Suriye/liler ve biz/ler..

Suriye/liler ve biz/ler..

Son dönemde bu bölgeyi mesken tutan çoluk ,çocuk yaşlı genç bu insanlar derbederler.Ülkelerinde meslek sahibi ev ocak sahibi iken insanoğlunun doymaz ego/sunun savaş çığlıklarında yerlerinden yurtlarından olan bu insanlar ne yazık ki sokaklarda yaşamakta.

Utansalar da dilenmek zorunda.Yanlarındaki evlatları aç. Ben işin siyasi yönüne hiç bir olayda bakmam. Bakış açım insani davranışlar yanii kısacası işin vicdan yönüdür.Hemen hemen her gün kaldıkları iskelede çimlerden yukarı doğru çıkarlar bir şeyler isteyerek.İskelenin yakınında kaldıkları yer ise denizin gece soğuğuna açık. Belki 20 kişiler ama sadece iki battaniyeleri var.

Bir anne olarak empati yaptığınızda o annelerin çocuklarını besleyememek ,koruyamamak durumunda ki iç ezikliklerini duyumsayabiliyorum. Bir kaçına yardım edebiliyorsunuz. Belki bir ekmek parası belki çocuğuna süt parası . O denli kalabalıklar ki...Hangi birine bakabileceksiniz.?

Dün izin günümdü ve aşkım şehri bir kez daha gezindim. Boğazının üzerinde uçar gibi Eminönü, adalar,Kadıköy ve diğer yerleri, gidebildiğimce gittim resimler çektim. Bu gün iş yerindeyim ve sabah geldiğimde ilk işim kendi katımdaki minicik mutfağımda kendime kahve ya da çay yapmak elimde sigaramla iş yerinin önünde güneşle yıkanıp karşımdaki mezarlığa dua okumak tüm ölmüşlerimizle birlikte ve içeceğimi yudumlamak yemyeşil parkı seyretmek.

Bu gün ilk defa Türkçe konuşan bir Suriyeli kadın elinde beş litrelik boş pet şişeyle yanaştı . Çocuklarım için su verirmisin, sususlar. Simsiyah gözlerinden bana akan kendine acındırma değildi. Gururla evlatları için su istiyordu. Halinden belli bir kültüre hakim olduğu anlaşılıyordu. Gönlümdan o an çay ikram edip onunla konuşmak geçse de burası iş yeri olmaz diye düşündüm. Musluktan doldurduğum suyu bir güzel uzun süre açık bıraktım borulardaki paslı su temizlenmeliydi. Rabbime şifalı bir su vermesi için dua ettim, son dönem de alıştık/ya pet sular içmeye içimden inşallah su temizdir dedim. Çocuklar içecekti ve gönlüm hastalanmalarını istemiyordu o çektikleri yoklukların içinde.

Al canım su yunu.

Çocuklarım iki gündür aç abla Kendi evlatlarım büyükler ama minicik torunum aklıma gelmekte hemen.

Bekle beni Evden gelirken siyah zeytini çok sevdiğim için bayağı bir zeytin almıştım yanıma. Hemen minicik mutfağıma dönüp onu şeffaf poşete koydum ve iki ekmek alması içinde para verdim.O gözlerdeki müteşekkirliği hiç bir gözde görmedimben. İstanbul da kime iyilik yaptım ise iyilik yapılan benmişim gibi bedel ödettiler hep..

(Bir dönem evime ahçı olarak gelebilmek face den bana yanaşan ve çok iyiliklerimin dokunduğu o meraklı Melehat geldi aklıma ) Uzaklaşan kadının ardından bakarken bir ka ailenin yan yana kaldıklarını ve bu arada her zaman çocukların dünyasına hayranlığımın bir daha arttığı manzarayı gördüm.

Parkın içindeki kayacaklarda şen kahkalar atarak kayıyorlardı. Ne nerede olduklarından ne de aç olduklarından şikayetlerini unutmuş sadece kayıp gülüşüyorlardı. İşte çocuk olmak bu ! Elimdeki sabah çayım boğazımdan bir türlü geçmedi, içemedim .

O bir bardak çaydan utandım.

Evim de olsaydı bu olaylar o çayı da ikram ederdim ama burası iş yeri... ....

İzin günümden bir gün önce iş yerinde kendime yaptığım bulgur pilavı vardı et suyuna sebzeli hemen ona sıcak su ekledim ve dolaptaki yoğurdumdan bolca ilave ettim .. Kısa zamanda sıcak bir çorbaya dönüşen bu yemeği de onlara ikram ettim yayıldıkları çimlere götürerek.

Aman Allahım onca insanın müteşekkirliği gözlerimdeki yaşları tutmamı engelleyemese de yutkundum ve tuttum. Ağlarsam onlara üzüldüğüm için utanacaklarını düşündüm. Sizlere neden mi anlatım bu yaşananları: Geri getirilen büyük kase ve çatallar! O yokluktaki su ile yıkanmıştı bir şekilde.

Suyumuz yok detarjanımız yok dememişlerdi. Tertemiz bir şekilde geri getirmişlerdi. Öylesine duygulandım yeniden bu sefer o minicik mutfağımda ağladım.

GÖRGÜ VE KÜLTÜR NE SEFİLLİĞE DÜŞÜLÜRSE DÜŞÜLSÜN İNSANIN ÖZÜNDE VARSA VARDIR .ASALET GİBİ...

Akıl buya son dönemlerde kendilerini insanlara acındırmak için olmayan olayı büyüten ve özellikle erkeklerin duygusallığına sığınıp kendine acındıran ,kendini bambaşka kimliklerle tanıtan dedikoducu dil o.....su kadın geldi aklıma. Kendisi nette oynaşmadığı kimde kalmadığı halde herkese iyi aile kadınını oynayan bu kimlik...

Hala namuslu insanlara nette lek lek ederek leke çalmakta.Ne üzücü değil mi acaba bu durumda kalsa neler yapardı diye geçti aklımdan akıl buya işte olmadık yerde olmadık rezilleri getiriyor akıla. Öylesine bencil ,öylesine vurdumduymaz öylesine bir bir kanını içmeye başlamış bir millet olduk ki..

Tanıdığım birine iki ekmekte sen alırmısın dedim.Cevap kesin ve netti ---

Neden alayım ki onlar iyi besleniyorlar.Geleceğin hırsızları bunlar..

Acaba nerede besleniryorlar , dedim kendi kendime...

Ne acımasız bir dünya idi bu dünya...

Ben yinede iyi niyetimle o çocukların ilerde birer doktor, gazeteci ya da yazar olacaklarına inandırdım kendimi.Belkide okuduğum Afgan/lı yazarın son üç kitabının etkisinde kalarak..

SEVGİLERİMLE

EMA...........


YORUM EKLE