşayı havada yakalayıp, havada imha etmek. Bu hafta başlamasını bekliyorum. Saha testleri yapılacak. Sahada deneyler yapılacak. Katyuşa fırlatılacak, bu atılacak. Sonra havada imha edip etmediği değerlendirilecek." dedi.
"Türkiye Suriye'ye girmekte geç mi kaldı?" sorusuna Işık, geç kalındığı kanaatinde olduğunu, daha önce girilmesi gerektiğini dile getirdi.
Fırtına obüsleriyle sınır geçilmeden DAEŞ hedeflerinin vurulabildiğini anlatan Bakan Işık, hassas güdüm kitinin de Fırat Kalkanı Harekatında kullanıldığını, teknoloji ağırlıklı bombaların Türkiye'de imal edildiğini söyledi.
Altay tankının prototipinin tamamlandığını, üretim aşamasına gelindiğini, sözleşme ve ihale çalışmalarının devam ettiğini ifade eden Işık, elektronik harp konusunda iyi bir yerde olunduğunu ama eksiklikler bulunduğunu anlattı.
Pakistan'la yapılan 350 milyon avro değerindeki anlaşmayla deniz altıların modernizasyon projesini Türkiye'nin kazandığını anlatan Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, pek çok ülkeyle savunma sanayi alanında iş birliğinin olduğunu, bunun gelişmesi için savunma sanayisinde özel sektörün rolünün artırılması gerektiğini kaydetti.
Fırat Kalkanı Harekatı
Bakan Işık, "Balyoz darbe" iddiası mağdurlarının göreve dönmeye başladıklarını söyledi.
Pilot açığını kapatmak için ciddi bir çalışma yaptıklarını, acil ihtiyaçlar noktasında bir açıkları bulunmadığını aktaran Işık, "Bir savaş durumunda pilotumuz var ama dünya standartlarını yakalamak açısından açığımız var, onunla ilgili çalışıyoruz. Ara sınıflara öğrenci alacağız, Hava Harp Okulu için 350 kişi öğrenci alacağız şu ana kadar 3 bin 800 başvuru oldu." ifadelerini kullandı.
Askeri liselerin kaldırıldığını hatırlatan Işık, harp okullarının, Milli Savunma Üniversitesi çatısı altında devam edeceğini belirtti.
Bakanlık olarak liselerin yine bir eğitim yuvası olarak devam etmesi için çalışma yürüttüklerini dile getiren Işık, uçuşa yasak bölge konusuna ilişkin bir soru üzerine de şunları kaydetti:
"Fırat Kalkanı Harekatında hedefimizden biri de orada güvenli bölge oluşturup insanların kendi topraklarında yerleşmesini sağlamak. Bunun için uçuşa yasak bölgeyi istiyoruz. Orada hiç kimse gelip de mültecilerin üzerine ya da orada yaşayanların üzerine bomba bırakmasın. Bu Fırat Kalkanı Harekatının sonuçlarından biri olacak."
Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, sınıra örülen güvenlik duvarının 250 kilometrelik bölümünün bitirildiğini ifade ederek, "Önümüzdeki baharda tamamını, Suriye sınırını 911 kilometre, bir 85 kilometre dere falan var, tamamı bitmiş olacak. Evvelsi gün Gaziantep'teydim, Kilis'teydim. Gerçekten duvar yapılan yerlerde sınırdan kaçak geçişler sıfıra yakın düzeye düşmüş. Caydırıcılığı çok yüksek bir önlem. 2017'nin ilk 3 ayında bitiririz diye hedefliyoruz." diye konuştu.
"Türk Silahlı Kuvvetlerini asli görevine döndürüyoruz"
Işık, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli Savunma Bakanlığının yeniden yapılanmasına ilişkin de şunları anlattı:
"Türkiye tarihinin en büyük ihanetiyle karşı karşıya kaldı 15 Temmuz darbe girişimiyle. Bu darbe girişiminden, 15 Temmuz akşamından bir geriye dönüp baktığımızda geride 5 tane daha büyük darbe var. Türkiye'nin temel önceliği 15 Temmuz darbesine yeltenenleri cezalandırmak. Bunu adalet en iyi şekilde yapacak. Bir temel öncelik daha var. O gece sokağa çıkıp tankları sokakta durduran insanların bizden beklentisi, bir daha Türkiye'de darbe üreten mekanizmaların aktive olmasını, faaliyete geçmesini engellemek. Burada bizim temel birkaç hedefimiz var. Türkiye'de bir daha darbe yapacak mekanizmaları ortadan kaldırmak. Bütün düzenlemelerimizde birinci önceliğimiz bu. Yoksa yarın, üç sene sonra, beş sene sonra, 10 sene sonra başka bir aktör, başka bir gerekçeyle bir darbeye yeltendiğinde bunu kimseye izah edemeyiz. Zaten şu anda 15 Temmuz darbe girişimini anlatmakta zorlanıyoruz. Bu çağda, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisine sızmış bir hainin Türkiye Büyük Millet Meclisini bombalaması izah edilebilir bir şey mi?"
Işık, darbe üreten mekanizmaların ortadan kaldırılmasının bazılarının hoşuna gitmediğini söyledi. Dünyada 80-100 yıl önce yapılan işleri, Türkiye'nin şimdi yaptığını ifade eden Işık, şöyle devam etti:
"Gücün dengelenmesidir, jandarmanın İçişleri Bakanlığına tamamen bağlanması. Jandarma İçişleri Bakanlığına bağlı olacak. Bu bazılarının hoşuna gitmiyor ama bu ülke için gerekli. Yüksek Askeri Şuranın yapısının değiştirilmesi, kuvvetlerin Milli Savunma Bakanlığına bağlanması... Bunlar gücün dengelenmesi. Türk Silahlı Kuvvetlerini gereksiz yüklerden kurtarmamız gerekiyor. Bir Silahlı Kuvvetler düşünün kendi işinin dışının o kadar çok işle uğraşıyor ki Genelkurmay Başkanlığı, kendi işine nasıl yeteri kadar zaman ayırsın? Bir Silahlı Kuvvetler düşünün hastanesi var, pastanesi var, tersanesi var, fabrikası var, her şeyi var. Böyle bir yapı kendi işine nasıl odaklanacak. Biz burada Türk Silahlı Kuvvetlerini kendi asli görevine döndürüyoruz. O da nedir, harekat, istihbarat, muhabere, eğitim. Eğitim derken askerlerin eğitimi. Bu alanlara odaklanacak. Askeri istihbarata odaklanmak durumda, sivil değil. Karşınızdaki ordu ne yapıyor, hangi stratejiyi izliyor. Bunları askeri noktalardaki istihbarata, asker odaklanacak. İstihbarat, askerliğin ayrılmaz bir parçası ancak Genelkurmay Başkanlığını biz bu noktada kendi asli işine odaklamadığımız sürece, Genelkurmay Başkanlığının diğer işlerden, bu işlere yeteri kadar zaman ayırmasını beklemek beyhude."