CEHENNEM ORTAMINI SAMİMİ OLARAK DÜŞÜNMEK

CEHENNEM ORTAMINI SAMİMİ OLARAK DÜŞÜNMEK

Bazı insanlarda Allah korkusu ile ilgili yanlış bir inanış var; “sadece Allah sevgisi yeterli, Allah’tan korkarak yapılan ameller samimi değil”. Oysa daha önceki makalelerimde de değindiğim üzere Allah korkusu birçok insanın bildiğinin aksine insanı yıpratan, dünya hayatından soğutan, nimetlerden zevk almaya engel bir duygu değildir. Allah korkusu, Allah sevgisiyle doğru orantılı olarak gelişmektedir. Kişi ne kadar çok Allah’ı severse, O’nu gücendirmekten, sınırlarının dışına çıkmaktan o kadar titizlik gösterir. Bu da insanın şevkini, azmini, neşesini arttıran bir duygudur.

Rabbimiz insanları günaha girmeye, azgınlaşmaya eğilimli olarak yaratmıştır. Eğer Allah’ın tehdidi olmazsa günahtan sakınma zorlaşır, hayat yaşanmaz bir hal alırdı. Kaldı ki dünyamızın son zamanlarında yaşanan olaylar bunun birer tecellisidirler. Şu durumda Müslümanların samimice düşünmesi gerekmektedir; şu an cehennemi görsem ne yapardım? Amerikan borsasındakilerin, Ortadoğu’da mazlumların kanını akıtanların, bankada büyük bir hırsla para biriktirenlerin, önemli toplantılara girenlerin, spora ömrünü adayanların, miras kavgası yapanların, eğlenceyle gününü gün edenlerin psikolojisi ne olurdu?

Cehennem ortamına sadece birkaç dakika şahit olmak... İnsan o an dünyanın sadece bir imtihan ortamı olduğunu daha net anlayacak, gözünden perde keskin bir şekilde kalkacaktı. O an konuşan konuşmasını bırakacak, büyük bir zevkle yemek yiyen yemesinden vazgeçecek, ayakta olanlar korkunun şiddetinden oturup kalacak, uyuyanlar cehennemin hırıltısından dehşetle yerlerinden fırlayacak, eğlencede olanlar şoka girmiş bir vaziyette herşeyi unutacaktı. Vazgeçemeyeceğini sandığı tüm dünyevi nimetleri o an cehennemde göremeyecekti. Rabbimiz dünya hayatına dalıp da cehennemi yok sayan insanların gelecekte buna şahit olacaklarını bir ayetinde şöyle haber vermiştir:
Hayır; ileride bileceksiniz. Yine hayır; ileride bileceksiniz. Hayır; eğer siz kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız, Andolsun, o çılgınca yanan ateşi de elbette görecektiniz. Sonra onu, gerçekten yakîn gözüyle (Ayne'l Yakîn) görmüş olacaksınız. Sonra o gün, nimetten sorguya çekileceksiniz. (Tekasür Suresi, 3-8)

Bazı insanların ölümsüzleşmek adına arkalarında servet bırakmaları, sanat yapıları yapmaları gözlerinin önündeki dehşet verici perdenin şiddetini göstermektedir. Kişi istediği kadar zengin, istediği kadar ünlü, istediği kadar arkadaş sahibi olsun yalnız ölecektir ve yalnız hesaba çekilecektir. Ahirette Allah’ın rızası dışında kazandıklarının da bir anlamı olmayacaktır. En acı gerçeklerden biri de bu insanların bunu büyük bir pişmanlıkla ahirette anlayacak olmalarıdır. İşte bu pişmanlığın tarifi yoktur.

Zulmeden her nefis, yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir. (Yunus Suresi, 54) 

Rabbimiz imtihanın bir gereği olarak ahiret hayatı ile dünya hayatı arasında görünmez bir perde kılmıştır ve sanki ahiret bizden uzakta gibidir. Oysa ahiret bir uykudan uyanma gibi bize çok yakındır. İşte samimi inananlar bu uyku halini kavramış olanlardır. Müminler cenneti ve cehennemi görmemiş olsalar da Allah’a kesin bir bilgi ile iman ettiklerinden ahireti görmüş gibi hayatlarına şekil verirler. Bu gücü elbette Allah’a olan sevgileri ve korkularından alırlar. Dünyada kendilerini akılsız olarak gören insanlardan ise güzel bir ayrılma ile ayrılmış, Rablerinin cennetini kendilerine yurt edinmişlerdir. Rabbimiz cehennem ehlinin bu psikolojisini bir ayetinde şöyle haber vermiştir:

Ve derler ki: "Bize ne oluyor ki, kendilerini şerir (kötü)lerden saydığımız adamları göremiyoruz." Biz onları bir alay konusu edinmiştik; yoksa gözler mi onlardan kaydı?" (Sad Suresi, 62-63)







YORUM EKLE