Çin füzeleri Suudi Arabistan’da

Newsweek muhabiri Jeff Stein tarafından bir istihbarat kaynağına dayandırılarak yazılan ve ‘‘sözüm ona’’ 2007 yılında Çin’in Suudi Arabistan’a DF – 21 tipi füze sattığını iddia eden makale, Dünya medyasında giderek yayılarak, konu üzerine ayrıntılı analizler ve yorumlar yapılmasına sebep oluyor.

Çin füzeleri Suudi Arabistan’da
Çin füzeleri Suudi Arabistan’da

Newsweek muhabiri Jeff Stein tarafından bir istihbarat kaynağına dayandırılarak yazılan ve ‘‘sözüm ona’’ 2007 yılında Çin’in Suudi Arabistan’a DF – 21 tipi füze sattığını iddia eden makale, Dünya medyasında giderek yayılarak, konu üzerine ayrıntılı analizler ve yorumlar yapılmasına sebep oluyor.

Amerikalı gazetecinin söz konusu iddialarına sanki tespit edilmiş ve kanıtlanmış bir olgu gibi yaklaşılıyor olsa da, Stratejik ve Teknolojik Analiz Merkezi uzmanlarından Vasili Kaşin, Jeff Stein’ın ortaya attığı senaryonun bir takım zayıf tarafları olduğu görüşünde:

İlk önce, konunun temelini teşkil eden ve yakın tarihte yaşanmış bir takım gelişmeleri ele almakta fayda var. Bilindiği üzere Çin, 1980’li yılların sonarına doğru Suudi Arabistan’a sıvı yakıtlı ve orta menzilli bir balistik füze olan DF – 3’lerden oluşan büyük bir partinin satışını gerçekleştirmişti ve bu füzeler Suudi Arabistan’ın Stratejik Füze Komutanlığı’nın envanterindeki temel silahlar konumundaydı. O dönemde çeşitli basın kuruluşları tarafından geçilen haberlerde, 30 ila 50 kadar roket teslim edildiği bildirilse de aslında 100’ün üzerinde DF – 3 Suudi Arabistan’a satılmış ve gönderilmişti.

Çin Halk Kurtuluş Ordusu tarafından güçlü termonükleer savaş başlıklarını taşımak için kullanılan, ancak oldukça düşük bir kesin hedef tutturma payı bulunan DF – 3’ler hiçbir zaman Suudi Arabistan topraklarında denenmemiştir ve ülkenin en iyi korunan 3 askeri üssüne konuşlandırılmıştır.

Çin Füze Kuvvetleri’nin pratik çalışmaları göstermektedir ki, uygun şartlarda saklanan söz konusu füzeler, savaş kabiliyetlerini çok uzun zaman boyunca muhafaza edebilmektedirler. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için çok iyi eğitim almış personel tarafından bu füzelere belirli aralıklarla çok özenli bir periyodik bakım yapılması, füze tugaylarında görev yapan ve bu silahları kullanacak olan personelin de kendi silah kullanma becerilerini görme ve geliştirme adına yılda en az bir kez füze fırlatma konusunda eğitimden geçmeleri gerekmektedir.

Malum olduğu üzere, Suudi Arabistan Ordusu bünyesindeki kara, hava ve deniz kuvvetleri, karmaşık yapılara sahip ileri teknoloji ürünü silahların kullanımı konusunda Batı’lı ülkelerdeki teknik uzmanlara bağımlıdır. Suudi Arabistan Krallığı’nın eğitim sistemi, bu ülkenin ordu envanterinde bulunan F – 15 tipi avcı uçaklarının ya da M – 1A2 tipi tankları kullanacak olan askeri kadroları kendi başına yetiştirecek seviyede değildir. Son derece zehirli bir yakıt kullanan eski tip sıvı yakıtlı balistik füzeler de yukarıda örneğini verdiğimiz silahlar kadar karmaşık olmakla birlikte, savaş uçağı ya da tanktan çok daha tehlikelidir.

Bu sebeple, Suudi DF – 3’lerin savaş yeteneğini halen koruyor olabilmesinin ancak ve ancak üretici ülkenin ve bu ülkenin uzmanlarının yardımı ile mümkün olabileceğini ve buna bağlı olarak da Suudi personellerin Çin’de eğitim almak zorunda olduklarını söylemek gayet mantıklı olacaktır. Ayrıca Suudi roketlerinin menzillerinin uzatılması için de Çin’de bulunan atış poligonlarında Çin’in doğrudan katılımı ile bir takım çalışmaların yapılması da gerekmektedir. Eğer ülkeler arasında böyle bir işbirliği söz konusu değilse, o takdirde Suudi Arabistan Stratejik Füze Kuvvetleri’nin elinde çok pahalı taklit roketlerin olduğunu düşünmek mümkündür. Bu konuyla ilgili bir diğer alternatif senaryo da balistik füze sanayisi konusunda yeterli gelişime ve teknolojiye sahip Pakistan’ın Çin yapımı DF – 3’lerin teknik servisi ve bakımı konusunda Suudi Arabistan’a destek verdiğidir. Ancak Pakistan’ın bu füzelerin Çin yapımı yedek parçalarını ve üretim bileşenlerini kendi imal ettikleri ile başarı ile değiştirmesi ise oldukça şüphelidir.

DF – 3’lerin Suudi Arabistan’a teslimatı türünün tek örneğidir. Füze teknolojilerini Pakistan’a veren Çin, bu hususla alakalı olarak 1991 yılında karşı karşıya kalmış olduğu ABD baskısı yüzünden Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi normlarına kesin olarak uyma konusunda bir taahhüt vermiştir. Söz konusu rejim, 300 km menzilin ve 500 kg yük taşıma kapasitesinin üzerinde olan füzelerin ihraç edilmelerini yasaklamaktadır. Çin’in ilgili rejime uymak için vermiş olduğu taahhütname, 1994 tarihli ABD – Çin ortak tebligatı ile de onaylanmıştır. Çin’in Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi normlarına kesin olarak uymak için verdiği taahhüt, o tarihte Amerikan dış politikasının büyük bir zaferi olarak nitelendirilmişti.

Günümüz konjonktüründe ABD, balistik füzelerin daha fazla yayılmaması için uluslararası arenada verilen mücadelede ‘‘belkemiği’’ konumunda olan bir ülkedir. Öte yandan, çağdaş savunma sanayisinin sağladığı imkanlar ile özellikle orta menzilli balistik füzeleri üretmek, yeni nesil saldırı jetlerine göre hem çok daha kolay, hem de çok daha ucuz olmaktadır. Bu sebeple saldırı uçaklarına nazaran korunmanın çok daha zor ve pahalı olduğu bu füzeler İran ve Kuzey Kore gibi gelişmekte olan Batı karşıtı ülkelerde oldukça revaçtadır.

Bu bilgilerin ışığında şimdi rahatlıkla Amerikalı gazetecinin makalesini irdeleyebiliriz. Jeff Stein, söz konusu makalesinde oldukça yüksek bir isabet gücüne sahip olan, mobilize rampalı, orta menzilli ve nükleer başlık taşıyabilen DF – 21 tipi balistik füzelerin 2007 yılında Çin tarafından Suudi Arabistan’a satıldığını yazıyor. Yani bu makaleye göre Çin, bir nedenden dolayı aniden Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi’ni delerek ABD’nin taraf olacağı büyük çaplı bir uluslararası skandal yaratma riskini de üstlenmiş oluyor. Çin’in ABD ile dostluk ilişkileri olan bir ülke olan Suudi Arabistan’a kendi orta menzilli füze envanterinin temelini teşkil eden bir stratejik silahı vermesi çok düşük bir ihtimaldir.

Çin’in Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi’ne kökten aykırı olan bu korkunç ihlalini öğrenen ABD’nin de 20 yıldır Amerikan politikasının en önemli odak noktalarından biri olan Çin’in mevzubahis yanlışı için çoktan büyük bir gürültü kopartması gerekirdi. Makalede ABD’nin söz konusu meseleyi Suudi Arabistan’la ‘‘sözüm ona’’ istişare ettiği ve kim tarafından üretildiği bilinmeyen füzelerin incelenmesi sonucunda yine ‘‘sözüm ona’’ nükleer başlık taşımak için tasarlanmadıklarının anlaşılması ile birlikte sesini çıkarmadığına vurgu yapılıyor. Yani demek oluyor ki, Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi’nin açıkça ihlal edilmesine ses çıkarmayan ABD, balistik füze üreticisi konumunda olan diğer ülkelere füzelerini canlarının istediği yere satabilmeleri için son derece tehlikeli bir emsal teşkil etmiş oluyor. Böylesine mantıksız bir hamlenin nasıl bir motivasyon kaynağı olabilir?

Jeff Stein’ın senaryosundaki iki tarafın faaliyetleri hiçbir mantığa uymamakta, bu ülkelerin önceki açıklamaları ve eylemleri ile de çelişmektedir. Bu büyük çelişkinin en azından bir şekilde açıklanması lazım ama makalede bununla ilgili tek bir satır bile yok. Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi’nden ise hiç bahsedilmiyor.

Tam da bu noktada, var olan tüm olumuz klişelere ve önyargılara rağmen Çin’in silah ihracatı konusunda özellikle de son yirmi senedir son derece dikkatli bir politika izlediğini belirtmekte fayda vardır. Ülkede silah lisansı ve ruhsatı konusunda oldukça sert ve katı bir bürokratik sistem vardır. Yani, ülkenin yüksek devlet makamları tarafından onaylanmayan hiçbir silah satış anlaşmasının imzalanması teknik olarak mümkün değildir. Çin bırakın stratejik silahları, siyasal bir takım sonuçlar yaratacağından endişe edilmesinden dolayı sıradan silahların bile Ortadoğu coğrafyasında yer alan ülkelere satışından kaçınmaktadır.

Sonuç olarak, Amerikalı gazetecinin makalesinde yer alan senaryo oldukça şüphelidir. Ancak söz konusu makale çok ciddi şüpheler ve mantık hataları içerdiği halde yine de çeşitli medya kuruluşları tarafından yayılmaya devam etmektedir. Bilindiği üzere, Rusya’nın Çin’e stratejik bombardıman uçakları sattığı ve yine Rusya’da bulunan taşınabilir nükleer başlıkların bilinmeyen bir şekilde ortadan kaybolduklarına dair asılsız bir takım iddialar da zamanında ortaya atılmış, ancak bunların uydurma oldukları çok geçmeden anlaşılmıştı.

Güncelleme Tarihi: 05 Şubat 2014, 22:15
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER