Yüzlerce yıldan beri susuzluk sorunu çeken Aya Yorgi Manastırı ile bulunan su paylaşıldı ve örnek bir ‘Su Kardeşliği’ doğdu. Kalite ve miktar bakımından bolluğuyla dikkat çeken, deniz seviyesinin 30 metre altından çıkan suyun, adanın altına nasıl geldiği konusunda net bir bilimsel veri bulunmaması ise ilginç. Bulunan su kaynağı sayesinde şimdi ‘Orman 177 Çeşmeleri’ adada boy gösteriyor ve medeniyetleri ferahlatırken, kardeşliği ve beraberliği pekiştiriyor.
Mustafa SÜRMELİ
Büyükada’daki Aya Yorgi Manastırı, Hıristiyan dünyası için çok önemli bir merkez ve burayı ziyaret eden Hıristiyanların hacı olduğuna inanılıyor. Haçlı seferleri sırasında haçlı ordularının Ortadoks kiliselerini yağmalamasından Aya Yorgi de nasibi almış. Ortadoks dünyasını üzen bu gelişme üzerine manastır tekrar tamir edilmiş. Aya Yorgi günümüze gelene kadar birçok deprem ve yangın geçirse de tekrar tekrar onarılmış. Su, Ortadoks dünyası için kutsal sayılan 205 rakımlı Aya Yorgi Manastırı’nın yüzyıllar boyu en büyük sorunu olmuş. Zira bu sorun bir türlü çözülememiş. Denizden yüzlerce metre yükseklikte bulunan kutsal mekânın su sorunu keşişler tarafından taşıma suyla giderilmeye çalışılmış. Günümüze kadar su sorunu bir türlü çözülememiş. Ta ki bir-iki yıl öncesine kadar…
ZİRVEDE IHLAMUR VARSA SU DA VAR
Su sorunu aynı zamanda Adaların da büyük bir sorunu olmuş yıllardır. Özellikle yangın vakalarında bu sorun büyük oranda kendini hissettirmiş. Bunun üzerine Adalar Orman İşletme Şefliği harekete geçmiş ve su için çalışmalara başlamış. 2005 yılından bu yana görev yaptığı Adalar’da çalışmaları, çevreciliği ve kişiliğiyle halkın sevgisini kazanan Adalar Orman İşletme Şefi Yüksel Özcan’ın üstün gayreti de bu aşamada devreye girmiş. Şebeke suyu çare olmayınca Yüksel Özcan doğal kaynak arayışına yönelmiş. “Tepede su bulabilir miyim?” diye düşünmüş önce Yüksel Özcan. O sırada Aya Yorgi Manastırı Keşişi Kalinikos Efendi’yi ziyaretleri sırasında manastır bahçesinde gördüğü iki ıhlamur ağacı gelmiş aklına. Buradan sonrasını gelin kendisinden dinleyelim: “Aya Yorgi Manastırı’nın içinde iki tane ıhlamur ağacı vardır. İyi gelişim göstermiş bu ağaçlar. Ihlamur,su olan yerlerde yetişir. Aksi halde mümkün değil. Demek ki burada,205 metrede de olsa ana kayada bir su var. Yüzde 90 ihtimal burada su olmalıydı. Bilimsel araştırmaya koyulduk. 3 ayrı fizik etüt araştırması yaptırdım. Yeter ki burada su bulalım dedim. Su olabileceği ama farklı derinliklerde bulunabileceği yönünde veriler geldi. Açıkçası tüm metotları denedim. Karar verdim ve yangın kulesinin yanından sondaj yaptırdım. 40 metrede bulacağımızı tahmin ettik. Bulamadık, 90 metre, derken 140 metre, yine su yok. 190 metrede de bulamadık. Deniz seviyesinin 30 metre altına inerek, 230 metrede suyu bulduğumuzda gece yarısı olmuştu. Boruları döşettik. Temiz su geldi. 3 ay akıtıldı. Tahlilini yaptırdık farklı kurumlara. Koliform bakteri çıkmadı. İçilebilmesi için koliform bakteri sıfır olmalı. Bu durumda içilebilir bir suydu. Arıtılmadan koliform bakterinin sıfır olması hayret verici. Kimyasal analizlerini de yaptırdık ve onlar da uluslar arası standartların üzerinde çok güzel bir su olduğunu ifade ettiler.”
MANASTIRIN SU SORUNU OLDUĞUNU BİLİYORDUK
Zirvede kuyu açılarak Adalar’ın tarihinde dönüm noktası olan gelişme sayesinde günde 200 ton su alınabilen ve ihtiyacı karşılayabilen bir kuyu Büyükada’ya kazandırılır. Yüksel Özcan, Aya Yorgi Manastırı yetkilileriyle konuşur. Fazla suyun, yüzlerce yıldır su sorunu çeken Manastır ile paylaşılması teklifinde bulunur. Aya Yorgi Manastırı Keşişi Selanikli Kalinikos Efendi teklif üzerine çok mutlu olur. Böylece Aya Yorgi kuruluşundan bu yana ilk defa kalıcı olarak su sorununu halletmiş olur.
‘ORMAN 177 ÇEŞMELERİ’ MEDENİYETLERİ FERAHLATIYOR
Orman İşletme Müdürlüğü ve onun sevilen şefinin gayretleriyle medeniyetlerin dostluğuna, kardeşliğine, dayanışmasına dair öyle bir adım atılır ki bundan sonraki süreci yine Yüksel Özcan’dan dinleyelim: “Aya Yorgi’yi ziyaret etmek için 900 metrelik dik bir yokuşu çıkan binlerce insana su imkânı sağlanmış oldu. 23 Nisan ve 24 Eylül tarihleri Aya Yorgi günü olduğu için yüz bin kişiye yakın ziyaretçi gelir. Kiliseye de su sağlanmasının yanı sıra bölgeye de çeşmeler yaptırdık. Çeşmelere de ‘Orman 177 Çeşmesi’ adını verdik. 177 olası bir yangında aranacak ilk numaradır ve ücretsizdir. Çeşmelere bu ismi vererek, hem numaramızı hatırlatmak hem de adanın doğal suyunun olduğunu anlatmak istedik. İnsanlar, böcekler, hayvanlar, bitkiler herkes, her şey bu su sayesinde yeniden hayat buldular. Kuşlar hem tür ve hem sayı bakımından 10 katına çıktı. Çeşmeler olduğu için pet şişe kirliliğinin de önüne geçildi. Önceden kamyon kamyon pet şişe toplanırdı. Orman yolu tertemiz oldu. Keşke bu çeşmeleri adanın tüm tur yoluna yapabilsek.”
BİLİMSEL NET BİR AÇIKLAMASI HÂLÂ YOK
İlk suyun kuyudan çıkmasının ardından birkaç yıl geçmesine rağmen su değerlerinde herhangi bir düşüş gözlenmemiş. Açıkçası Büyükada zirvesinden 230, deniz seviyesinden ise 30 metre derinlikten aylar hatta yıllar geçmesine rağmen tatlı su gelmesinin net bir açıklaması hâlâ yapılamamış. Aynı zamanda dalış meraklısı olan Yüksel Özcan ada etrafındaki dalışları sırasında denizin altından tatlı suların çıktığına da tanık olduğunu söylüyor. Yüksel Özcan akademik birikimi doğrultusunda kendince durumu şöyle açıklıyor: “Burada yer altında bazı nehirlerin olduğu, Uludağ bölgenin en yüksek yeri olduğu için oradan bu suların akışa geçtiği ve buradan bulduğu boşluklardan dışarı çıktığı kanaatindeyim. Biz de kuyumuz vasıtasıyla dışarı çıkmayan kısmından bu suyu çekiyoruz diye düşünüyorum. Yani sonsuz bir kaynak var. Normalde 100 ton alıyorduk ilk başta. Sonra motor kapasitesini iki katına çıkardık ve 200 ton almaya başladık. 500 ton kapasiteli bir motor koysak 500 ton su alabiliriz. İlginç bir gelişme daha oldu. Bizim su bulduğumuzu gören bir ada sakini de deniz kıyısından sondaj yaptı ve 100 metreye indi ancak tuzlu su aldı ve sondajı kapattı.”
AYNAROZ’DA SEVİNÇLE KARŞILANDI VE…
Orman İşletme Müdürlüğü’nün ve kurumun Adalar şefliğini yürüten Yüksel Özcan’ın adada üstün gayretlerle su bulması ve Aya Yorgi Manastırı ile bu suyu paylaşma teklifi, Aya Yorgi’deki keşişleri olduğu kadar Yunanistan’daki binlerce yıllık Ortodoks manastırı Aynaroz’daki keşişleri de etkilemiş. Çünkü Selanik’te bulunan Aynaroz Manastırı’ndan keşişler, binlerce yıldan bu yana Aya Yorgi’de görevlendirilmek üzere Büyükada’ya gönderilirlermiş. Kuruluşundan bu yana susuzluk sorunu yaşayan Aya Yorgi Manastırı’nın kalıcı şekilde suya kavuşunca Aynaroz Manastırı’nda büyük yankı oluşturmuş. 1060 yıllık geçmişe sahip, dünyaya kapalı Aynaroz Manastırı’ndan heyetler Türkiye’ye ziyarete gelmiş ve başta Orman teşkilatına ve Adalar Orman İşletme ŞefiYüksel Özcan’a şükranlarını ifade etmişler, Büyükada’daki modern yangın kulesini ziyaret edip, muhteşem İstanbul ve Marmara manzarasını da izlemeyi ihmal etmemişler.
YÜKSEL ÖZCAN VE ADALAR
Yüksel Özcan 45 sivil toplum kuruluşunun katıldığı Adalar Kent Konseyi yürütme kurulu üyeliğine 2011’de en yüksek oyla seçilerek, ne kadar sevildiğini de ispatlamış adeta. Ormanlar konusunda yaptığı çalışmalara ek olarak, deniz ve kara ekolojisinin korunması için fotoğraf ve film tekniklerini kullanmış. Düzenlediği fotoğraf sergileri ve hazırladığı belgesel içerikli filmlerle çevre konusuna dikkat çekmiş.
DÜNYADA HALKA AÇIK TEK HERBARİUM BÜYÜKADA’DA
Diploma tezini unutmayan Özcan, “İstanbul Adaları’nın Ekolojisi ve Bitki Ansiklopedisi” adlı kitabını yazmaya başladı. Beş yıl boyunca tüm adaların bitkilerinin fotoğraflarını çekip arşivledi. Her bitkinin ilkbahar yaz ve sonbahar yapraklarını ve meyvelerini toplayıp, kuruttu. Büyükada Orman İdaresi’nin giriş koridoru ve kendi ofisini yeniden dizayn ve restore edip şu anki “Büyükada Herbarium”unu kurdu. Yaklaşık 300 bitki türünün sergilendiği mekân, dünyanın tek halka açık herbariumu özelliğini taşıyor ve özellikle yabacı turistler ve akademisyenlerin uğrak yeri. Hafta içi sabah 08.30-17.30 saatleri arasında ziyarete açık olan Herbarium’u her gün yüzlerce kişi ziyaret ediyor ve adaların ekolojisi ile bitkileri hakkında bilgileniyor.
Yüksel Özcan, 2006 yılından bu yana ekolojik denge çalışması kapsamında popülasyonu azalan böcekleri tespit edip çoğalmaları için ortam sağlama projesini yürütüyor. Bu proje kapsamında kızılçam ağaçlarının yapraklarını yiyerek beslenen çamkese böceğinin yırtıcısı ve paraziti olan böcek ve sineklerin çoğalması için hem doğal ortamda hem de laboratuar ortamında çalışmalar yapıyor. Bu amaçla Büyükada’da kurduğu laboratuvarda çamkese böceğinin yırtıcısını üretip tüm ada ormanlarına salıyor. Başarılı uygulaması nedeniyle ürettiği yırtıcı böceklerin bir bölümünü de İstanbul’un diğer bölgelerine transfer ediyor. Uygulamanın başarısını duyan Kartal ve Büyükçekmece Belediyeleri aynı uygulamayı başlatmak için Yüksel Özcan ile ortak çalışma girişiminde de bulunmuşlar. Özcan, ekolojinin önemini sivil toplumla paylaşma projesi kapsamında başlattığı ve tamamen kendi tatil günü olan Pazar gününü bu amaca adadığı periyodik eko turlarla insanları bilgilendirip aynı zamanda da eğitiyor. 2006 yılından bu yana yaklaşık 40 ücretsiz eko tur tertipleyen Yüksel Özcan, 2000 kişinin ekosistemi tanımasını sağladı.
Güncelleme Tarihi: 01 Ekim 2012, 00:18