DUAYI HAYATINIZIN GENELİNE YAYIN

DUAYI HAYATINIZIN GENELİNE YAYIN

'Davet' ile aynı kökten türeyen bir kelime olan 'dua'nın sözlük anlamı 'davet etmek, çağırmak, istemek, yardım dilemek'tir. İslami olarak ise 'tüm benlikle Allah'a yönelmek' 'acizliğini bilip sınırsız kudretli olan Allah'tan yardım istemek, O'na yakarmak'tır.

İnsanların bir kısmı yalnızca zor durumda kaldıklarında, sıkıntılı anlarında dua ederler. Yapılabileceklerini yapıldıktan sonra, elden gelen başka bir şey yoksa duaya yönelirler. Halk arasında kullanılan 'işimiz duaya kaldı' sözü de bu çarpık mantığın ürünüdür. Bu mantığa sahip olanlar, darlık ve sıkıntı anlarında yalvararak Allah'a yönelir ancak bu zorluklar geçtiği zaman Allah'ı unuturlar. Ferahlık zamanlarında Rablerini hatırlayıp O'na yönelmez, O'ndan bir şey istemeyi hatırlarına getirmezler.

İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken ya da ayaktayken bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara bizi hiç çağırmamış gibi döner-gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir. (Yunus Suresi, 12)

Kimi insanlar ise sık sık dua etmektedir. Ancak bu duaların çoğu Kurani olmayan; ezberlenmiş dua kalıpları şeklindedir. Bir çoğu küçükken öğrenilmiş, Arapça, anlamı bilinmeyen, bilinse de dua edilirken düşünülmeyen halkın geleneksel inancındaki dualardır. Bu duaları ederken, çoğu insan Allah'a tüm kalbiyle yönelmez. O'ndan yardım istediğini, O'nu çağırdığını tam olarak idrak edemez. O'nun sonsuz kudretli, pek yüce, her şeyi bilen olduğunu, kendisini her an gördüğünü, her sözünü işittiğini , dua edenin duasına icabet ettiğini düşünmez. Oysa, Kuran'da anlatılan dua böyle değildir. Zaten istenen samimi duanın böyle olamayacağını biraz düşünen herkes kavrayabilir.

Kurandaki dua Allah'a ulaşmak için bir yoldur. İnsana 'şah damarından bile yakın olan', Alim, Semi ve Basir olan Allah'a gizli kalan hiçbir şey yoktur. O kalplerin özünde saklı olanı da bilendir. O'na ulaşmak isteyenin, O'ndan herhangi bir şey isteyenin, yalnızca samimiyetle düşünmesi dahi yeterlidir. Yüce Allah, ona ulaşmak isteyenlere çok yakındır.

Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. (Bakara Suresi, 186)

Bir başka ayette "Sizin duanız olmasaydı, Rabbim size değer verir miydi?" (Furkan Suresi, 77) denilmektedir. Demek ki dua, kula Allah katında bir değer katmaktadır. Duasız bir yaşam Allah katında değersiz görülmektedir. Kul, ancak Allah'ı ve acizliğini hatırlar ve O'na yönelirse Allah katında bir değeri olabilir. Öyleyse Allah için değerli olmak isteyen bir insan, sık sık Allah'a yönelmeli, büyük küçük her şeyi O'ndan istemeli, her zaman acizliğinin farkında olup O'ndan yardım dilemelidir. Böyle yapılmadığında, kişi büyüklenmiş olur ki büyüklenmenin cezası sonsuz olarak cehennemde kalmaktır.

Dua eden kişi Allah ile irtibat halindedir. Duanın zamanı, yeri, muhtevası, uzunluğu, kısalığı tamamen kişi ile Allah arasındadır. Başkalarının bilmesi çoğu zaman mümkün değildir. Dolayısıyla duada gösteriş ve riya olamaz. Bu sebeple, dua Allah'a karşı içten bağlılık, samimi bir sevgi ve güven, O'na kullukta tam kararlılık gerektirir. Bu özellikler zaten Kuran'da anlatılan mümin özellikleridir. Yani kişinin imanı ne kadar güçlü ise o kadar çok dua edecek, o kadar çok Allah ile irtibat kurmak isteyecektir.

Duanın istendiği gibi yapılmamasının altından yatan sebeplerden biri de 'olayları ve kişileri Allah'tan bağımsız düşünmek' tir. Pek çok insan, Allah'ı sık hatırlamadığı, O'na kullukta tam kararlı olmadığı için hayatının, kendisi ve çevresindeki insanların yaptığı şeylerle şekillendiğini düşünür. Yalnızca ölüm, trafik kazası, deprem gibi olaylara şahit olduğunda acizliğini farkeder, Allah'ı hatırlar ve O'na dua eder. Ancak bu büyük bir gaflettir.

Allah her şeyi görür ve kalplerin özünü bilir. Zaten her şeyi ve her olayı imtihan için Kendisi yaratmaktadır. Dolayısıyla duadan amaç, haşa Allah'ı haberdar etmek değildir. Amaç, kulluk görevini yapmaktır. Allah'ı hatırlamak, O'na yönelmek, O'nunla irtibat kurmaktır. Bu gerçeğin hiç bir zaman unutulmaması ve gözardı edilmemesi gerekir.

 

YORUM EKLE

banner110

banner109